4 Ay Sonra.
Güçlü bir kadındı Ahu. Hatrısayılır bir şekilde dayanmıştı her şeye. Annesine, babasına, abisine... herkese yettiğince dayanmıştı. Onlar da zaten gitmeleri gereken zamanları anlayıp gitmişlerdi. O yüzden pişman değildi. Ne annesine, ne de babasına karşı pişman değildi. Onu büyütmeyen insanlara hala öfkeli olduğundandı bu düşünceleri. Onun yerinde kim olsa, bu kadar öfkeli olurdu.
Sonra her şeye rağmen aşık oldu kadın. Yirmi yaşındaydı daha. Güzelliğinin, gençliğinin başındaydı. Çok güzel bir genç kızdı. Ama istediği olmadı. Sevdiğinden karşılık alamadı. Önemsenmedi. Aşkı hiç olarak görüldü.
Yılmadı. Onu sevmeyene, değerini bilmeyene haddini bildirdi. Çünkü böyle öğrenmişti. Kendisini korumaktan başka bir şey öğrenmemişti. Kimse de öğretmemişti zaten. Düşe kalka, dizleri parçalana parçalana kendisi öğrenmişti.
Sonra o sevdiği adamı kaybetti. İlk kez bu kadar müthiş bir ağrı hissetti Ahu kalbinde. O zamanlar ilk defa birini kaybediyordu ve bu sevdiği kişi ilk aşkıydı.
Yılmadı, yine toparladı kendini. Çünkü başka yolu yoktu. Yere düşünce kalkmak zorundaydı. Burda kalkmayaların üstünden geçerlerdi.
Seneler geçti üstünden. Kadın artık donuk, hissiz ve güçlüydü. Birisi çıktı karşına. Düşmanım diyebileceği ama demediği bi adam. Görür görmez anladı onu. Gözlerinden anladı neler hissettiğini. Kadın şaşırdı çünkü onu daha önce kimse anlamaya çalışmamıştı.
Hayır, dedi kendine. Anın büyüsüne kapılmamalıyım yoksa düşen yine ben olacağım.
Öyle de oldu. Çok düştü Ahu. Yiğit tarafından çok düşürüldü. Ama her seferinde yine o kaldırdı. Adamın ellerinde parça parça olan kalbi, yine onun ellerinde yara bantlarıyla yapıştırıldı.
Kapıyı kapatmıştı Yiğit'e. Ama yine de her seferinde o delikten bakmıştı.
Sonra evlendi o adamla. Doğru ya da yanlıştı. Biz Ahu gibi, kalbimizi o kadar kıran bir adama, onlarca şans verir miydik bilmiyorum. Ama Ahu verdi işte. Çünkü çok aşıktı.
Hamile kaldı. Çok garip bu paragraf. Çünkü sayfanın başında bashsettiğim kadın asla ne evlenir, ne de hamile kalırdı. Zaman ve kişiler çok değiştirdi kadını ve bundan da pişman değildi. Çünkü bazen güçlü olmak bile yoruyor insanı. Bazen herşeye oturup ağlayan biri olmak istiyorsunuz. Üstünüze hiç titrenmemiş ki. Üstünüze titrensin istiyorsunuz. Ahu onun altından kalkar, demesinler istiyorsunuz. Gelsinler , siz kalkarken yardım etsinler istiyorsunuz.
İşte bazı şeyleri insanlara anlatamıyorsunuz.
Yine güçlü bir kadın olarak kızlarını tek başına doğurdu. Bu yükün altında biraz daha ezildi. Çünkü o gün anladı ki kızları da onun gibi baba sevgisi görmeyecekti. Hatta belki babalarını dahi görmeyeceklerdi.
Yiğit'in her hareketine yanılan Ahu, bunda da yanıldı. Adam gelmişti, onu bulmuştu. Tekrar affetmişti Ahu adamı. Binlerce şanstan birini daha yaratıp koymuştu adamın önüne. Bu son şansın bile dememişti.
Şimdi uzandığı bu koltukta, halının ortasında kızlarıyla oynayan adama bakıyordu. Elini, kendini belli eden karnının üstüne koydu. Bir tane de afacan burdaydı. O da babasıyla oynayacak ve büyük ihtimal delirtecekti.
"Anneniz kırmızı balığın hikayesine çok duygulandı sanırım kızlar." Dedi Yiğit kızlara bakarak. Ahu anlamamazlıktan gelerek baktı adama. Ağladığının farkında değildi. Yaklaşık yarım saattir düşünceleriyle boğuşuyordu.
"Ne?" Dedi çatallı sesiyle.
Yiğit, oyuncakları kızların önüne bıraktı ve Ahu'nun yanına oturdu. Elini eline kenetledi. Gözünün önüne gelen saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çapraz Hayatlar*
FanfictionAhu bir iki adım atıp yaklaştı adama. "Biliyor musun, sevilmemişlik hissi insanı uçuruma itiyor. Seni çağırdığımda Sezen'in yanına gitmen... Her şey orda patladı. Sana hamile olduğumu söyleyecektim ama sen o kadına gittin." Ahu ağlamaya devam ediyor...