19. Bölüm "Yükseliş"

363 36 5
                                    


Birkaç gün sonra Gerard'ın ölümü tüm "Karo" krallığında bomba etkisi yaratan bir haber oldu. Krallıktaki en güçlü ailelerden birinin varisi öldürülmüştü. Olay yeri incelemelerinde Gerard'ı öldürenin bir insan hem de bu insanın "Gölge Büyüsü" ile öldürülmesi krallıklar arası büyük bir tedirginlik ve gerginlik oluşturmuştu. "Karo" krallığından kimse "Vale" ailesine savaş açacak kadar aptal değildi. Bu şüpheleri diğer krallıklara çekmişti. Gerard'ın ölümü insanlar arasında çıkabilecek büyük bir iç savaşın nedeni olabilirdi.

Katilin "Gölge Büyüsü" kullanması olayı daha da karmaşık yapıyordu. Bunun nedeni bu büyünün oldukça nadir ve kötücül bir büyü olmasıydı. Bu tarz bir büyüyü ancak seri katiller, paralı askerler ve özel suikastçiler kullanabilirdi. Kısacası "Gerard Vale'nin ölümü planlanılmış bir suikastti" düşüncesi geliyordu herkesin aklına. Alexander işte tam da bu yüzden Gerard'ı öldürme riskini almıştı. Şüphe çekmeyeceğinden emindi. Başkalarının gözünde o, okula ailesi sayesinde gelmiş, ezik, züppe bir çocuktu. Olay yerinde bulunan diğer iki cesedin, Gerard'ın muhafızlarına ait olduğu tespit edildi. Anlaşılan onlar da savaşırken öldürülmüştü. Kaçan diğer muhafızlar ve şoförden birkaç gündür herhangi bir iz bulunamamıştı. Bu yüzden Kraliyet Muhafızları onları da ölü kabul etti ardından da var olan tüm kaynaklarla Gerard Vale'nin ölümü araştırılmaya başlandı.

"Xayreus" akademisinde gergin bir atmosfer vardı. Bir öğrenci okuldan çokta uzak olmayan bir yerde öldürülmüştü. Gelmiş geçmiş en iyi akademi olarak sayılan "Xayreus" akademisinde hem de. Koridorlarda, öğretmenler ve öğrenciler birbirlerine gergince göz gezdiriyor, birbirlerinden kaçınıyorlardı. Bu durum öğrenciler arasında da kavgalara neden oluyordu. Haberlerden birkaç gün içinde uzaklaştırılan öğrenci sayısı yüzü geçmişti. Alexander'sa bu durumdan oldukça memnundu. Yeni gelen bu haberler sayesinde kendisi oldukça çabuk bir şekilde unutulmuştu. Huzur içinde derslere girip çıkabiliyor istediğini yapabiliyordu. Yaşıtları sadece onun yanında gardını indiriyor, rahatlayabiliyordu. Herkes onu "Çöp" kategorisine koymuştu bile.

"Her şey planladığım gibi gidiyor." diyebilmeyi çok isterdi Alexander ancak her şeyin yolunda olmadığının farkındaydı. Büyük bir sorun vardı. Onun yanında hala gardını koruyan ve ondan kaçınan bir kişi vardı. Tia Greenward'dı bu. Tıpkı Roger'ın ona söylediği gibiydi durum. Tia, Alexander'ın gerçek gücünü biliyordu. Ancak bu nasıl mümkün olabilirdi? Şu ana kadar bu kızla hiç karşılaşmamıştı bile. Roger'dan bu durumu iyice araştırmasını istemişti. Kendisi de bir ipucu arıyordu ancak aklına bir şey gelmemişti.

Ta ki Tia ve Tiana'nın çocukluk arkadaşı Marcus'un tekrardan sınıfa gelip onlarla dalga geçtiğini görene kadar. Neler olduğunu anlamıştı bundan sonra Alexander. Büyük bir cevap peşindeydi ancak sadece canını bağışladığı iki kızdan biri olduğunu öğrenince oldukça rahatladı. İşleri kolaylaştırırdı bu. Tia'yı korkutmak için herhangi bir numara yapmasına gerek yoktu. Gücünün zaten farkında olan birini korkutmak onun için oldukça kolaydı. Ancak her ne kadar durum böyle olsa da Alexander, Tia'nın üstüne çok gitmek istemiyordu. Nedenini anlayamıyordu ancak kendisini ona yakın hissediyordu. Bu yüzden her zamankine oranla daha az korkutucu olmaya karar verdi.

Gerard'ın ölüm haberi "Vale" ailesini derinden sarsmıştı. Catarina haberi aldığında ayaklarının altında ki zemini kaybetmiş gibi hissetti. Bir anda yere yığılı vermişti. Haberi almasından beri bir hafta geçmişti bile ancak Catarina hala uyanmamıştı. Alfred birinin ona suikast yaptığını bile düşünmüştü. Sonuçta "Uyku Büyüsünü" kullanan, kan dökmeden bile insan öldüren suikastçiler vardı. Her ne kadar bu suikastçiler oldukça nadir olsa da "Gölge Büyüsünü" kullananlar da öyleydi ve Gerard'ı da düşününce Catarina'nın da suikaste uğraması hiç de imkansız değildi. Catarina'nn durumundan ötürü Kral, bu davaya fazalca önem gösteriyordu. Sevdiği kadını bu durumda görmeye dayanamıyordu gerçekten. Her ne kadar Gerard için bir şey yapamasa da en azından katilinin başını Catarina'ya sunabilirse biraz olsun işe yaradığını hissedebilirdi.

"Vale" ailesinin lideri, Thomas Vale ise hala aynı durumdaydı. Değişen tek şey günlük içtiği içki miktarı neredeyse iki katına çıkmıştı. Gerçekten de şanssız bir adamdı Thomas Vale. Hayatının aşkının ölmesi yetmezmiş gibi onun kendisine bıraktığı tek şeyi de koruyamamıştı. Kendisinin en kötü döneminde bile onu terk etmeyen Catarina günlerdir uykudaydı ve hayatta kalan tek oğlu Gerard'sa artık bu dünyada değildi. Şu günlerde aklından geçen tek şey;

"Belki bende sadece ölmeliyim." 'di Thomas Vale'nin. Karanlık odasında yavaşça ayağa kalktı Thomas, ayakta zor duruyordu. Sallana sallana yatağına doğru ilerledi. Yatağın çarşafını yavaşça sürüklemeye başladı kendisiyle. Pencereye doğru ilerledi Thomas, aşağı doğru baktı ardından da yavaşça elini kaldırdı ve büyük sivri bir kesit oluşturdu baktığı zemine. Odası ikinci kattaydı. Buradan kesite atladığında kesinlikle ölürdü ancak işini garantiye almak istiyordu. Çarşafı, binanın duvarlarında asacağı bir çıkıntı yoktu bu yüzden onu da kendisi yarattı. Yavaşça bağladı çarşafı çıkıntıya. Ardından da boynunu geçirdi. Aşağıda ki kesiti çarşaf koparsa diye yaratmıştı. Çarşaf koparsa bu kesitin üstüne düşecek ardından da onu delip geçecek olan kesit sayesinde ölecekti. Artık sonunda her şeyi bitirebilirdi. Birkaç damla göz yaşı süzüldü yanaklarından Thomas'ın.

-"Yakında yanında olacağım. Maria." dedi sessizce.

Thomas aşağı doğru bir adım atmak üzereydi ki odasının kapısı yavaşça açıldı. Kapıya dönen Thomas'ın gözleri, uzun zaman sonra gördüğü ışık yüzünden kamaştı. Kollarını siper olarak kullanarak camdan aşağı indi. Odasına girilmemesi gerektiğini herkes biliyor olmalıydı. Sonuçta bu kontun, kendisinin emriydi.

-"...Kim?"

Kapıda yıllar içinde sahip olduğu kasları tıpkı Thomas gibi kaybeden, ancak hala iri gövdesiyle ışığın büyük kısmını engelleyen Antonio duruyordu.

-"Merhaba... Eski dostum."

Bacaklarında daha fazla güç hissedemeyen Thomas yavaşça yere düştü. Yanaklarından akan birkaç damla gözyaşlarının yere düşüşü odada ki tek ses kaynağıydı.

-"Hoşgeldin...Antonio."

Ölümün EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin