-3-

60 6 0
                                    

-Işıl-

İnci'nin gözlerinden endişe okunuyordu. Sanırım korkuyordu, ya da sakin bir yıl geçirmek istiyordu. Bilmiyorum. Ama ikinci seçeneğin pek mümkün olamayacağını anlamak çok da zor değildi.

"Merhaba! Ben Güneş."

Önümüzde oturan sarışın kız bize doğru dönmüştü ve gülerek ikimize bakıyordu. Yüzümü İnci'ye çevirdiğimde deri kapaklı bir deftere birşeyler karalamakla meşgul olduğunu gördüm. Kızı fark etmediğini anlayıp hafif bir şekilde kolunu dürttüm. Önce bana ardından da bakışlarımı izleyerek Güneş'e baktı. "Merhaba." dedi yorgun ve isteksiz bir sesle. Bu halini fark eden Güneş'in kaşlarını çattığını gördüğümde soru yağmurunu çekemeyeceğini bildiğim için araya girme ihtiyacı hissettim.

"Merhaba, ben Işıl. Arkadaşım da İnci."

Elimden geldiği kadar içten bir gülümsemeyle ona baktım. Ardından yanında oturan kıza döndüm.

"Ve sen de..."

"Hale."

"Memnun oldum."

"Bende."

İnci hala somurtmakla meşguldü. Kulağına eğildim.

'Bu kadar da kafana takma. Senin umursamaz görünmen gerekiyor. Böyle yaparak Cansu'ya istediğini veriyorsun."

İlk başta bana terredüt ederek bana baksa da sonra Hale'ye ve Güneş'e döndü.

"Siz hangi okuldan geldiniz?"

"Ben ortaokula geçerken ailemle birlikte Almanya'ya taşındık. Geçen yıla kadar da orada eğitim görüyordum. Ama sonra annem artık Türkiye'ye dönmek istediğini söyledi. Babam ise Almanya'ya fazlasıyla alışmıştı. Abim babamla Almanya'da kalmak istedi. Biz de annemle buraya döndük. Yakın zamanda abimler de geri gelecekmiş."

"Anlıyorum. Hale, sen?"

İnci Hale'ye döndü. Nedenini bilmiyordum ama üzgün görünüyordu.

"Ben... Şey... Aslında benim bu okulda ikinci yılım."

Kafam karışmıştı bu okul sadece lise değil miydi?

"Burada ortaokul da mı varmış?"

"Hayır, yani ben geçen yıl bazı sebeplerden dolayı sınıfta kalmıştım. Bu yüzden sınıf tekrarı yapmam gerekti."

Üzülmüş görünüyordu. Nedenini sormak istemiyordum ama merakıma yenik düştüm.

"Bazı sebepler...?"

"Yani... Direk olayı anlatırsam anlaması daha kokay olur. Okuldan çıkmıştım. Annemler beni almaya gelmişti. Hep beraber arabaya bindik eve gidiyorduk. Annem ve babam önde, kardeşim ve ben arkadaydık. Sonrası bulanık, kaza olduğunu hastanede gözlerimi açtığımda fark ettim.'

İnci, Güneş ve ben tepkilerimize hakim olamamıştık.

"Hiii!"

"Evet. Annem, babam ve kardeşim yoğun bakımdalardı ben uyandığımda. Kardeşim Ege, kaza sırasında beni korumak için önüme geçmiş."

Hale artık hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Güneş:

"Devam etmek istemezsen anlarız."

"Hayır, hayır. Anlatmak iyi geliyor... Sonra dışarı çıktığımda teyzem ve kuzenim beni karşıladı, zaten akrabalarımdan bir onlar bir de iş yoğunluğundan dolayı yılda bir kere beni görmeye gelen dedemle büyükannem kalmıştı. Başta Ege olmak üzere üçünün de sırayla kalbi durdu. Beni yalnız bırakmamak için teyzem ve üniversiteye bu sene geçmiş olan Duru ablam da benimle birlikte kalmaya başladılar. Piskoloğa gitmeye başlamıştım ve çok büyük bir şok geçirmiştim. Devamsızlığım yüzünden de dersleri kaçırmıştım ve notlarım çok düşüktü. Ben de sınıfta kaldım."

Ağlaması durmuştu ama hala hıçkırıyordu. İnci'nin de yüzünün düştüğünü gördüm. Sadece Hale'ye üzülmüş gibi değildi. Sanki başka bir şey de vardı. Kulağına eğildim ve "N'oldu?" diye fısıldadım. İlk önce bana sonra Hale'ye baktı. Ardından boşluğa bakarak konuşmaya başladı:

"Benim de babam ben küçükken ölmüş. Yani baba sevgisi hakkında hiçbir fikrim yok. En azından bir baban olmasının ne demek olduğunu biliyorsun. İyi tarafından bak..."

Hepimiz hem şaşırmış, hem de üzgün gözlerle İnci'ye bakıyorduk. Sonunda sessizliği bozan tabiki de ben oldum, yoksa bu bunalımdan çıkamayacaktık.

"Tamam tamam. Şimdi ortamı biraz yumuşatalım bakalım... Mesele sen, İnci. O deri kapaklı gizemli defterinin içinde neler var?"

"Bir şey yok aslında, sadece... "

"Sadece?"

"Şey işte..."

"Günlüğün mü?"

Güneş de benim gibi merak etmeye başlamıştı ve benden daha sabırsız olduğu için -evet birkaç dakikada tanımıştım onu, içinde tam bir çocuk vardı- tahmin etmeyi denemişti.

"Hayır, aslında..."

"Anı defterin mi?"

Bu sefer bendim ve sırayla tahmin etmeye başlamıştık.

"Hayır değil..."

"Ya da hikaye yazdığın bir defter?"

"Kızlar bu defter..."

"Şarkı mı yazıyorsun?"

"Bu bir..."

"Peki şey olabilir mi..."

"Bu benim karalama defterim!"

Sanırım sinirlenmişti. Onu konuşturmadığımız için olabilir... Belki... Sanki... Yani... Kesin bu yüzden.

O Benim KardeşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin