Pis Oyun

224 25 70
                                    

Genç kadın yumruk yaptığı elini duvara indirip bakışlarını arkasındaki insanlara çevirdi. Ağlayan, gözleri öfkeden parlayan, kendisine endişeyle bakan bir sürü insan vardı. Hazan ise hissizdi. Yıllardır çok beklemişti bu kapının önünde. Kendisini de çok beklemişlerdi ama hiçbiri şu anki gibi değildi. Köşede titreyerek oturan Melisayla oğluna yaklaşıp evden getirmesini istedikleri kutuyu aldı. Kimliği, rozeti ve silahı içindeydi. İzne çıktığı zaman her şeyi bu kutunun içine koymuş, peşindekileri bulduktan sonra alacağına dair söz vermişti. Şimdiyse...

Şimdiyse işler değişmişti. Başkomiser Hazan Çamkıranın canı yakılmıştı. Başkomiser Hazan Çamkıranın sevdiklerinden birinin canı yakılmıştı. Her şey değişmişti. Silahını beline taktıktan sonra bakışlarını onunla birlikte bekleyen polislere çevirdi. Konuştuğu sırada kullandığı ses tonu insanın kanını donduracak cinstendi.

"Siz değil, İstanbul uyumayacak. Duyuyor musunuz beni?" Ağlayan kişilerin dikleşen omuzlarına bakıp derin bir nefes aldı. "Sadık Mertoğlunu da, emrindeki şerefsizleri de bulmadan İstanbul bile uyumayacak. Hangi deliğe saklandılarsa bulacaksınız. Onu bu hale getirenleri," diyerek ameliyathanenin kapısını işaret etti, "bulmadan gözünüzü kırptığınızı bile görürsem sizi de İstanbulla birlikte yakarım."

27 saat önce...

"Ne demek lan adamı serbest bıraktık?! Dalga mı geçiyorsunuz benimle?!"

Başlarını bir an bile kaldırmayan Aksel ve Gül derin bir nefes alarak birbirlerine baktılar. Saat geçti ama haber vermek zorunda oldukları için evine gelmişlerdi. Şimdi de kadının öfkesiyle yüzleşiyorlardı.

"Başkomiserim, biz..."

"Siz ne, Aksel?! Siz ne?! O herif neden şu an elini kolunu sallayarak sokaklarda dolaşıyor?! Neden içeride değil?! Ben neden Melisa için korkmak zorundayım?! Dosyayı nasıl hazırladınız da o şerefsiz serbest bırakıldı?!"

Bahsettikleri kişi Melisanın kocasıydı. Mahkemeye bu gün çıkarılmıştı ve serbest bırakılmıştı. Karısını, çocuğunu dövdüğü halde serbest bırakılmıştı. Karısı şikayetçi olduğu halde serbest bırakılmıştı. Az kalsın bir polisi bıçaklayacağı halde serbest bırakılmıştı. Karısı polisi kurtarırken yaralandığı halde serbest bırakılmıştı. Aklı almıyordu Hazanın. Bunca delil varken nasıl serbest bırakılabilirdi?

"Başkomiserim, dosya tamdı. Dosyayla özellikle ben ilgilendim. Her detayı ekledim. Kaç yıl içeride kalacağını bile hesaplamıştık."

"Demek ki yeterince ilgilenmemişsiniz! Demek ki gerekeni yapmamışsınız, Gül!"

"Başkomiserim..."

"Kesin lan sesinizi!" Bakışları salonun girişindeki Yağızla buluşunca sakinleşmek için derin nefesler aldı. Bağırışları kızını korkutmuş olmalıydı ama elinde değildi. Kendisini kontrol edemiyordu. Başkomiser kimliğine bürününce diğer her şey bir perdenin ardında saklanıyor gibiydi. "Hemen Melisayı yerleştirdiğimiz kadın sığınma evine iki memur gönderin. Kapının önünden ayrılmayacaklar. Duyuyor musunuz beni? Eğer o kadına ya da oğluna bir şey olursa yakarım hepsinin kimliğini. Gözümü bile kırpmam harcarım hepinizi."

"Emredersiniz, başkomiserim."

"Defolun şimdi gözümün önünden."

İki genç tek kelime etmeden evden çıktıklarında Hazan yorgun bedenini koltuğa bıraktı. Gittikleri yemek yeterince yormuştu zaten kadını, bir de aldığı haber... Başı patlayacakmış gibiydi. Yağız yanına oturunca kahvelerini okyanuslara çevirdi.

"Ne zaman seni tanıdığımdan emin olacak olsam bambaşka bir senle karşılaşıyorum."

"Bu kez hangi benle karşılaştın?"

{Tamamlandı} Saudade | YağHaz |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin