Gözleri, hayatı görebildiğim tek yerdi. Fakat hiçbir zaman bana, benim onlara baktığım gibi bakmadılar. Çevresindeki tüm kadınlar gibi ben de ona hayrandım. Bu hayranlık öyle bir hâl ki; onun bir bakışı, konuşması, el hareketi, kadeh tutuşu, gülüşü... Kısacası her hâli beni cezbetmeye yetiyordu."Leyla Yegâh!"
İçini ürperten sesi duyması ile salona döndü. Yine kalbinin atışından tüm dünya ile bağı kopmuş, İstihbarat Şefi Münir Atmanlı'nın boynuna kadar sokulduğunu fark edememişti. Münir'in nefesi yanağına çarpıyordu, Leyla'nın afallamasından faydalanarak elini tutup usulca dudaklarına götürdü.
"Hariciye Nazırı Fatin Reşat Yegâh'a deli gibi aşık zarif eşi. Geldiğinizden beri sizi izliyorum. Ceketini vestiyere bırakır gibi seni buraya bıraktı ve kendi devlet meselelerine döndü. Kabul et artık Leyla, onun tek aşkı devleti ve milleti. Ne yazık ki seni görmüyor bile. Sen böyle bir evliliği hak etmiyorsun, Fatin de seni hak etmiyor!
Seni kıskanıyorum Leyla! Herkesten, her şeyden çok kıskanıyorum. Sana taparcasına aşık olmam da mı kalbini yumuşatmıyor? Yalvarırım..."Leyla'nın eli hala Münir'in avuçlarının arasındaydı. Leyla sakince elini çekip etrafına bakındı. Neyse ki Fatin yine siyasete dalmış Münir'in bu yersiz münasebetini görmemişti. Cumhuriyet Resepsiyonu'nda olduklarına bakmadan avazı çıktığı kadar bağırabilirdi. Fakat Fatin... Ona olan aşkı, onun itibarı elini kolunu bağlıyordu. Münir Atmanlı ısrarcı davranarak tekrar Leyla'nın ellerini tutup avuçlarının arasında okşamaya başladı.
"Rica ediyorum bırakın ellerimi! Münasebetsizliğiniz yakında arşa çıkacak Münir Bey." diyerek elini çekip hızlıca Fatin'e doğru ilerledi. Bir yandan da derin soluklar alarak sakinleşmeye çalışıyordu. Dudaklarına en can alıcı gülümsemesini kondurarak bulutların üzerinde dans eder gibi tüm zarafetiyle arz-ı endam ediyordu.
Kabine üyeleri Leyla'nın gelişi ile sessizleşince Fatin arkasını döndü. Leyla hafifçe gülümseyerek devlet erkânının en ağır adamlarını selamlayıp Fatin'e yöneldi.
"Hayatım, çok sıkıldım. Biraz dans edelim mi?" diyerek Fatin'in koluna girdi.
Büyük aşkı yüksek siyasetten kopmak istemeyen Fatin ne diyeceğini şaşırdı. Mahcup bir şekilde Leyla'nın beline sarılıp kabine üyelerine doğru döndürerek "Gelsene Leyla, biz de tam Selim Bey'in Fransa gezisindeki..."
"Aaa rica ederim ama Fatin Reşat Bey..." lafını tamamlamasına mâni olan Başvekil Ragıp Bey'di. "Bu güzel, eşiniz hanımefendiyle ilgilenin biraz." diyerek gülümsedi.Dans ederlerken salondaki tüm gözler ikisinin üzerindeydi; Hariciye Nazırı Fatin Reşat Yegâh ve sabık Reis-i Cumhur Sadrettin Bey'in biricik kızı, güzeller güzeli eşi Leyla Yegâh. Devlet erkânın en uyumlu çifti...
Uzaktan bakanlar dans eden bir çift değil adeta müziğin ahengiyle havalanan turna kuşlarını gördüğünün sanısına kapılabilirdi.
Gel gör ki bu uyum iç dünyalarında yoktu. Bazı yokluklar vardır; hem gözle görülmek ister hem de kalben hissedilmek... Bu yokluk yalnızca Leyla'nın kalbinde bir hissiyata dönüşüyordu.
Leyla, Fatin'in kollarında bunca zamandan sonra bile mutluluktan bayılmamak için kendini zor tutarken Fatin'in aklı yine siyasetteydi.
Zira hayatındaki en kıymetli ve korunmaya değer şey devleti ve milletiydi.
Leyla'nın bütün odağında kollarının arasındaki Fatin'in gözleri varken tartışmasız her zamanki gibi Fatin'in odağıysa Leyla dışındaki her şeydi. Leyla elinden geldiğince bu soğukluğu ört bas etmeye çalışıyor ve Fatin'in dikkatini çekmek için çabalıyordu. Buna istinaden bir söz açma gereği hissetti."Ne o? Ragıp Bey, Avni Bey'i istifadan vazgeçirememiş mi?"
Fatin duyduğu soruyla afalladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/239735076-288-k495757.jpg)