-1-

234 11 0
                                    

-İnci-

Yine sıkıcı bir okul yılı daha başlıyor. Tek fark, artık liseye geçiyorum. Her ne kadar istediğim liseyi kazanamamış olsam bile yinede gideceğim okuldan memnunum. Tek endişem yeni okulda arkadaş edinememe korkusu. Ama bunun bana engel olacağını sanmıyorum. Fazlasıyla sosyal bir kızımdır.

Düşüncelerimin katili annemin sesi oldu:

"Hadi İnci, servise geç kalıcaksın kızım!"

O daha cümlesini bitirmeden giyinmeye başlamıştım. İlk gün çok önemliydi ve imaj yaratacaktı, bu yüzden fazla süslenmemeye karar verdim. Dünden askıya astığım beyaz gömleğimi ve lacivert, kumaş eteğimi giydim. Ayağıma da beyaz diz altı çorabımı ve lacivert vanslarımı giydiğimde hazır sayılırdım. Saçımı tek yandan örüp dudak parlatıcımı da sürdüm ve aşağı indim. Annem masanın üzerine benim için hazırladığı sandvinç ve portakal suyunu koymuştu. Pek aç olmadığım için biraz kahvaltı ettikten sonra masadan kalktım. Salona geçtiğimde annem camdan dışarı bakarak servisimi bekliyordu. Hemen yanına gittim ve yanağına bir öpücük kondurdum

"Günaydın annecim."

"Günaydın kızım."

"Anne beni bugün okula sen bıraksan olmaz mı?"

"Ne o küçük hanım, yoksa korkuyor musun?"

"Tabii ki de hayır ama yeni okulumda kimseyi tanımıyorum, belki sen gelirsen kendimi daha rahat hissederim diye düşünmüştüm."

"Çok isterdim hayatım ama bugün çok işim var. Daha sonra bir gün söz veriyorum seninle geleceğim."

"Peki."

Annemi anlıyordum. Koca şirketi tek başına yönetmek zor olsa gerek. Babam ben küçükken vefat etmiş ve bütün yük annemin omuzlarına kalmış. O yüzden çok yoruluyor, biliyorum. Ama hiçbir zaman "Ben bugün çok yoruldum, biraz dinleneyim." demez. Aksine hep daha fazla çalışabilmek için fırsat kollar.

Bu sefer de düşüncelerimi servisin korna sesi bölmüştü. Düşüncelerimle bile yalnız kalamıyorum. Annem de hemen içeri gitti ve çantamı getirdi. Söylemezsem içimde kalırdı:

"Anne, yeni bir okula başlayacak olan benim ama sen benden daha telaşlısın!'

"Kızım, yeni okul deyip geçiştirme. Hele bugün en önemlisi. Bugün hayatının geri kalan 4 yılını nasıl geçireceğini belirleyecek olan ilk gün."

"Anne iyice abarttın..."

"Hadi kızım hadi, ilk günden okula geç kalma."

Dedi ve elime çantamı tutuşturarak beni dışarı çıkardı. Ben mi yalnış anladım yoksa az önce resmen kendi evimden mi kovuldum?! Hem de öz annem tarafından (!). Ben servise doğru ilerlerken annem hala arkamdan bağırmaktaydı:

"Seni seviyorum kızım... İyi şanslar!"

"Ben de seni seviyorum! Görüşürüz..."

Dedim ve ardında servise adımımı attım. Henüz çok dolu değildi, ben de boş bir, ikili koltuğa oturdum. Annem hala bana el salladığı için ben de elimi kaldırdım ve servis hareket etti. Böylece yeni okulumun ilk günü başlamış oldu...

-Işıl-

Bugün o gün! Yeni bir yılın ve yeni okulumun ilk günü. Birçok arkadaş edinmek ve eskiyi arkada bırakmak istiyorum. Özellikle o berbat yılı...

-Flashback-

"Nereye gidiyordunuz Işıl hanım?"

Arkamı dönmeden ilerlemeye, hatta koşmaya ve kaçmaya devam ettim. Sonra, olduğum yere çakılmamı sağlayan onun sesi oldu:

"Işıl bu doğru mu?"

Gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum. Ama ağlamayacaktım. O kadar güçsüz değildim. Sonradan o pişman olacağımı bildiğim hatta emin olduğum şeyi yaptım. Bir anda arkamı döndüm ve hızlı adımlarla Alev'e doğru yürümeye başladım. Ama o sadece yüzündeki sırıtışı, sanki mümkünmüş gibi, daha da büyütüyordu. Tam önüne geldiğimde durdum ve sakin olmaya çalışarak:

"Sen ne hakla benim eşyalarımı karıştırırsın?! Özellikle de defalarca günlüğüme dokunmaman konusunda seni uyarmışken!"

"Ne o, yoksa Doğu'ya aşık değil misin?" dedi ve çocuk gibi dudaklarını büzdü. Bunu yapınca ne kadar çirkin olduğunu bir bilse! Ben de o sinirle Doğu'ya döndüm,

"Değilim." dedim ama tabi ki yalan söylemiştim. Ardından, hızla Alev'in elindeki günlüğümü aldım ve koşarak ordan uzaklaştım. Bizim evin önündeki parka nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Mezuniyet günüm mahvolmuştu. Eve girdiğimde annemlere hiçbir açıklama yapmadan kendimi yatağıma attığım gibi tuttuğum göz yaşarımın akmasına izin verdim...

-Flashback Son-

Artık daha mutluydum. En azından yeni gideceğim okulda beni eskiden tanıyan kimse, özellikle de önlerinde rezil olduğum Alev ve Doğu, yoktu. Ama artık önemi de yoktu.

Çok heyecanlı olduğum için çoraplarımı ters giymişim! Hemen değiştirdim ve düzelttim. Okul üniformalarımı da giydim. Kıyafetlerim hazırdı. Saçımı da at kuyruğu yaptım ve dudak parlatıcımı sürdüm. Çantamı da aldıp aşağı indim. Annem hala uyuduğu için onu uyandırmak istemedim. Peynir, zeytin, reçel ve ekmeği de masaya koydum ve kısa bir yemek seansından sonra masayı topladım. Tam gidiyordum ki annemin sesini duydum:

"Gitmeden önce bir öpücük bile yok mu anneye?"

Bunu duyar duymaz geri döndüm ve hemen anneme sarıldım. Yanaklarına sayısız öpücükler kondurmaya başladığımda kollarımdan tuttu ve beni kendinden ayırdı:

"Ayy, yeter kızım. Hadi gidebilirsin artık, ilk günden geç kalıp umursamaz öğrenci durumuna düşme!"

"Merak etme sen, geç kalmam ben. Görüşürüz. Seni seviyorum!"

"Bende seni seviyorum güzel kızım. Hadi iyi dersler sana..."

Arkamı döndüm ve anneme son kez el salladıktan sonra beni beklemekte olan servise girdim. İçerisi çok kalabalık değildi, ama tek kişilik koltuk yoktu ve iki kişilik koltukların hepsinin biri doluydu. Ben de camdan dışarıyı izleyen ve sevecen görünen bir kızın yanına otudum. Araba hareket etmeye başlamıştı ama kız hala beni fark etmemişti. Dikkatini çekmek ve tanışmak için alçak bir sesle konuştum ve elimi ona doğru uzattım:

'Selam. Ben Işıl..."

O Benim KardeşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin