1. Bölüm

49 12 9
                                    

İyi okumalar..

'' Rüyalarımda mutlu bir ölüm gördüm ''

Karanlığın ortasında dikiliyordum. O kadar karanlıktı ki... ben karanlıktan korkardım. Ama korkmadım. O kadar tuhaf bir durumdaydım ki, buraya nasıl geldiğimi, neden karanlığın ortasında dikildiğimi bir türlü anlayamıyordum. Karanlıktan korkan bir kız için bu yaptığım çok cesaretliydi.

Daha sonra bir parlaklık gördüm. Ayaklarım benden izinsiz bir şekilde o küçük umut ışığına ilerlemeye başladı. Her attığım adımda o ışık daha çok parlıyor, beni derin cazibesine çekiyordu. Meraklı ve ışığa olan ihtiyacımın baskısıyla adımlarımı daha sert ve büyük atmaya başlamıştı. Parlak ışığın beni bir çıkış kapısına götüreceğini düşünüyordum ama öyle olmadı. Parlaklığa yaklaştığımda artık ışık bütün karanlığı emmişti. Beni karanlıktan kurtarmıştı ama bir çıkış kapısı yoktu.

İki çift bembeyaz kanat gördüm. Karanlıktan beni kurtaran, uzun bir adamın sırtındaki görkemli kanatları. O kadar güzellerdi ki onlara dokunmak istedim. Daha sonra kanatların sahibine baktım. Sırtı bana dönük olduğu için beni fark etmediğini sanmıştım ama beni bekliyor gibiydi. Kafasını hafifçe sağa çevirdi. ''Bir seçim yapmalısın,'' dedi.

''Bir seçim yapmalısın Ölümün Esiri!''

Alarmın sesiyle derin uykumdan uyandım ve huzursuzca homurdandım. Alarmın sesi sinirlerimi germişti. Alarmı kapatarak yattığım yatakta oturur pozisyona geçtim ve gözlerimi ovuşturdum. Gördüğüm rüya aklıma geldiğinde irkildim. Fazla tuhaf bir rüyaydı. Genelde gördüğüm saçma rüyalardan farklıydı. Yataktan kalktım ve tam açılamayan gözlerimle tuvalete doğru ilerledim. Bugün üniversitemin ilk günüydü. Heyecanlı olmam gerekirken ben hiç heyecanlı değildim. Geri yatağıma girip uyumak istiyordum. Tuvalete vardığımda önce yüzümü yıkadım daha sonra dişlerimi fırçaladım ve aynadaki görünümüme baktım. Yeni uyandığımdan olsa gerek yorgun gözüküyordum ve kahve saçlarım darmadağın haldeydi. Fazla oyalanmadan hazırlanmaya başladım. Kot şort üzerine sade beyaz bir tişört giymiştim. Ayakkabılarım da beyazdı. Saçlarımı düzelttim ve rimel, dudaklarıma da kahve ton rujumu sürdüm. Kahvaltı yapmaya fazlaca üşendiğimden hızlıca kahvemi yapıp içtim ve evden çıktım. Üniversite için yaşadığım şehirden farklı bir şehre gelmiştim bu yüzden tanıdığım kimse yoktu. Yaşadığım şehirde de pek tanıdığım olduğu söylenemezdi ama. Bu yüzden buna alışıktım, pek dert etmiyordum zaten. Bugün arkadaş edineceğimi bile düşünmüyordum. Üniversite kaldığım apartmana yakın olduğundan yürüyerek gidebiliyordum. Bu konuda şanslıydım.

Üniversitenin kapısına geldiğimde durdum. Öğrenciler kapıdan giriş yaparken ben sadece okulu izledim. İçimde anlam veremediğim bir his vardı' tedirgin gibiydim. Ben bile çözememiştim bu hissi. Ben içimde boğuşurken arkamdan hızla bir araba geçti. Refleks olarak kafamı o yöne çevirdiğimde araba park edilmişti bile ve içinden bir erkek çıktı. İstemsizce onu izlemeye başladım, kafamı başka yöne çevirememiştim. Sanki onu izlediğimi fark etmiş gibi kafasını bana doğru çevirdi ve göz göze geldik.Uzun bir bakışmadan sonra yaptığım şeyi idrak edip önüme döndüm ve üniversiteye giriş yaptım. Dersime az bir vakit kaldığını bildiğimden direk sınıfıma doğru ilerledim. Sınıfımı kendimi yazdırmaya geldiğim gün öğrendiğimden şanslıydım. Okulda sadece kafeterya ve sınıfımı biliyordum, gerisine de gerek yoktu zaten.

Ders bitimi sınıftan ayrılmak için ayaklandım. İlk gün pek yorucu geçmediğinden mutluydum.Sınıftan hızlıca çıktım ve bu hızla birine çarparak bildiğiniz yere kapaklandım. Çarptığım cüsse artık ne kadar genişse düşmemi sağlamıştı. Kalçamın acısını es geçerek çarptığım kişiden özür diledim ve o sırada gülme sesi fark ettim.

Kafamı kaldırıp gülen geniş cüsseli çocuğa baktım. Bulunduğu durumdan fazla memnun bir şekilde gülüyordu. Bu beni biraz sinirlendirmişti. Geniş cüsseli çocuk gülmesini kesip '' Asıl sen kusura bakma. Spor yapmayı bırakmalıyım sanırım. Bu cüsse de bana fazla zorluk çıkartıyor,yıktım geçtim seni resmen.'' dedi ve tekrar güldü. ''Sana çarpan bendim ama'' dedim nedensiz girdiğim inatla. Neden gitmiyordum ki?
Cüsseli çocuk bana elini uzattı. '' Küçücük bir şeysin, bana çarptığını bile hissetmedim. Düşme sesi duymasam yoluma devam ederdim.'' Aslında küçük değildim o fazla geniş cüsseli bir çocuktu.

Uzattığı eline sonra yüzüne baktım. Suratında eğlendiğini belli eden bir ifade vardı. ''Tutsana kızım, yerleştin iyice sen he oraya.'' dediğinde gülmek istedim ama bunu bastırdım. Dediğini yaptım ve kalkmama yardım etti. ''Sağ ol'' diyerek uzaklaşıyordum ki bileğimi tutarak beni durdurdu. Bakışlarım önce beni tutan eline daha sonra yüzüne çıktı. 'Ne yapıyorsun?' der gibi baktım yüzüne. ''Sana kendimi tanıtmadım.'' dedi arkadaş canlısı bir sesle daha sonra devam etti. ''Oğuz ben. Oğuz Karakum. Yeni misin sen?'' İlk kez gördüğü birine fazla samimi davranıyordu. ''Evet.'' diye yanıtladım onu kısaca. ''Ee?'' dedi gülerek. ''Senin adın ne?'' ''Asel Akpınar.''

''Memnun oldum Asel. Sana okulu gezdirmemi ister misin?''

Suratına aval aval baktım. Ne gerek vardı ki şimdi buna? İçimdeki bir ses ona hayır diyerek uzaklaþmamı istiyordu. Ama daha sonra beynimin içinde asla unutamadığım,unutmak da istemediğim o ses duyuldu.

'' Neden biraz olsun eğlenmiyorsun? Yemezler ya seni...''

O ses öyle yankı yapmıştı ki zihnimde ağzım benden habersiz açıldı. ''Olur, neden olmasın.''

Merhaba. bu benim yeni ve ilk kitabım. İlk kez kitap yazdığımdan acemiliğimi maruz görün. yazım hatalarım varsa da kusura bakmayın. umarıö ilk bölüm ilginizi çekmiştir. Şimdilik kısa bir tanışma hikayemiz oldu. ilerleyen bölümlerde olaylarımız daha eğlenceli olmaya başlayacak.

yorum ve beğenileriniz için şimdiden teşekkürler...

ÖLÜMÜN ESİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin