Ayağımı deri taytın içine soktum. diğer ayağımı da sokunca çekiştire çekiştire taytımı giydim. üstüme de siyah dar bir gömlek giydim. ayağıma da dizime kadar gelen bir çizme giydim. böylece ayağıma gelen darbelerden dizime kadar gelen bu çizmeler sayesinde kurtulacaktım. üzerime de siyah ince bir pelerin aldım. eğer bir yerim yaralanıpta kanarsa kesinlikle işe yarayacaktı.
Komodine yaklaştım ve üzerinden bir toka aldım. saçımı sıkı bir şekilde ördüm. aynadan son kez kendime bakıp odadan çıktım. tam kapıyı açınca odadan çıkan Mary'i gördüm. o da aynı benim gibi giyinmişti. ona gülümsedim.
"Heyecan var mı?" gözlerini büyüttü.
"Soruyor musun bir de!" kıkırdadım. koluna girdim.
"Hadi o zaman yarışa!" Mary kafasını bana çevirdi.
"Ölüme demek istedin sanırım." koca bir kahkaha attım.
"Mary bu kadar endişelenme. hem sende biliyorsun ki biri karşısındaki kişiye öldürücü darbe gönderirse krallık elenir." omuz silkti.
"Ama öldürücü darbe yiyen de oyuna devam etmek zorundadır." sıkıldığımı belli edercesine ofladım.
"Oyuna devam ederken de yarasının iyileşmesi için diğer kalan krallıklar yardımda bulunur." Mary başını salladı.
"Öncekinde krallıklar nasıl bir yardımda bulunmuştu?" gözlerimi kısıp okuduğum kitaplardan hatırlamaya çalıştım.
"Kendi krallığı ona çok çok nadir bulunan 'lipom' kreminden bir kutu vermişti. oyuncuda bunu yarasına sürünce yarası dört saatte geçmişti. fire krallığı ise en iyi oyuncusunu oyundışı etmişti. water krallığı o kişiye yemek göndermişti." Mary'nin ağzı açık kaldı.
"Sen ciddi misin?" kafamı olumlu anlamda salladım. sonra Mary konuşması devam etti.
"Lipom kremi mi? vay be! onlar çok nadir bulunur. bir de fair krallığına bak sen! en iyi oyuncusunu feda etmek büyük güven ister! ahh, bir de water krallığı onlar hep mütevazı idi." ona yandan bir bakış attım.
"En az desteği Water krallığı yaptı yalnız." gözlerini kıstı.
"Bu kaç sene önce olmuştu?" gözlerimi devirdim.
"Konuyu değiştirme çabana hayran kaldım doğrusu." kaşlarını kaldırdı. başını bana çevirdi.
"Hayır ben ciddiyim. ne zaman olmuş bu olay?" düşünüp hafızamın odacıklarını karıştırdım.
"Yaklaşık 650 yıl önce." Mary'den bir şaşırma nidası yükseldi.
"O kadar yıl önce de bu şenlikler yapılıyor muydu?" kafamı salladım.
"Demek ki yapılıyormuş." ormanın önündeki yuvarlak boşluğun etrafındaki insan topluluğu görünce yüzümü buruşturdum. Mary'nin sesini duyunca ona döndüm.
"Ayy resmen ölümümüzü izlemek için gelmişler. caniler!" diye cırlaması ile daha da yüzümü buruşturdum.
"Tanrım, Mary! ne kadar da inatçısın!" gözlerini devirdiğinde yüzümü eski haline çevirdim. çünkü biraz daha öyle kalsaydım. beni bir yaşlı teyze sanma ihtimalleri vardı. hemen dört tane yan yana bulunan çadırların içinden Air krallığı yazanın içine girdim. etrafa baktığımda Jeremy tahta sandalyeye uzanmış, ayaklarını önündeki sandalyeye uzatmıştı.
Onun tahta sandalyeyi yatağa çevirme becerisini içten içe tebrik ettim.
sonra kimin eksik olduğuna bakınca Michael ve Eleanor'un eksik olduğunu anladım. bende kendimi Jeremy'nin yanındaki tahta sandalyeye bıraktım. tahta sandalye gıcırdayınca tek kaşımı kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİLLER VE GÜZELLER
Dla nastolatkówOnu görünce nefesimi tuttum. kahverengi gözleri derinden bakıyor, beni içindeki fırtınaya çekiyordu. fırtına beni öldürmek için fırsat kolluyordu. sanki kendimi bıraksam beni öldürecekti. fakat benim ona karşı çıkmam beni yine öldürüyordu... Siyah g...