Okul bitmiş 1/A sınıfındaki herkes dinlenmeye çekilmişti. Ya da dışarıdan görünen öyleydi. 1/A yurdunun içi kaos ve sakinlik arasındaki ince çizgide büyük bir savaş veriyordu. Katsuki her zamanki gibi esip gürlerken Eijirou onu sakinleştirmek için büyük çaba gösteriyordu. Mina etrafındakilerle eğlenceli sohbetler ediyordu. Yurt için normal bir gündü yani ama Shoto kendini odasına kapatmış dün gece olanları düşünüyordu. Mavi alevleri her zaman merak etmişti. Abisinin alevlerine sahip biri. Touya, ona bizzat gelip göstermese bile Shoto o çalışırken onu gizlice izlerdi. Ne kadar güçlü olduğunu biliyordu. Her zaman abisi gibi güçlü alevleri olsun isterdi. Belki alevleri güçlenirse babası onu rahat bırakır diye. Fakat şuan bunun hiçbir önemi yoktu. Her şey sona ermişti. Abisi yoktu. Babası istediği almış mıydı hiçbir fikri yoktu ama Shoto daha da güçlenmek istiyordu. Abisinin öldüğüne inanmıyordu. Külleri mi yoktu. O zaman ölmedi diye içinden geçirdi. En güçlü kahraman olup abisinin karşısına çıkacaktı. Verdiği sözü tuttuğunu ona göstermek için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Eli boynuna gitti.
"Bir daha bu kadar güçsüz olmak istemiyorum!"
Gerçi bayıltana kadar nefesini kesip sonra da kendisini öylece orada bırakması Shoto için gerçekten anlaşılmazdı. Yani burada Dabi'den bahsediyoruz. Kötülüğüyle nam salmış biriydi. Gerçi elle tutulur bir bilgi yoktu ama adı polisin ağzından düşmüyordu. Belki de fazla yüceltiyorlar diye düşündü. Sonuçta onlar polisti. Failini bulamadıkları her suçu Dabi'nin üstüne atmış olabilirlerdi.
Birkaç saniye aynanın karşısında kendine bakıp kaslarını çattı. Neden bir kötüyü masum ispat etmeye çalışıyordu.
Silkelenip yatağına ilerledi. Fazla düşünmenin beynine zarar olduğu apaçık ortadaydı ama yinede engel olamıyordu. Belki de Natsu'yu aramalıydı. Telefonla birkaç saniye bakışmanın ardından Natsu'yla telefonda hiç konuşmadıkları aklına geldi. Nefesini seslice dışarı verip telefonunu yere koydu. İçinden bir parça tekrar mezarlığa gitmesi için yalvarıyordu. Onu görmezden gelip gözlerini kapattı.Karanlık... Kabuslar ve çığlıklar... kendi çığlıkları. Touya Todoroki için haykırışları. Uyumak bir işkence iken abisini bir kez daha görmek için daldığı uykular. Belki bu sefer kurtulur diye umut ettiği.
'Özür dilerim abi'
~
Shoto, içindeki sese hayır diyememiş ve kendini yine abisinin mezarının başında bulmuştu. Mezar taşına baktığında her zaman akmaya hazır göz yaşları bu sefer yerinde değildi. Sanki senelerce göz yaşlarına hakim olamadığı bu yer şuan ona hiçbir şey hissettirmiyordu. Tuhaf diye geçirdi içinden.
Saatlerce bekledi mezarın başında. Neyi beklediğini bilmiyordu, sadece bekliyordu. Kalbi nadiren ona bir şey yapmasını söylerdi ve bu an o nadir anlardan biriydi. Beyni her ne kadar iki gün önce olan olaydan dolayı burayı terk etmek istese de kalbi büyük bir çabayla reddediyordu.
Mezarlıktaki lambalar hava karardığı için bir bir yanıyorlardı. Shoto için gitme vakti gelmişti kendine göre. Karanlık onu korkutmuyordu, sadece ikinci kere yaptığı aptallık ve yurdun kapanma saati bunu gerektirmişti.
Gitmek için hareketlendiğinde boynuna dolanan parmaklarla kaskatı kesildi. Yine mi?! diye geçirdi içinden. Bu safer kontrolü ele geçirmek için bir hamlede bulundu Shoto. Boynunu sarmak üzere uzatılan eli çevik bir hareketle tuttu fakat boynundaki elin sahibi, bir şey yapamadan tehditkar bir şekilde fısıldadı.
"Sho, beni özlemedin mi?"
"Bana öyle seslenme dedim!" dedi hırçınca.
Dabi alay edercesine sırıttı,"Bunun bana özel olduğunu sanıyordum."
Shoto, Dabi'nin elini boynundan çekmek için çekiştirdi ama bir işe yaramadı. Dabi 'nin eli bir engerek misali boynunu sarmıştı, yine!
"Beni rahat bırak." Dedi pes etmişlikle. Zorluklara katlanarak geliştirdiği gücünün hiçbir işe yaramaması sinirlerini bozuyordu. Dabi, Shoto'nun boynundaki elini gevşetip yaklaştı.
"Seninle bir oyun oynayalım Sho," Dabi, boştaki elini Shoto'nun beline, boynundaki elini ise biraz daha gevşetip omzuna getirdi. "Sadece sen," omzundaki eli eline kadar indirdi. "Ve ben." Tek tek parmaklarını Shoto'nun parmaklarına sürttü.
Shoto her an ağlayacak gibi hissediyordu. Titrek bir nefes verdi, "N-ne?"
Dabi ellerini oldukları yerden çekmeden sinsice güldü. "Benim bildiğim, ama senin bilmediğin, nedir? Bilmek ister misin?"
Shoto sessiz kaldı. Beyni çorba olmuştu ve arkasındaki beden de ona hiç yardımcı olmuyordu. Kafasının her yerinde tehlike sinyalleri susmazken kalbi her an yerinden fırlayacakmışcasına atıyordu.
"Sana neden inanayım?"
Cümleler ağzından sakince çıkmıştı. Ne yaptığını veya ne yapması gerektiğini kestiremiyordu. Belkide denese Dabi'den kurtulabilirdi fakat bunu yapmasına engel olan bir güç vardı. Sanki burası olması gereken yerdi. Kendine sinir olmadan edemedi. Kararsızlık en büyük güçsüzlüktü ona göre ve şuan kararsızlık içinde boğuluyordu.
"İnanma."
Shoto, baskının üzerinden gittiğini hissettiğinde derin bir nefes aldı. Kendini rahatlamış hissediyordu. Gözünün önünden bir kağıt parçası süzüldü. Yere düşmeden kavradı kağıdı. Buruşan kağıdı tereddütle açtı. Bu bir fotoğraftı, abisiyle birlikte çekildiği fotoğraf.
Arkasını döndü nereden bulduğunu sormak için fakat Dabi orada değildi. Shoto'nun aklında tek bir soru vardı. Bunun onda ne işi var?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
+ ÖLÜM + Todoroki Shouto x Todoroki Touya(Dabi)
FanfictionKızıl saçlı çocuk, göz yaşlarını silerken babasına yalvarmaya devam etti. Babasının ufak bir kontrolsüzlükle çıkardığı yangın kızılın vücudunu yer yer yaktı, attığı çığlıklar bütün evde yankılandı. Kimse yardıma gelmedi. ~ "Neden sen de abin gibi e...