Senin ışığın daha değerlidir benim için,
look at her now-selena gomez
Jughead Jones
İnsanı hissizleştiren olaylar vardır bilirsiniz. Acı kapasitesi dolduğunda boşaltmak için geçici bir duygu durumu denebilirdi buna. Etrafındaki her şeyin ona gri görünmesi, ağlamadan yahut gülmeden stabil şekilde geçip giden günler sadece birkaç etkisiydi. Betty'nin de bu geçici duruma gireceğini düşünmüştüm. En azından Clary'nin yanında dururken böyle olacağını ummuştum. Kötü niyetle değil buna ihtiyacı olduğu için ummuştum. Son günlerde yaşanan şeylerin onu tükettiğini biliyordum.Biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı.
Evimin bahçesinde dikilirken bana bilendiğini anladım. Bitmişti. Sorularının cevapları umurunda değildi. Canı öyle yanmıştı ki her şeyi silmişti. Bunca yıllık birikimimiz olan anılarla dolu kutuları ateşe vermişti. Yeni bir dönemin başlangıç borusu ötüyordu.
Filtresine geldiğim sigaramı dudaklarımdan çekip son hızıyla devam eden partime göz gezdirdim. İnsanlar sarhoşluk eşiğine çoktan varmışlardı. Bir grup kanepelerin orada kahkahalarla sohbet ediyordu, bir grup şarkının ritmine aldırmadan dans ediyordu. Beer pong oynayanlar salonun köşesindeki masayı kaplıyorlardı. Yeni bir içki almak için ayaklanacağım sırada asla görmek istemediğim manzarayı gördüm. El ele kapıdan giren Archie ve Betty. Şaka olmalıydı. Şaka olmak zorundaydı. Archie bile bile bunu yapmış olamazdı. Bana ihanet etmiş olamazdı. Etmişti.
Betty'nin gözleri benimkiyle birleşti. Bana ne yaptığının farkında bile değildi. Duruşumu korumaya çalışarak tek kaşımı kaldırdım. Tek bir ifade yanlışlığı bizi kötü yerlere sürüklerdi. Onu kendimden uzaklaştırmak için yaptığım her şeyi mahvederdi. Kırılan kalbimi daha sonra düşünmeliydim. Dolan gözlerimin yeterince karanlık odada gözükmediğinden memnundum. Betty kafasını yana yatırdı. Bana meydan okuyordu. Elimde olmadan hoşuma gitti. Cesurdu.
Archie'nin kulağına doğru bir şeyler söyledi. Archie kafasıyla onaylayıp alnına bir öpücük kondurdu. Yumruklarımı sıktım. Onunla daha sonra hesaplaşacaktım. Betty'nin uzun çizmeleriyle uzaklaşmasını izledim. Dudak okumakta berbattım ama nasılsa her türlü peşinden gidecektim. Ayaklanarak onu takip etmeye başladım. Mutfağa ilerledi. Ortada duran tezgahta Carlsberg aradığını biliyordum. Buzdolabından bir şişe Carlsberg alıp açtım. Geldiğimi fark etmemişti. Arkasından yaklaşarak birasını tek kolumla ona uzattım. Diğer elim de tezgahtaydı. Böylece onu bir nevi kıstırmıştım. Kulağına yaklaştım.
"Hedefine ulaştın demek." Önünde duran Amsterdam'a uzandı,biranın başını tezgaha çarparak kapağını tek hamlede açtı.
"Eh, yağmurdan sonra güneş açar derler." Bana döndü. Sarı saçlarının arasındaki kahve tonları gördüm. Alnının hemen üzerindeki belli belirsiz benleri, korkusuzca bana diktiği yeşil gözlerindeki haleler, hafifçe büzülen dudakları beni nefessiz bırakmaya yetti. İyi oynuyordu.
Kolumu çekip birayı kendi kafama diktim. Tanrım, bu taddan nefret ediyordum. Yüzümü buruşturarak ben de onun gibi tezgaha yaslandım.
"Söylesene nasıl oldu? Seni kapımın önünden topladıktan sonra sana nasıl delice aşık olduğunu mu itiraf etti? Yoksa o çöpleri yakmadan önce de beraber miydiniz?" Sinirlenmesini bekledim. Kanların yanaklarına hücum etmesini bekledim. O ise kahkaha atarak kafasını geriye attı. Duygularının çekildiğini anladım. Sadece benim umduğum şekilde değil. Bana karşı olanları silmişti. Beni sildiği gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evening Star • bughead
Short StoryOnun için kaydettiğim videoların her sırrı ortaya çıkaracağını nereden bilebilirdim?010817 Hakları Jughead'in şapkasında saklıdır.