Kedi

758 47 0
                                    

Boş ve dar sokakta bir kedi çöp konteynerını karıştırmaktaydı. Kediyi ürküten ve sokağın sakin havasına yeni bir soluk katan adımlar duyuldu başta, daha sonra sokağa koşarak giren kişi gözüktü. Elinde tabancası ve kafasında kapüşonu ile nefes nefese kalmış bir şekilde koşuyordu. Üzerinde siyah bir kot ve siyah kapüşonlu hırkası vardı. Bu sahne gecenin tekin olmayan bir saatinde gerçekleştiği için kedimizden başka bir görgü tanığı yoktu. Kedi olan bitenleri karıştırdığı konteynırından izliyordu. Kapüşonlu genç bir yandan arkasına bakıyor bir yanda da silahını kontrol ediyordu. Boş silahı ile bir küfür savurdu ve peşindekinin sadece bir kişi, o kişi olması için dua ediyordu. Sokağın içinde çok ilerleyememişti ki arkasından omuzları genişliğiyle dikkat çeken bir adam girdi.

Adam bir moda fuarından fırlamış gibi giyinmişti. Üstünde pahalı bir takım vardı ve bu iki kişi nasıl bir ortak payda bir araya gelmiş dedirtiyordu. Elindeki silahı kovaladığı gence doğru doğrulttu "Dur... kendimi tekrarlamayacağım dur yoksa vururum..." diye bağırdı. Öndeki genç önce yavaşladı, sonra durdu tamamen ve arkasını dönüp dönmemek konusunda kısa bir hesaplama yaptı. "Ellerini görebileceğim bir yere koy, silahını yere at !" Genç önce elindeki boşlamış silahı yere attı daha sonra ellerini havaya kaldırdı. "Yavaşça dön arkanı, ani bir hareket yapma..." dedi moda ikonu adam, yavaşça arkasını döndü genç.

Adamın önce yüzüne bir şaşkınlık ifadesi oturdu, daha sonra yavaşça silahını indirdi. "Burada ne işin var? Seni yanlışlıkla vurabilirdim, adamlarım vurabilirdi, kafayı mı yedin?" dedi adam ve her kelimesiyle birlikte eş zamanlı sesi de yükseldi. Kedi bulunduğu yerde bir ileri bir geri yürüdü ama mekanını terk etmedi. "Öylece kenarda oturacağımı düşünmedin herhalde, ailem tehlikedeyken hem de" dedi ince bir ses, ve kapşonunu açtı. Altından gece kadar karanlık, düz saçlar çıktı. Biraz daha dikkatli bakılınca sokağın ortasında kara büyük gözleri, biçimli dudakları ile genç bir kadın duruyordu. "Karaca Allah aşkına ya sana zarar verseydim, gelip ne sorun varsa benimle konuşamadın mı? Hiç mi aklına konuşmak gelmedi?" diye sordu adam, kadına doğru adım atarken. Genç kadın da yavaşça ona doğru yürüyordu "Senin ne yaparsam yapayım durmayacağını düşündüm Azer, bu kadar öfke ve kin doluyken söyle haksız mıyım?" diye sordu, sesinde biraz çaresizlik biraz öfke biraz da titreyiş vardı. Azer yavaşça Karaca'ya yaklaştı ve sımsıkı sarıldı. "Karaca sana yemin ederim şuan ki işin ailenle en ufak bir bağı yok, seni ezip ailene zarar vereceğimi nasıl düşünürsün?" Yavaşça geri çekilip genç kadının yüzünü elleri arasına aldı ve gözlerinin içine bakarak "Seni o kadar çok seviyorum ki seni kaybedecek en ufak bir hata yapmayacağım" dedi.

Seni seviyorum sözü genç kadının kulaklarında yankılanıyordu. Bu Azer'in ilk kez seni seviyorum deyişiydi. Evet adamın kendisini sevdiğini biliyordu her zaman hissettirmişti ama bunu ondan duymak o kadar güzeldi ki genç kadının gözleri parladı. Biri onu seviyordu sadece o olduğu için, hataları ve yanlışları ile seviyordu. Şuan adamın başına açtığı o kadar soruna rağmen hala seni seviyorum diyordu. Karaca'nın gözlerine yerleşen parıltıyı gören Azer'in gözlerinde de aynı parıltı yerleşti. Karaca yavaşça ellerini adamın kollarından boynuna doğru çıkardı ve "Ben de seni seviyorum Azer" dedi. Adamı boynundan hızla kendine çektiğinde adam da hızla atılıp dudaklarını birleştirdi ortada. Yavaş başlayan öpüşmeleri adamın kadını belinden çekmesiyle ivme kazandı. Issız sokağın ortasında birbirine sarılı iki beden ve onları uzaktan baygın gözlerle izleyen bir kedi dışında bu geceye tanık olan sadece geceyi aydınlatan dolunay vardı havada.

Ya da başından beri okuyan okuyucular öyle sanıyordu. Olayları başından beri sinsi bir şekilde izleyen ve en uygun anı kollayan adamın silahından çıkan kurşunlar önce kadının sonra da adamın vücuduna saplandı. Erdenet istediğini sonunda almıştı. İki genç birbirlerinin kolları arasında yere yığılmıştı. Yerler iki gencin kanıyla ıslanmıştı. Karaca'nın ağzından akan kanlar Azer'in eline bulaşmıştı. Ne genç kadın ne de adam konuşabiliyordu. Azer'in tek yapabildiği Karaca'nın yavaşça yanağını okşayıp gülümseyerek her şeyin iyi olacağını hissettirmeye çalışmasıydı. Karaca yavaşça öksürerek öylece Azer'in gözlerine bakıyordu. Önce Karaca'nın soluğu kesildi ve son bir çabayla aldığı nefesi bitti. Azer'in başından beri ilk kez gözlerinden acı geçti ve sessiz bir haykırışla tek bir damla gözyaşı aktı göz pınarlarından. Azer de hırıltılı aldığı son nefesi verdi. Kedimiz daha çıkan ilk kurşunda oradan kaçmamış olsaydı bu iki gencin hüzünlü sonunu izleyebilirdi.

Peki bu bir son muydu? Erdenetler en büyük hatayı Vartolu Saadettin'in Aslan Karaca'sını öldürerek yaptıklarının farkına ne zaman ve nasıl vardılar? Azer Kurtuluş için Adana'dan gelen kıyıcı çocuklar İstanbul'u Vartolu önderliğinde birbirine kattığında ve kökleri kurutulduğunda o geceki her şeyi geri almak için çok geç kalmışlardı.

Bazı kısımları siz okuyucuya bıraktım. Erdenet o gece orada olacaklarını nerden nasıl biliyordu, Karaca Azer'in işini nasıl ve nerden öğrenmişti ?Vartolu nasıl Adanalıları arkasına aldı tarzında, bunları sizin hayal gücünüze bıraktım. Belki ilerde tamamlarım. Umarım okurken zevk almışsınızdır.

EcGir /AzKar | Kısa HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin