Sıkı ağaçlar ve inleme

2.7K 176 155
                                    


   "Bana onu vermezsen kanında boğarım seni Hyung."

"Artık çok geç Jimin. Bu hazine benim. "

Yoongi ağzına son  kalan turtayı da atmış yerinde yayılmıştı. Jimin ise uzandığı koltuğu yumruklamaya başlamıştı.

"Acımasız hyung, kötü hyung, bencil hyung."

Jimin  mızmızlanarak sayıklıyordu. Şuan Yoongi ve ailesinin evinde film gecesi yapıyorlardı. Her cumartesi ritüel haline gelen bu rutin her hafta  arkadaşlarının arasında dönüyordu. Bunu yaparken tek dertleri film olmuyordu tabii. Bir aradayken eğlencenin dibine vuruyor, anılarına anı katıyorlardı. 

"Jimin ağlamayı keser misin? Uyanık olup almalıydın. "

"Ama  Taehyung o turtayı en sona geçmiştim. Tadına vararak yemeği beklerken Yoongi hyung yedi!"

"Ah, serseri seni. Bir turta benden daha mi önemli?"

"Çilekli turtayı ne kadar sevdiğimi biliyorsun!"

Jimin kavuşturduğu kollarıyla önündeki ekrana bakıyordu. Açtıkları film de yalan olmuştu. Çünkü onu izlemek yerine son zamanlarda artan hayvan  ölüleri ve hastaneden eksilen kan torbaları, kasabadaki herkesi tedirgin etmişti. Bu sayılar medyada gösterilen sayıdan oldukça fazlaydı. Belediye başkanı bu olayı hükümete duyurmamayı tercih ediyordu. Bu bilgiyi de tabii ki Yoongi Hyung un abisi olan Namjoon dan biliyorlardı. Kendisi polisti. Duyuruya göre Hayvanların katledilmesini kaçak avcılara bağlarken, çalınan kan torbalarını ise kaçak yolla  satmaya çalışan bir çeteye bağlamışlardı. Herkesin aklındaki " kanı ne  yapacaklar? " sorusuna ise cevapları  yurtdışına kaçırılmış olabileceklerini söylemişlerdi. Bundan daha berbat bir yalana inanmayı tercih eden kasaba halkı, buna inanıyormuş gibi yapıp  görmemezlikten geliyordu.

   Jimin burada yaşamıyordu. Her yaz düzenli olarak geldiği bu kasaba da babası yaşıyordu. 12 yaşında annesi ve babası ayrılmıştı. O zamandan bu zamana sürekli gidip geldiği bu yerde Yoongi ve Taehyung ona arkadaş olmuştu. Taehyung ile yaşıtken Yoongi ondan bir yaş büyüktü.  Ilk başlarda zorluk çekse de zamanla buraya alışmış, yaşadığı  Newyork da bile burayı özler olmuştu. Annesi Amerika'liyken babası Güney Koreliydi.   Evet 23 yaşındaki bir genç için sakin hayat yaşıyor olabilirdi ama o bundan memnundu.

Telefonunun titrediğini hissettiğinde  dağınık  masadan aldı ve mesaja baktı. Babasının yine tansiyonu yükselmişti ve onu hastaneye götürmesini söylüyordu.

Ayaklandığında  Taehyung ve Yoongi ona baktı.

"Ne var? Ne oldu? Yoksa turtanı yedim diye gidecek misin?"

"Onun için sana hala kızgınım ama babamın tansiyonu yükselmiş, hastaneye götürmem gerek. Yarın görüşürüz."

"Ah, dikkat et Jimin ve geçmiş olsun dileklerimizi Bay Park a ilet. Mutlaka haber ve gittiğinde. "

Taehyung Jimin için dış kapıyı  açarken serin rüzgar onları karşılamıştı.  Yoongi etrafı süzdü. Bu gece annesi ve babası misafirliğe gitmişti. Abisi ise mesaiye kalmıştı.

"Seninle gelmemizi ister misin?"

"Hayır gerek yok. Hem uzak değil ki."

"Bisikletimi alsana. Daha hızlı gidersin."

Jimin gündüz buraya yürüyerek geldiğinden gece kalmayı planlıyordu. Ancak babasının rahatsızlığı ansızın olmuştu.

"Tamam o zaman. Yarın  mutlaka buluşalım, sizi seviyorum."

Jimin onlara el salladı. Taehyung ona sarıldı. Bu ikizi için Ruh ikizi diyebilir miyiz? Bence de diyebiliriz.

Daha sonra bisikleti alarak  binmişti. Arkadaşları o uzaklaşana kadar arkasından bakmış, gözden kaybolunca içeri girmişlerdi.

Not today /Jikook Kookmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin