Vakti öğle bulmuş, sık ağaçların arasında gizlenmiş her şeyden habersiz kimseler oturmaktaydı. O gün de her şey olması gerektiği şeklinde ilerliyordu. Ancak aydınlığın bile uğramadığı bu köşkte gölgeler ve karanlıklar ağırlanırdı. Sessizliği mesken edinmiş bu uğursuz yapıda nice çığlıklar gömülüydü. Atılan küçük bir kesik bu kökleşmiş günah sarmalını çözebilir miydi?
Güneşin tepeye vardığı anda sıcaklık utangaç bir şekilde etrafı ısıtmaktaydı. Güneş çiğ tutan çiçeklerin üzerinde ışıldıyor ve kuşlar ötmemekteydi. Herşeyden habersiz ev halkı derin bir sessizlik içerisindeydi. Zaman onlar için ters akmaktaydı . Gece yaşar ve gündüz uyurlardı. O gün içi gençlik enerjisiyle kaynayan Suat kocasını dürtükleyip duruyordu.
"Kalk artık , kırk yılın başında senden bir şey istedim onda da camış gibi yayılmış yatıyorsun?" Seyfi sesi kovmak istemiş olsa gerek kıçını dönerek uyumaya devam etmeye çalıştı. Ancak kıçına yediği okkalı bir tekmeyle yataktan fırlayıverdi.
"Oy anam yandım. "
"Sana kaç defa ben konuşurken arkanı dönme dedim. Beni dinlemezsen sonuçlarına katlanırsın." Karısına yaklaşarak , kartlaşmış yüzünde sırnaşık ifadesini takındı.
"Bilmez misin senin için her şeyi yaparım. Afyonum patlamadı daha yoksa ben öyle yapar mıyım kız, hele gel bana bir öpücük ver," daha fazlasına dayanamamış ve yüzüne bir tokat geçirerek, gerisin geri yattı. Boyalı saçlarını geriye atarak cilveli bir şekilde omzunu oynattı.
"O kokuşmuş ağzını benden uzak tut. Git ve isteğimi yerine getir." El mecbur yalın yalpalak giyinmiş ,kareli ceketini ilikleyerek bahçeye çıkmış ve bahçede gördüğü dağınıklıktan dolayı içi sıkılmıştı.
Yavaş yavaş uykunun mahmurluğundan kurtularak uyanan evin emektarı hanımıyla konuşmak için merdivenleri sessizce adımlamaktaydı. Aksayan ayağıyla her adımında çıkan ses ona pek yardımcı olamıyordu. İçinden bu sefer her şeyin iyi geçeceğine dair bir his vardı. Merdivende olan elini çekerek usulca terleyen ellerini kıyafete sürdü . Hanımı her şeye dayanırdı ama bir korkağa asla tahammül edemezdi. Hâlâ burada kalmasını sağlayan da buydu. Bu hem onun cehennemi ve cennetiydi.
"Îzni alırsam, hanım da sevinir," tekleyen nefesiyle. Aksayan adımları kırmızı halının solunda kalan odaya takılınca sıkıntılı bir nefesi içine çekti. Küçük hanımın açık kapısıyla duraladı. Yine gelmemiş allah bilir ne yapıyordur, hanımı bunu görürse vereceği îzni de unutabilirdi. Köşeli yüzü gerilerek ince dudakları gerilince sahaya çıkan boğadan bir farkı kalmamıştı.
"Ah o benim kızım olaydı ben bilirdim yapacağımı da, elinden sopayı bunun götünden uzak tutmayacaksın böyleleri anca böyle akıllanır "yine beylik laflarına başlamıştı. Sahanlığı geçince sakat ayağının azizliğine uğramış yere kapaklanmıştı.
"Oy hanımın oy, seni de uyandırdık ha, çok özü özür " lafları ağzında gevelemesine neden olan bütün halının kirlenmiş olmasıydı. Şimdiden onu nasıl temizlemeyeceğine dair hin aklıyla fikirler üretmekteydi.
"Küçük hanım siz hiç merak etmeyin ben buraları büyük hanım görmeden toplarlarim. "Ancak kafasını kaldırınca kabak gibi yere aynı yere çarptı. Pörtlek gözlerinde hissizliğin verdiği acımasızlık kol gezmekteydi. Gideceği tatil planlarının güme gitmesiyle derin bir üzüntü içerisindeydi. Duyguları aklını geriletmişken sonunda vermesi gereken tepkiyi verip yerinde tepinmeye başladı.
"Oy büyük hanımım ben nerelereye gideyim, kalkın kızınız ne halde, " bütün kanı alaca bir gelin gibi nazlı bir şekilde tüm zemini ve halıyı kaplamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ UMUTLARIN MÜKEMMEL MEZARLIĞI
Teen FictionYerle göğün bir olduğu gecede kaderler birleşti. Başlangıcı kanla başlayan sevdanın tohumları yeşerdi. Deli gönlüne yar ettiği sevgisini yaşatabilecek miydi? Ya da hikayeleri nasıl başladıysa öyle mi bitecekti? Kader kan bağından oluşan...