2

220 16 208
                                    

Shoto yurda geldiğinde saat bayağı ilerlemişti. Kimseye gec geldiğini farkettirmemek için sınıf yurdunun girişine sesizce girdi. Odasına çıkmak için merdivenlere doğru ilerledi. Merdivenlerin ilk basamağına adımını atmıştı ki biri arkasından ona seslendi,

"Todoroki, neden bu kadar geç geldin?"

Yakalanmışlığın verdiği hisle kalbi hızla çarparken sakin bir ifadeyle arkasından ona seslenen kişiye döndü. Etraf karanlık olduğu için çok net görünmesede saçlarını at kuyruğu şeklinde bağlamış, zengin ama bir o kadar da nazik olan sınıf arkadaşı Yaoyorozu Momo'dan başkası değildi.

Momo arkadaşları için elinden geleni yapar her zaman onlara yardımcı olmaya çalışırdı. Ne kadar Shoto umursamasada sınıfın bir parçası olması Momo için yeterliydi. Onu beklemese bile ders çalışırken uyuya kaldığı koltuktan yakalanmak istemeyen bir arkadaşı tarafından uyandırılmak Momo'nun meraklı tarafını uyandırmıştı. Geç saatlerde yurda gelmek Shoto'nun yapacağı bir hareket değildi Momo'ya göre.

Momo, meraklı gözlerle Shoto'ya bakarken Shoto elini ensesine attı. Boğazı acıyordu ve konuşmak istemiyordu ama sınıf arkadaşına arkasını dönmek onun için kaba bir davranıştı.

"Sadece... işim vardı."

Yüzünü ekşitti Shoto. Sesi cızırtılı çıkmıştı ve boğazından acı bir tat yayılmıştı. Arkasını döndü. Daha fazla konuşmaya lüzum yoktu. Yaptığı hareketleri insanlara anlatmak ona göre değildi. Merdivenden çıkarken arkasından seslenen kızı duymamazlıktan geldi. Yeterince söylemişti zaten.

Uzun bir maceradan sonra odasına gelince rahat bir nefes aldı. Güvende hissettiği yerlerden biriydi. Küçükken abisinin kollarına girerdi. Ona sığınır korkularından saklanırdı. Şimdi yurt odası vardı. Yanlız kaldığı ve yangından kurtulan nadir parçalardan biri olan yastığı. Yangında abisinin külleri bile kalmazken yastık öylece duruyordu. Abisinin ona aldığı o nadide parça.

Yavaşça yatağa ilerledi. Mezarlıkta olanlar tek tek aklına gelirken gözleri doldu. Yıllardır ailesinin dahi cesaret edemediği hitap şekli, bir kötü tarafından dünyanın en normal şeyiymiş gibi söylenmesi Shoto'yu oldukça sinirlendirmişti. Yatağına gidip uzandı. Üstünü değiştirmek için oldukça yorgun hissediyordu. Yatağın üstündeki küçük yastığı aldı ve sarıldı. Gözleri tekrardan dolarken hala alışamadığı için kendine kızıyordu. Gözlerini sıkıca kapattı. Gözlerinin önüne gelen parlak mavi gözlerle irkildi. Yastığa biraz daha sarılırken dudağını dişledi.

"Neden bu kadar tanıdık?"

O an sesini tekrar işitti Shoto. Alay barındıran her bir tını sanki bir şevkati sarmalıyordu. Aklına gelen şeyle kaşlarını çattı. Kötü ve şevkat. Aynı cümleye yakışmayan iki kelimeyi nasıl olurda bir araya getirebilirdi.

Kendi acizliğine güldü Shoto. Abisini o kadar çok yanında istiyordu ki...

'Neden sen de abin gibi evi terk etmedin Sho?'

'Bugün benimle uyumak ister misin Sho?'

'Todoroki Touya'ya dair hiçbir iz bulamadık. Külleri dahil. Üzgünüm efendim...'

'Sho... beni... seviyor musun?'

Birden nefes alamadı. Ne yani, abisi... ölmemiş miydi?.. Kaşlarını çattı. Eğer abisi hayatta olsaydı onu o evden kurtarırdı. Orada acı çekmesine izin vermezdi. Onu yanlız bırakmazdı. Shoto'yu seviyordu... değil mi?

Beyni ardı arkası kesilmeyen sorular ve düşüncelerle Shoto'yu rahat bırakmazken yastığına biraz daha sığındı. Dabi, abisini tanıyor muydu? Peki abisini bir kötü neden tanıyordu. Abisi bir kahraman değil miydi, Shoto'yu kollayan ve onun her zaman kurtaran.

 + ÖLÜM + Todoroki Shouto x Todoroki Touya(Dabi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin