"Seninle olmak gökkuşağının üstünde oturuyormuş gibi"
Bir cumartesi günüydü havanın mükemmel olması onu cezbetmiş olacak ki kendini bir anda kaykayıyla sahil kenarında bulmuştu. Mis gibi deniz kokusu ve kulağında çalan güzel müzik ile ruhumu dinlendiriyordu. Sahilde çimlerin üzerinde oturmuş piknik yapan gençler vardı. Bir iki anne sahilin parkına çocuklarını getirmiş onlar oynarken komşularını çekiştiriyorlardı. Klasik bir sahil kenarı görüntüsüydü. Güneşinde onu selamlarcasına bir anda parlaması sonucu gözlerini sahilin verdiği huzurla kapattı. Bir kaç saniyelik karanlık kime zarar verirdi ki...
Gözlerini açtığında kendini yere kapaklanmış hâlde buldu. Hemen ayağa kalktı ve toparlandı. Yerden kalktığında bisiklet süren turuncu saçlı,beyaz tenli,zayıf bir kıza çarptığını farketti . Kız acı içinde yerde yatıyor ve bileğini tutuyordu. Hemen kulaklığını çıkardı ve kıza doğru gitti. İyi olup olmadığını sorduğunda "sence oradan bakılınca iyi gibi mi duruyorum"diyerek çıkıştı karşısındaki kız ona."özür dilerim ben gerçekten görmedim seni sana çarpmak istememiştim." dedi ve kıza elini uzattı. Kızda onun elini tuttu böylece kızı kaldırdı. Kız sağ ayağını yere bırakır bırakmaz acı bir şekilde haykırdı. Işık çok korkmuştu hemen kızı sahildeki bir bankın üzerine oturttu."Özür dilerim ben gerçekten seni hastaneye götürme mi ister misin çok ağrıyor mu bileğin?" dedi kız o sırada bileğini tutuyor ve ağlıyordu. Acısını hisseden Işık sessizce bir işaret bekliyordu. Kız sadece başını iki yana hayır anlamında salladı. Işık tekrar sorudu. Bu sefer "Seni eve götürmemi ister misin peki?" dedi. Kız Işık'a döndü ve "Bisikleti sürersin. Evi ben tarif ederim. Beni eve götür lütfen." dedi. Işık utanarak yere bakıyordu. Kıza yardım etmeyi ve onu hızlıca evine götürmeyi çok isterdi ama yapamazdı çünkü bisiklet sürmesini bilmiyordu. Kıza utana sıkıla bisiklet binmeyi söyledi. Kız şok olmuştu. "Nasıl götürmeyi düşünüyorsun o zaman beni ve bisikletimi eve. Bu bilekle de yürüyemiyorum ki zaten, nasıl bisiklet süreyim taa eve kadar." dedi. Işık daha çok utanmıştı 16 yaşında olmasına rağmen hâlâ bisiklet sürmesini bilememesi onun için büyük bir utanç kaynağıydı. Bir anda "Sırrtımda taşırım" dedi. "seni sırtımda taşırım evine kadar zaten çok zayıfsız." Kıza doğru eğildi ve sırtına atlamasını istedi. Kızın başka bir seçeneği yoktu. Işık yerden bisikleti aldı ve bisikletin sepetine kaykayını koydu. Kızın direktiflerine göre ilerlemeye başladı. Sırtında hiç tanımadığı birini ve elinde de onun bisikletini taşıyordu. Çok garip bir andı bu Işık için. Daha önce hiçbir yabancıyı sırtında taşımamıştı...
Bir süre sonra Işık sürekli aynı yerde dolaşıp durduklarını fark etti, üstü başı ter içinde kalmış, yorgunluktan canı çıkıyordu. Kız "Merak etme bu yokuşu çıkınca bitiyor. Bu arada hâlâ ismini bilmiyorum." dedi. Işık ismini söyledi kız da "Ben de Naz. Tanıştığıma memnun oldum." diye cevap verdi. Işık yokuşu tırmanıyordu ama o yokuş çok dik ve uzun bir yokuştu. İçinden keşke benim bileğime bir şey olsaydı dedi ama başa gelen çekilir diyerek yola devam etti. Her adımda sırtındaki yük daha çok artıyor terliyor ve nabzını ağzında hissediyordu. Tepeye ulaşmasına çok az kalmışken bisiklet elinden kaydı ve yere düştü. Bisiklet yan şekilde olduğu yerde duruyordu ama bisikletin sepetine koyduğu kaykayı yerle buluşur buluşmaz yokuştan aşağı doğru kaymaya başladı ve gözden kayboldu. Işık o an binbir çabayla annesine aldırdığı kaykayını hiç tanımadığı ve sadece yanlışlıkla çarptığı için evine götürmek zorunda hissettiği bir kız yüzünden kaybetmenin üzüntüsüyle yokuşu çıkmaya devam etti. Tepeye geldiğinde kızı bıraktı ve bisikletini kıza teslim etti. "Teşekkür ederim Işık beni evime kadar bıraktığın içi.."
Naz'ın sözleri Işık'ın dolu gözlerini gördüğünde kesildi. Naz o an kendini çok kötü hissetmişti çünkü aslında daha kısa bir yol varken o bileğinin ve bir iki ufak yerinin su yeşili boyası kalkan bisikletinin cezasını çektirmek için onu uzun yoldan götürmüştü. Ne kadar canice bir şey yaptığını Işık'ın gözünde biriken yaşlardan anlamıştı. Elini Işık'ın omzuna koydu ve "Kaykayın için çok üzgünüm. Sana aynısının yenisini alacağım söz veriyorum." dedi. Işık başını hayır anlamında iki yana salladı ve "Bunu bana annem almıştı. Üzgünüm ama istesen de bana bunun aynısını alamazsın" dedi. Sesi titriyordu bunu söylerken Işık'ın annesinden kalan son hatırasının gözlerinin önünden kayıp gidişini izleyememişti bile Işık koşup,yakalayıp,alacak gücü de kalmamıştı. Naz'ın iyice morali bozulmuştu. Işık titreyen sesi ve dolu doku gözleriyle "Sorun değil" dedi. Ne kadar sorun değil dese de gözünden bir damla yaş düştü. Nasıl sorun olmayanilirdi ki o sıradan bir kaykaydan daha fazlasıydı. Gözyaşını sildi ve "İyi akşamlar Naz" diyip evinin yolunu tuttu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağının Altında
Teen FictionSeninle birlikte olmak gökkuşağının üstünde oturmak gibi Öyle çocuk Öyle masum Öyle sevimli...