Tartışma

571 43 7
                                    

Sıcak bir akşamüstünde terastaki koltuklarda oturuyordum. Üzerimde bir şort, bir tshirt vardı. Azer'in gelmesine az kalmıştı, bir aylık iş gezisi sonunda bugün bitiyordu. Onu görmeyeli, sesini duymayalı sadece bir ay olsa bile aramızdaki uzaklık iki aydır vardı. Ettiğimiz saçma sapan kavgalar, en ufak tartışmalarımızda yükselttiğimiz seslerimizden sonra o çareyi yurtdışındaki iş gezisine kaçmakta bulmuştu. Sorunlarımızı birlikte çözebilirdik, neleri atlatmıştık biz ama beyefendi kaçmıştı.

Her evlilikte tartışmalar olurdu, normaldi bu. İki insan birlikte bir evde yaşıyor, her gün birbirinin yüzüne bakıyordu. Yok tuvaletin kapağını açık bıraktın, yok salonda çorap bıraktın, eve habersiz geç geldin, çok harcama yapmışsın gibi saçma sapan bahaneler ile atılan negatif enerjiler vardır evin içinde. Bizim kavgalarımız ise sadece bizi kapsamıyordu ki, düşman iki ailenin kavgasının ortasında yapılmış bir evlilikti. Zoraki deseniz değildi, severek evlendik. Hatta kaçarak evlendik. Ben ona kaçıp gelmiştim, güvenmiştim onun ailem olacağına, olmuştu da.

Dedim ya neleri atlattık diye ama o kadar okyanuslar denizler aştık da derede boğuluyoruz şimdi. İki aileden de canlar gömdük kara toprağa ama onların kavgasından sağ çıktık. Sağ çıktık da yara aldık çok, şimdi en ufak bir olayda yaralarımız kanıyordu. Geride bıraktık sanırken derinlere saklamışız sadece, gözden uzağa gizlemişiz.

Bunu ilk Ceylan'ın bir sevgilisi olduğu öğrenildiği gün edilen kavgada anlamıştım. Beni kavganın dışında tuttuğunu sanmam, ailesinden biri olarak görmediği kaygısını gün yüzüne çıkarmıştı. Gelip özür dilemişti, ailesinde gördüğünü söylemişti, kız kardeşiyle tartışırken araya girmeme kızdığını anlatmıştı. Affetmiştim onu, bana usanmadan bıkmadan bir şeyleri anlatıyordu. Bir gün usanır benden diye korkmuştum. Bir çocuğa öğretir gibi öğretiyordu bana aile kavramını. 'Aile her şeydir' diyen aileden gelen bana aile olmayı öğretiyordu.

Belki de saçmalıyordum, çok düşünüyor, olmayanı olduruyor, işin içinden çıkamıyordum. Saçlarımdan ellerimi geçirerek omuzlarımın gerisine attım. Oturduğum koltukta dikleştim. Günlerdir düşüncelerimde boğuluyordum, evde tek olduğumdan düşünmek dışında yapacağım başka bir şey de yoktu. Her kavgamızı tekrarlamıştım ama şimdi sakin bir kafayla bakınca Azer bana ailesinin kapılarını sonuna kadar açmıştı. Ailesi de beni düşman kızı demeden o kapıdan içeri almıştı.

Görmediğim sevgiyi gösterdikleri için korkmuştum bu sevgiden sanırım. Onlara aynı şekilde karşılık verememekten korkmuştum. Sevilmeyi bilmiyordum ki sevgimi verebileyim. Aile olmak ise onlar gibi değildi ki ailem, alışma sürecim sancılı oluyordu. Bu korkularım aileme, kendime olan öfkeye dönüşmüştü, sonra da Azer ile en ufak şeyde tartışarak öfkemi ondan çıkarmıştım. O ise anlayamıyordu neye sinirleniyorum, görüyordu sevgisiz büyüdüğümü ama bendeki eksikleri anlayamıyordu.

Gün batımını izlerken Azer ile burada oturup saatlerce susarak yalnızca İstanbul'u dinlediğimiz akşamlar geldi aklıma. Gitmesi belki de iyi olmuştu, onu çok özlemiştim. Bacaklarımı kendime çekerek oturdum, kollarımı bacaklarıma sardım. Azer'in gülüşü, gamzleri, saçları her şeyi gözümün önündeydi. Gözlerimi sıkıca kapattım, özlemim bana bir aydır birbirimize yaptığımız soğuğun önemsizliğini göstermişti. Azer anlamıyorsa anlatmalıyım, bağırmadan sakince. Korkularımı açmalıydım. Çok normal bir yaşam sürüyormuşçasına bulduğum sakin anlarımızı çöpe atmamalıydım. Yaşadığım dünya buna yer vermemem gerektiğini bildiğim kadar tehlikeliydi.

Karanlık düşüncelerim aşağıda çalan kapı sesi ile bölündü. Onu göreceğimi fark ettiğimde içimde bir şeyler kıpırdandı, parmak uçlarım özlem ile karıncalanmıştı. Önce onu doya doya sevip sonra kaçtığı için kızmak istiyordum ya da sadece saatlerce sevmek. Aramamıştım, sormamıştım bu süre içinde o da aramamıştı. İki inatçı keçi özlemden kavrulsak da araşmamıştık.

EcGir /AzKar | Kısa HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin