06.08.2009

23 4 15
                                    

Beyaz tenli güzel kadın pencere kenarında ayaktaydı. Gözlerini yola dikmiş dışarıyı seyrederken, öfkesini duruşuyla bile yalnızca birkaç metre arkasında duran adama bariz bir şekilde sergileyebiliyordu. Adam karısının gönlünü almak için çabaladığı belli, ortada dört dönüyor, bir şekilde kendini karısına açıklayabilmek için doğru olduğuna inandığı sözleri gerçekten doğru bir şekilde nasıl sıralayacağını düşünüyordu.

-Meleğim, canımın içi; ben kötülüğüne demiyorum yapma böyle, kardeşin bir şeyler karıştırıyor, eminim. Onun ne yaptığını öğrenmek zorundayız.

Melek o an, çoktan çıkmış olduğu öfke dağının zirvesinde tur atıyordu, tüm hiddetini kusmaya karar vermiş gibi başladı konuşmaya. Her kelime bir önceki kelimesinden daha şiddetli dökülüyordu dudalarından.

-Dimi dimi "Senin, o pezevenk kardeşin bir bok yiyor, belli!" de iyiliğine kurulmuş bir cümle zaten. Niye yanlış anlayayım ki?

Tolga, ani bir durgunluk ve şaşkınlık içinde tekrar konuştu. Tolga da öfkeliydi ama kardeşi söz konusuyken Melek'in karşısında asla kazanamazdı. Az önce kullandığı hatalı cümleyi nasıl düzeltmesi gerektiğini bilmiyordu. Kardeşi Melek'in en büyük zaafiydı.

-Melek senin kardeşinin işi o!

Melek, Tolga konuştukça daha da yükselen ses tonu ile cevap verdi. Öfkesi kısır bir döngüde gitgide büyüyordu. Kendini yetersiz hissetmesine neden olan bir konuda Tolga yarasını deşerken sakin olma ihtimali yoktu.

-Evet bir bok yedi! Kabul ediyorum. Ama artık yapmıyor, işi falan değil yani, bunu o kıt beynine yaz artık! Ben kardeşime sahip çıkamadım biliyorum, ben ona... Ya sana ne demeli, sen benim kardeşimi hiç sevmedin ki? Çocuk ne adım atsa sana hep battı. Her yaptığının altında bir şeyler aradın...

-Ama var! Onun yaptığı ve iyi olan ne varsa altında da bir bokluk var!

-Evet benim kardeşim kötü olabilir ama kötüyü de kötü yapan sebepler vardır. Düşündün mü hiç, merak ediyorum.
Belki de senin onu bu hatalara itmiş olabileceğini?... O yirmi altı yaşında eşek kadar herif, ilk kez bir işin peşine düşmüş sende git karşısında dur. Sonra "adam olmaz bundan" dimi? Fırsatı var mı? Çocuğun yapacağı her şeyi eleştiriyorsun. Bildiğin bir şey yok ama
önyargılarınla sürekli infaz ediyorsun benim kardeşimi.

Kısa bir an duraklayan Tolga hafif dalgın bir bakışla sordu sorusunu.

-Benim bildiğim bir şey yok ve ön yargılarımla abartıyorum. Peki sen ne biliyorsun Melek?

Melek ne kadar istese de kardeşiyle yakın bir bağ kuramıyordu. Zaafı olan kardeşi ile hep arasında görünmez bir duvar vardı ve bu onu daha da zorluyordu zaten. Bir an her ikiside kendini rahatsız hissetti.

-Melek, senin kardeşin şu ana dek tek bir işte dikiş tutturabildi; oda kadın pazarlama! (Kısa bir sessizliğin ardından devam etti.) Tamam, bizde çok namuslu işler yapmıyoruz, evet kaçakçılık, dolandırıcılık, sahtecilik ne bileyim ben, cinayette namus aramıyorum zaten, ama senin o kardeşin... Çok daha dipte. Yıllardır ben onun arkasını toplamaktan sıkıldım, sen de onun yüzünden yıprattın kendini hep. Onu savunmanı istemiyorum, kardeşin olacak herif bizden kat kat daha dipte ve...

Melek biraz düşünmeye bile ihtiyaç duymamıştı Tolga'ya hak vermek için, ama yine de olmuyordu işte; karşısında kardeşi varken nasıl olurda bu kadar ağır sözleri kabul edebilirdi ki?
Hak veriyordu ama içten içe hak verirken dili hep karşı çıkıyordu, aksini kardeşine ihanet olarak görüyordu çünkü.

-Yaptığı hataları asla bırakamayacak, hep tekrar tekrar yapacak gözüyle bakıyorsun, kendine direnmeye çalışan bir adamın azmini yok ediyorsun ve o adam benim kardeşim. Devam et!

Tolga Melek'in kararlı bakışlarını görünce bir an durakladı ama kendi de aynı kararlılıkla başladı konuşmaya.

Tolga, söylerse Melek ile arasının açılacağını da biliyor olduğu halde kardeşi yüzünden Melek'in zarar görmesinden korkuyordu. Ama onun tek yaşama sebebi Melek'ti. Bu yüzden de dayanamadı ve Melek'in ısrarına gerek kalmadan korktuğu şeyi "Senin kardeşin gerçek bir bela ve bizi de yakacak! Sana bir şey olursa!.." şeklinde dile getirdi. Ancak ne Tolga cümlenin gerisini getirecek güç bulabildi kendinde, ne de Melek'in cümlenin geri kalanını dinlemeye niyeti vardı.

- Tolga, seni seviyorum, ama o benim kardeşim. Aynı kanı taşıdığım tek kişi ve ondan vazgeçmem. Asla vazgeçemem.

Cümlesini bitirdikten hemen sonra Melek kapıya yöneldi, Tolga'nın (Melek!) seslenişinden başka bir şey değildi onu durduran. Bitkin bir sesle sordu Tolga sorusunu.

-Nereye?

Melek ise bir cevap verebilecek kadar gücü kendinde hissedemedi ve tekrar kapıya yönelip bu kez daha hızlı adımlarla ilerledi; çıktı. Evden uzaklaşana dek Tolga'nın sesi ile beynindeki uğultunun oluşturduğu kargaşada canının acımasına izin verdi.

Melek kardeşini -her ne kadar Tolga'ya aşık olsa bile- sonuna dek korumaya niyetliydi.

Beyni allak bullak çıkmıştı evden, nereye gidebileceğini de bilmiyordu Melek, kardeşini savunmasının ne kadar doğru olduğunu da. Çünkü gerçekten Tolga'nın söylediği gibi, yalnızca sorunlardan oluşuyordu Ümit. Şu ana dek ablası olarak Melek onu hep korumuştu evet, peki Ümit ablası için ne kadar iyi bir kardeş olmuştu? Bu gerçekten doğru bir soruydu, en azından o an Melek bunu geçirdi karmaşık düşüncelerle dolu beyninden. Ama Tolga'ya haklı olduğunu söylemediğine pişman da değildi, kardeşini küçük gören biriydi Tolga; gerçek ne olursa olsun o Melek'in kardeşiydi ve Tolga'nın Ümit'i koruması gerekirdi yermesi değil.

Doğru, Ümit gerçekten şimdiye kadar yalnızca kadın pazarlamada başarı gösterebilmişti ve Melek o dönemi hatırlamak bile istemiyordu. Büyüme şekilleri, içinde bulundukları ortamlar hatta kendilerine yardım eden insanlar bile öyle çıkarcıydı ki...

Melek, Gazel ile tanışmış olmasa belki kendini satan o kadınlardan biri olacaktı. Reşit olmasına aylar kala Gazel ile tanışmıştı. Yetimhaneden çıkarılırken Gazel sayesinde part time bir iş, kalacak bir yer bulabilmişti. Tolga'nın dışladığı kişi olması an meselesiydi yani, ama bunu Tolga'ya hiç söylememişti. Nasıl söylenirdi ki? Hangi kadın kocasına, "O çıkmaza gireceğimi hissettiğimde kendimi satmaya hazırdım." diyebilirdi.

Melek'in sessizliği Ümit'in yaptığı yanlış seçime değildi yani, kendi geçmişine ve geçmişinde çok yaklaştığı hatalara karşı olan utancınaydı.

Ümit'i engellmek için de elinden geleni yapmıştı o dönem ve sonunda yola gelmişti Ümit. Ayrıca Ümit Melek'ten çok daha zor bir çocukluk yaşamıştı. Anne ve babaları ayrı olan kardeşler farklı ebeveynlerle yaşarken annesiyle kalan Ümit, annesinin sevgilisi tarafından istismar edilmişti. Babası bunu öğrendiği zaman evi basmıştı ve o evde kan gövdeyi götürürken Ümit her şeye tanık olmuştu.

Zaten hayatları zordu ve kendi bunca acı çekerken Ümit'in daha ne kadar zorlandığını tartamıyordu bile Melek. Bu yüzden sınırsız af kredisi vardı Ümit'in, en azından Melek için.

Her ne kadar yeni başlayacağı işin ne olduğunu söylemese de girişimcilik olarak özetlemişti Ümit. Sonunda düzgün bir hayatı yaşama niyetindeydi ama Tolga bu durumda sevinmesi gerekirken üstüne gidiyordu.

Aslında Melek'in kafası gerçekten allak bullaktı, kardeşine karşı tüm korumacı yaklaşımına karşı içinde bir şeyler, hata yaptığı yönünde kendini uyarıp duruyordu. Ama Melek elinden geldiğince o sesi dinlememeye çabalıyordu.

KİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin