Kağıttan Gemi -6 ❥

125 15 9
                                    

Direm'den 

Kalp kırılması mı? Siz buna inanıyor musunuz? Sizce de kalp kırılması deyimi, yeterince tuhaf değil mi? Kalp kırılır mı hiç? Neticesinde et parçası… Bence kalp kırılmaz arkadaşlar! Kalıplarına sığamayacak bir hâle getirilir. Göğüs kafesi denilen o yer, dar gelir artık. Kendi içinde bir sürü odaları olur ve ağzından gelecek kadar büyür... Sonra da dilinden, sevgi sözcükleriyle beraber sırıtmaya başlar. Ve akabinde biri ucundan tutup dışarı çeker, ayaklarının altına alır.

Sevdiğim adam artık sevdiği kadının yanındaydı. Bu şehir ev sokaklar artık beni boğuyordu. Dün Firdevs aramıştı sesindeki mutluluk tınısı benim buruk gülümsememe sebep olmuştu. Bilmem belki giderdim ? Ya da Sevdiğim adam için  savaşmalı mıydım ? Asla hayır hayır bu düşünceyi derhal kafamdan atmalıydım. Arkadaşım ,Kardeşim onu seviyordu ve benim yaptığıma bakın ben arkadaş mıydım ? Biraz uyku birazdan daha fazla uyku istiyordum , Hatta birdaha uyanmamak ? Kulağa güzel geliyordu. 

Firdevs'ten

 Bazı şeyler yaşanarak öğrenilir çünkü… Mesela bir yoldan ilk defa geçerken, kaybolmamak için etrafına bakarsın ve kendine kilometre taşları belirlersin… Dersler alırsın olanlardan... Sonra yemek yaparken, mutlaka bir kez tencerenin dibini tutturursun… Yüzmeyi öğrenmek için boğulma riskini alırsın… Uçmaya özenir ve çocukken yüksek bir yerden atlarsın; bir yerlerin kırılır, acır canın...

Yine sonra hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşamamış gibi bir gün tekrar, aynı yollardan geçersin, geçmek istersin; aksine, bu defa kaybolmayı ümit ederek… Bu defa korkmadan, sonu ne olursa olsun yaşayım istersin. Çünkü hayat kısadır. Çünkü yaşananlar, ancak yaşanmayanlarla tamamlanır. 

Sonra aynı yerde tekrar düşersin… Aynı yerde yine acır canın… Acaba bu kucağımda yatan masum adam tekrardan acıtır mıydı canımı ? Ağlatır mıydı yoksa ? Gözlerini yavaştan kırpıştırarak açtı. O yeşil ile mavi karışımı gözlerini bana çavirdi. Gülmsedi ''Günaydın '' dedi yarı esnediğini belli eden sesiyle ''Günaydıın! '' diye şakıdım onun sesisinin aksine daha canlı çıkan ses tonumla ''Sbah sabah bu enerji nerden geliyo be güzelim '' diye isyan etti.  Dudağımı büküp omzumu silktim. O da zaten kamaraya indi. Bende gemide efes alıp veriyordum sanki herşey bir rüya gibi geliyordu. Rüya dedimde aklıma geldi. Biz Yağız'la aynı Rüyayı mı görmültük. Onu sormalıydım. Arkamı döndüğümde Yağız'ı kendi kendine küfrederken buldum. Çok acayip tatlı görünüyordu. ''Noldu yine Yağız oğlan '' dedim gülmemek için dudaklarımı ıssırarak.  ''Gülme sakın ! Gelirken düştüm , üstüne üslük senin tişörtünü giymişim ve üstümden çıkmıyor'' dedi artık kendimi sıkmaktan kıpkırmızı olduğuma emindim. Ve dayanamayıp kahkahamı bastım gülmekten erlere yatıyordum.''Kimsenin yanında böyle gülme , nolur'' dedi artık gülmüyordum sadece onun gözlerine bakıyordum. Acaba benden başkalarınada böyle akmış mıydı ? ''Sen yokken gülmek kimim haddine? '' dedim. Hiç hiç hiç beklemediğim bir anda alnımdan öptü. İşte bunu seviyordum. Dudak yerine alnı öpmeyi tercih eden bir sevgilim vardı , daha ne isteyebilirdim ki ? Tabi dün dayanamayıp küçük bir an yaşamıştık. Yani dudağımdan öpmüştü. Ben, annemlerin yabancı filmlerinde bile öpüen çift gördüğümde tançtan kıpkırmızı olan ben sevgilimle, sevdiğim adamla öpüşmüştüm. 

“Ne güzel şey seni sevmek öyle... Hani sıradan cümlelerle senden söz ederken ben, bunları hiç bilmemiş gibi sevmen, sahiplenmen ne güzel… Benim olman ne güzel öyle... Sevdiğim, sevdiğim bir şehir gibi kapılarını açman ne güzel... Beşiğinde uyuyan bir bebek huzuruyla gözlerime dalıp gitmen ne güzel, öyle uzaktan... Bir zeytin tanesi bereketinde ve tadında beni kendine batırıp adımı dudaklarının arasına alman ne güzel... O sıcak ekmeğe muhtaç olup bulduğunda kokusunu içine çeken bir fakirin zenginliğinde, beni sana verene, seni bana verene şükretmen ne güzel... Bana bunları yazdırman ne güzel öyle... Sen ne güzelsin öyle…” dedi. İşte şimdi ona olan sevgim kat be kat artmıştı. Çok seviyordum onu çok. Tabi odunumuz yine iş başında 

  ''Ben duşa giricem sonra kahvaltı yapmaya gideriz'' dedi gamzemin çıktığı yere küçük bir buse kondurarak.  Bende elime kitap aldım. HİÇLİĞİN KIYISINDA  Kitabın ismi bile çok hoşuma gitmişti, sayfalarındaki yazılar mı hoşuma gitmeyecekti. ''Önce yağmur suyu gözüne girdi, ama yine de dediğimi yaptı. Ara sıra gözlerini kırpıştırıyor, yağmurdan korunmak için yüzünü yan tarafıma saklamaya çalışıyor, bir yandan da hafifçe gülüyordu. Kendini doğruca yukarı bakmaya zorladı, ama bu kez gözlerini kapatıp ağzını hafifçe açtı. Dudaklarını, yağmurun o dudaklarda oluşturduğu minik nehirleri, gülümseyişini, damlalar boğazına kaçınca ürkmesini izledim. Gülümseyerek, kahkahalar atarak, sırılsıklam bir halde yüzünü göğsüme gömmeye çalışırken omuzlarının kalkışını seyrettim.

Onu öyle çok izledim ki, yağmurun yağdığını unuttum. '' 

Ah ! ne kadar da güzel başlıyordu değil mi ? ''Çiçeğim'' diye bir ses duydum. Yağız. Hazırlanmıştı hatta saçlarını bile yapmıştım '' Ne ara hazırlandın sen ya '' diye mızmızlandım. ''Hadii mızıkçılık yapmayı bırak ve hazırlan , umarım düzgün birşeyler giyersin '' dedi. Düzgün birşeyler derken ne kastetmişti ki? Hemen kamaraya indim. Gemide yaşamak çok güzeldi. Eğer gemiyle ilgili bir anınız varsa. Valizden göbeğimin yarısını örten 'Freedom ' yazan tişörtümü geçirdim, sonuçta izmirdeydik ve yaz ayındaydık. Sonra hemen yırtık jeanımı giydim. Acelem olduğu için göz kalemyle eyelinler çektim ve hazırdım güneş gözlüklerimi kafama taktıkta sonra kamaradan yukarı çıktım. ''Hazırım Yağız oğlanım '' dedim.  Bana döndüğünde o güzel gözleri öfke ve sinirle parladı. Ben Yağız'ı daha önce hiç böyle görmemiştim. eli tişörtüme gitti ben korkuyordum artık. Ve bir yırtılma seni Tişörtümü yırtmışyı. ''Sen özgür değilsin Firdevs artık değilsin '' dedi. Sonra sarıldı. Ben hala şaşkındım. nasıl bu kadar dengesiz olmayı başarıyordu ki ? Şimdi benim ona bağırmam kımam hatta yumruklamam lazımken kokusunu içime çekip ona teslim oluyordum. 

***

''Ben ara ara böyle krizler geçiriyorum '' dedi ağzındaki omleti çiğnerken. '' Ama genelde olmuyordu sanırım bugün çok kıskandım. 7 yıl önce kıskandığım kızı 7 yıl sonra yine kıskandım '' dedi.  Bende düşünüyordum ki hiç fotoğrafımız yoktu. ''Yağız oğlan '' dedim şakıyarak. Bana yalandan attığı belli olan ölümcül bakışlarıyla '' Daha yaratıcı bir fikrin yok muydu Firdevs ? '' dedi bıyık altından gülerek ''Ben böyle seviyorum seni oğlum , Bütün defterleimde seni anlatırken 'YAĞIZ OĞLAN'diye bahsediyorum ''  kıkırdadı. ''Sana bişey soacaktım '' dedim. aklıma yeni geleb Rüya olayıyla. Çantamdan o notu çıkardım ve ona uzattım ''Bu nottaki cümleleri nerden biliyorsun ? Yoksa sende Patch gibi düşünce falan mı okuyorsun '' dedim. ''Patch kim ? '' dedi hadi ama onca şey söyledim birtek Patch'e mi takıldı ? ''Bir kitap serisinin gizemli çocuğu , sen benim ondan önceki sorduğum soruya cevap ver Yağız oğlan ''dedim. Çatık kaşları birden buruk bir gülümseme sayesinde düzeldi. ''Rüya gördüm ,  sen ben ve Fırat diye bir çocuk vardı ve sen onun kollarında ağlıyordun , ben seni alıp bir uçuruma götürdüm o zaman söylemiştim '' dedi. Gözümden istemsizce düşen yaş bütün duyguları besliyordu. Ama en çok Aşk vardı. ''Ağlama sanki sen ağlayınca Bütün yağmur bulutları kalbimin üstüne toplanıyo ve gözünden düşen her damla kalbime düşüyor '' dedi. Üşenmedim kalktım ve yanına gittim. Sandalye çektim ellerimizi kenetledim ve elinin üstüne öpücük kondurdum. ''Parmaklarını bana kenetlediğinde beni ne kadar çok sevdiğini anladım çünkü bir kadın, parmaklarını kenetleyip elinin üstünden öpüyorsa adamı, o adamı çok seviyor demekmiş... Gitse bile kadın, unutmazmış asla. '' dedi. ''Ben asla gitmeyeceğim Yağız oğlan kovsan dahi '' 

Selam ! Yeni bir bölümle daha karşınızdayım , okuanlara vote yapıp yorumlayanlara çok teşekkürler sizleri çok seviyorum. Zaten bugün çok karmaşa içindeydim zar zor kafamı toplayıp yazabildim kötü olmuşsa kusura bakmayın lütfen.Ayrıca bu bölümü Ayşe Ertüzün'e itihaf ediyorum bugün aklıı karıştırdığı için :)  Sizi seviyorum ! 

Kağıttan GemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin