1

225 15 43
                                    

10 yıl sonra...

Shoto elindeki kalemi cevirirken zilin çalmasını bekliyordu. Biran önce okulun bitmesini istiyordu. Abisinin mezarını ziyâret edecekti. Mezar boştu. Yangından sonra külleri dahi bulunamamıştı. Ama yinede bir mezarı olsun istemişti Shoto.

Sabırla beklediği zil çalınca derin bir nefes aldı. Beklemek zordu. Küçükken abisinin öldüğüne inanmayıp geceler boyu gelir umuduyla uyumadığı ve beklediği zamanlardaki gibi. Yangından bu yana 10 yıl geçmişti. Tam bu gün, abisi gitmişti. Sonsuza kadar. Hâlâ kalbinde kabullenememişti abisinin gittiğini. Annesi akıl hastanesine yatmıştı o olaylardan sonra. Babası... babası hiçbir zaman durmamıştı. Shoto'nun güçlenmesi için ağır antrenmanlar yaptırmıştı. Gerçi şu anki halini babasına, ve abisine verdiği söze borçluydu.

Kardeşleriyse hayatlarına kaldıkları yerden devam etmişti. Shoto bazen abisinin mezarının başında bir diğer abisi Natsu'yla karşılaşıyordu. Gerçi karşılaştıklarında birbirlerine bir kelime dahi etmiyorlardı. Fyumi bazen Shoto'yu arıyordu nasıl olduğunu sormak için ama konuşmaları iki dakikadan öteye geçmemişti.

Shoto'ysa liseye gidiyordu. Gittiği okul yatılıydı. Zaten yatılı bir okul olduğu için tercih etmişti. Sınıftaki sessiz kısıma giriyordu. Gerekmedikçe asla ağzını açmıyordu. Bazen sınıftaki diğer kişiler onu yapacakları etkinliklere çağırıyordu fakat Shoto şuana kadar olumlu bir yanıt vermemişti.

Shoto, sakin adımlarla açık olan cama yürüdü. Sınıfın gürültüsü başını ağrıtmıştı. Dışarıdan gelen temiz koku biraz rahatlamasını sağlarken gözlerini kapattı. Gözlerinin önüne abisinin yanıklarla dolu yüzü geldiğinde irkilerek gözlerini araladı. Abisine duyduğu özlem her geçen gün katlanarak artıyordu. Bazen gittiğine inanmak istemiyordu. Sanki bir anda ortaya çıkıp 'Benim için endişelendin mi Sho?' deyip kendisine sarılacakmış gibi hissediyordu.

Çalan zille kendine geldi. Dakikalar boyu camın önünde abisini düşünmüş en sonunda da bir hiçlikle baş başa kalmıştı. Bıkkın adımlarla sırasına ilerledi. Ders neydi onu bile hatırlamıyordu. Önünde oturan Mirodiya Izuku adlı sınıf arkadaşının omzuna hafifçe dokundu. Midoriya parlak kocaman gözleriyle arkasını döndü.

"Efendim Todoroki?"

"Dersimiz ne?"

"Ingilizce."

"Teşekkür ederim."

Midoyira kafasını olumsuz anlamda iki yana sallayıp gülümsedi,

"Önemli değil Todoroki."

Shoto kafasını peki anlamında sallayıp arkasına yaslandı. Son iki ders diye geçirdi içinden. Bir önceki ders çevirmeyi bıraktığı kalemi eline alıp tekrardan çevirmeye başladı.

~

Shoto, abisinin mezarı yanında oturmuş öylece bekliyordu. Konuşmak için ağzını açtığında yaşların gözlerinden firar edeceğini bildiği için konuşmak istemiyordu. Öylece beklediği birkaç saatin ardından hava kararmaya başlayınca yurda geç kalmamak için ayağa kalktı. Her gün geldiği mezara son bir kaç yıldır sadece bir kere geliyordu. Buraya gelmenin onu mental anlamda zorladığını anladığında gelmeyi bırakmıştı.

Mezar taşını özlemle okşadı.

"Seni özlüyorum."

 + ÖLÜM + Todoroki Shouto x Todoroki Touya(Dabi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin