Hikayemiz iki aynı cinsiyet insan arasında geçen bir hikaye olmakla birlikte, rahatsız olanlara ufak bir not; çıkma tuşu size çok uzak değil efenim. :))))
İyi okumalar diliyorum.
B.1 "Soyunma Odası"
"Zor olmuyor mu?" sıranın üzerindeki eline çenesini yaslayıp sormuştu okuldaki konuşabildiğim tek tük insanlardan olan Emre. Pek dışarı yansıtmadığım için erkeklerden de hoşlanıyor olmamın ve bunun okulca biliniyor olmasının zor olup olmadığını sorguluyordu.
Aslında eşcinsel değildim biseksüeldim fakat en olmaması gereken kişiye en olmaması gereken bir pozisyonda yakalandığım için kimse biseksüel olmamla ilgilenmiyordu. Onlar için cinsel kimliğim biseksüellik değildi yani, toptu, ibneydi ve bunun gibi hakaret içeren bir çok şey işte.
Dolayısıyla okul dönemim o kadar berbat geçiyordu ki. Benden nefret ederken hiç kendilerine "Ben niye bu çocuktan nefret ediyorum banane anasını satayım." demiyorlar mıydı? Demiyorlardı.. Bu çoğu gün eve yarılmış bir kaş, mor bir göz ya da patlamış bir dudakla dönmemle de anlaşılabilir zaten.
Kısacası insanlar biraz salaktı ve ben onlarla uğraşmaya devam etmek zorundaydım.
"Yani zor, ama o piç kurularının ettiği laflar değil. Ne bileyim bazen kendimi yalnız hissediyorum, o zor mesela." dedim saçımı arkaya doğru tararken. Bu cevap ona yeterdi. Sonuçta evet zor, hatta o kadar zor ki bazı geceler ağlıyorum. Bazı günler gücüm kalmıyor da beni döverlerken onlara bir şey yapamıyorum diyemezdim.
Dememeliydim, çünkü ben güçlüydüm. En azından başka insanların gözünde öyle olmalıydım. Bu en yakınım olsa bile.
"Ayıp ediyorsun kanka, biz ne güne duruyoruz lan?" diyen arkadaşıma doğru döndü düşünceli yeşil gözlerim. Gülümsedim, "Tabi canım ne güne duruyorsun?" dedim onurlu bir edayla.
Emre yanımdaydı yanımda olmasına da, nereye kadar yanımdaydı. Kavga etmesini bilmezdi mesela. Beceremez ağır dayak yerdi. Sırf bunun için bile okulda çoğu zaman birlikte değildik, çocuğa bulaşmasınlar da dayak yemesin diye. Çünkü okuldakiler IQ seviyelerini iyice belli ederek bizim amacımız ne bu çocuğu dövüyoruz diyeceğine, dur yanında şunlar da varmış onları da dövelim diyorlardı. IQ işte.. Olmayınca ne yapsınlar.
"Kanka bak doğruyu söyle yine sana mı bulaşıyorlar?"
Emre sırada biraz daha doğrulup bana doğru yaklaşıp sorunca yine gülerek, "Sakin ol başkan durduk yere elini kana bulama kimse bulaşmıyor bana." deyip geri sıraya oturtturdum.
"He iyi o zaman."
"Neyse başkanım günlük Ege seansını doldurduysanız yavaştan uzayabilirsiniz malum birazdan sınıf dolacak falan filan." dedim çünkü öğle tenefüsündeydik ve millet yemekhane de yemek yemekle meşguldü. Sınıfta da Emre, ben ve iki kişi daha vardı.
"Oğlum sen beni sürekli kovuyorsun. Özlüyorum anasını satayım arkadaşım değil misin?" Emre'nin sözleriyle yüzümde olan gülümsemeye engel olamayarak konuştum. "Harbi mi lan?" Cevabını bildiğim bir soruydu. Emre iyi bir arkadaştı ve beni sevdiğine de şüphem yoktu zaten.
"Harbi lan." diye oturduğu sıradan kalkıp bana sarılmaya kalkışınca 3 saniye kadar saçını karıştırıp sonra ittim. "Tamam de haydi yeter bu kadar. Git sınıfına."
"Aman iyi be." deyip sınıfın kapısından çıkana kadar izledim onu. Emre gitmiş ve 'sevgili' sınıfım yavaş yavaş içeri girmeye başlamıştı. Sınıfımı tabi ki sevmiyordum. Konuşabildiğim bir kaç kişi vardı fakat yakın değildik zaten. Oturduğum sırada da tek oturuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Kalbi
Teen FictionBir insan başka bir insanı nasıl severdi? Severken nefret edebilir miydi? Ya da olmaması gerekirken bile bile ona gider miydi? Kim bilir?