Morâl

1.2K 130 45
                                    

  Güneş Jeon malikanesine doğarken, soğuk duvarları açıp içeri giremiyordu. Her zamanki soğuk havayı taşıyordu yine. Tıpkı yıllar önce olduğu gibi. Jungkook ise bu soğukluğu sessiz bulmuştu. Garip bulmuştu. Belki de bu evin sıcak ortamını  ailesi tutuyordu. Ancak gelin görün ki şimdi burası Antartika gibi  soğuktu. Jungkook yatağının üstünden kalkıp masasının üstündeki şişeden bardağına kırmızı sıvıyı boşalttı. Giydiği siyah kumaş parçaları onu rahatsız hissettirmişti.  Bardağı dudaklarıyla buluşturup köşede duran koltuğa oturdu. Odada gözlerini gezdirdi. Uzun süredir kullanılmadığı az da olsa belliydi. Geleli çok olmasa da burayı kullanma fırsatı lanet olsun ki yaralandığı gün olmuştu. Oysa ki bu odaya girmeye çekineceğini düşünürken kucağında buraya getirdiği insan sayesinde  bu bile  umrunda olmamıştı. Hayır, bu onun için bir takıntı değildi. Yıllar sonra arkasına bakmadan gittiği bu eve telaşlı bir şekilde gitmek planları arasında  yoktu. Yatağına takıldı gözleri... sadece üstüne yatıyordu. O çocuk ise içine girmiş, orada tedavi görmüştü. Jungkook gözü önünde canlanan siulet ile kafasını salladı. Ne diye onu düşünüyordu ki? Ancak o olmasaydı leş gibi ölebilirdi. Çocuğa ödülünü vermişti, o eli açık bir adamdı. O çocuğa hayatını bağışlamıştı. Jungkook bardağı bırakarak üstündeki kazağı eteklerinden tutarak banyoya doğru ilerledi. Suyun altına girdiğinde hissettiği soğukla biraz gerilse  de yıkanmaya devam etti. Sular güzel saçlarından kaslı vücuduna doğru yol almıştı. Şampuanı alarak vücudunu köpürttü.  Daha sonra kendini durulayarak banyodan, dişlerini fırçalayarak çıktı.. Üstüne siyah tişört geçirirken, altına da pantolon giydi. Hazır olduğunu görünce aşağı indi. Tahmin ettiği gibi, Hoseok salonda şifa kitabını okurken, Seokjin kahvaltı yapıyordu.

"Ben de seni çağıracaktım. Hoseok sadece kahve içiyor. Yemeği beraber yiyelim Jungkook." Seokjin ona karşı sandalyeyi gösterirken Jungkook ona uymuştu.

"Yukarıda içmiştim ama yemekte yiyebilirim. "

"Baksana bu takımları kullanmayı çok seviyorum. 1990'lardan. Gittiğim bir dükkandan almıştım. Sanırım Italya idi. Uzun zaman olmuş." 

Jungkook tabak takımına bakınca gerçekten hoş göründüklerini düşündü. Beyaz porselenler kıyıları özenle işlenmiş gibi parlıyordu. Gümüşün tonları yakışmıştı. Tabağında duran yemekleri yiyordu.

"Senin şu antika sevgini asla anlayamayacağım."

"Antika mı? Antika  mı! Tamam uzun yıllar geçmiş olabilirler ama şıklık konusunda günümüzdekilerle yarışır. O dönemlere özenen insanlar bile var, gerçekten zevk sahibi insanlar. "

"Sende onlardan birisin işte. Bırakta çocuk sessizce yemeğini yesin."

Hoseok ona kahvesini masaya bırakırken cevap  vermişti.

"Hayır canım. Onunla konuşacak çok şeyimiz var. Gelir gelmez olay içinde buldu kendini. Konuşamadık bile. Sahi, o çocuk ne yapıyor Jungkook? Konuşmuyor değil mi?"

"Onu dün gece gördün Jin." 

"Gördüm ama normal hayatında birisine anlatmadığını falan sormadım? Fazla masum duruyor ancak içinde cesur bir aslan yatıyor."

"Kontrolümde. Hiçbir şey söylemedi. Sonuçlarını düşünüyor tabii. Ayrıca onu öldürmemi söyleyen sendin, ne değişti?"

"Diğer karşılaştığımız insanlar gibi değil.  Şaşırmıştım açıkçası. Tuhaf. Kimsenin inanmayacağını düşündüm o yüzden. "

"Tuhaf.  Hem de bir vampire kafa tutup,ona sarılacak kadar deli de."

"Tanrı aşkına benim bu kulaklarım yanlış duymuyor değil mi? Aman tanrım! Sana sarıldı mı?" Hoseok, şaşıran Seokjine bıkmış şekilde bakıp ona yastık atmıştı. Jin refleksleri sayesinde tutmuştu.

Not today /Jikook Kookmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin