0.8

165 30 30
                                    

Çatıya melezin oraya gelmeden önce yukarıdan uzattığı ip merdiven ile çıkmışlardı. Çıktıkları anda ise yeşilli genç yüzüne vuran sert rüzgar ile hızla melezin ona uzattığı elini tutmuştu. Derin bir nefes alırken bakışlarını onun yüzüne çevirmiş, derin bir nefes alarak aşağıya bakmıştı.

"Aşağıya bakarsan daha çok korkarsın bilmiyor musun?" Bunu duyan yeşilli anlamamış gözlerle onun bedenini izlerken melez hafifçe gülümsemiş, ardından sevdiğinin elini iyice kavrayarak bir adım kendine çekmişti.

"O kadar korkulacak bir şey yok. Sakince adımlarımı takip et ve aşağı bakma tamam mı? Ben burdayım elini bırakmayacağım." Yeşilli tamam anlamıyla kafasını sallayarak elini daha çok kavramış, birkaç adım atmıştı ona doğru. Bunu gören melez hafifçe gülümsüyor, hareketlerini başıyla onaylıyordu. O sırada yeşilli gözlerini onunkilere kilitledikten sonra sakince yürümeye devam etmişti yüzündeki hafif tebessüm ile.

Dışardan birisi onları görse biraz değişik olabilirdi ancak bu melezin umrunda bile değildi. Tek istediği sevdiği ile vakit geçirmekti.

Bir süre daha yürüdükten sonra çatının başındaki küçük çıkıntıya gelince duraksamış, yeşillinin elini bırakarak yavaşça oturup bakışlarını ona çevirmişti. O ise ne yapacağını şaşırmış bakışlarla izlerken melez gülümsemiş, kollarını sanki sevdiğini aralarında görmek istercesine hafifçe iki yana açmıştı. Yeşilli genç bunu görmesiyle hızla kendini sevdiğinin kucağına atmış, kokusunu derince içine çekmişti. Korkusunu dindirmek istercesine kafasını omzuna daha çok bastırırken melez elini yumuşak saçlarına götürmüş, kulağına yanaşarak fısıldamıştı.

"Hala korkuyor musun?" Evet anlamıyla kafasını salladı yeşilli genç, oysa kollarını beline dolayarak küçük bir kahkaha attı. Ardından tekrar kulağına eğilip nazik bir ses tonuyla konuşmuştu. "Tüm manzarayı kaçırıyorsun ama ona göre."

Bunu duyunca yavaşça gözlerini aralamış, korkmasına rağmen gökyüzüne bir bakış fırlatmıştı. Ardından gördüğü şey ile nutku tutulurken melez sadece onu yüzündeki gülümseme ile izlemişti. Batan güneş tüm şehre etkisini bırakırken dökülmeye başlamış yapraklar meltem eşliğinde ordan oraya uçuyor, yerdeki su birinkintilerinde yağmurdan sonra çıkan güneş yüzünden oluşmuş gökkuşağı kendini gösteriyordu. Bunlar yetmezmiş gibi melezin yüzüne de aynı güzelliği ile çarpan güneş, güzelliğine daha da güzellik katmıştı.

O sadece bütün bunları sessiz bir şekilde izliyordu yüzündeki şaşkınlık ile. Kaç yıldır onun için dışarısı o camdan ibaretti birtek. Ama şu an neden bilmiyordu ama kendini evinde hissetmişti. Melezin kolları arasında yüzüne çarpan rüzgar ile gün ışığını izlemek onun hayallerinin bile ötesindeydi. Dudakları mühürlenmişken melez yüzündeki gülümseme ile sessizliğini korumuş, ardından ise buna sertleşen rüzgar ile uçuşan saçları yüzünden kahkaha da karıştırmıştı. Bir süre güldükten sonra gözlerini kısmış, ses tonunu kalınlaştırarak konuşmuştu sevdiğinin kulağına.

"Hediyemi beğendin mi?" Yeşilli bu soru üzerine bir süre sessizliğini korumuş, melezi izlemekten doğru düzgün bakamadığı manzarayı seyretmeye başlamıştı. Ardından ise gözlerinde birikmiş yaşlar yavaşça kendini salarken burukça gülümsemişti sevdiğinin yüzüne bakarak.

"Evet. Hemde her şeyden çok." Melez bunu duymasıyla hafifçe gülümsemiş, belinden tutarak sevdiğinin bedenini bir bacağının üstüne oturtmuş, ardından öbür cebinden bir süre aradıktan sonra bulduğu mendili yavaşça yanaklarına götürmüştü. Sanki onunkiler için yapılmış parmaklarını eline dolamış, saçına hafif bir buse bırakarak kafasını kaldırmıştı. Mendili bir kez daha gülümseyerek yanağında gezdirmiş, sonra öbür eliyle kavradığı parmakları arasına bırakmıştı.

Aralarındaki sessizlik bir saat boyunca bozulmamıştı. Melezin ağlamamak için kendini zor tuttuğunun farkındaydı ancak sesini dahi çıkarmadan kendini sevdiğinin göğsüne dayanmıştı onca zaman boyunca. İkisi de bundan şikayetçi değildi ancak melez hava soğumaya başladığı için yavaşça ayağı kalkmış, neredeyse uyumak üzere olan yeşilliye elini uzatmıştı. O ise nazikçe elini kavrarken kendini kaldırmış, yavaş adımlarla sevdiğini takip etmişti.

Aşağı indiklerinde midoriya hızla yatağa oturmuş, sevdiğinin bedenini yanına getirip bacaklarına uzanmasını beklemişti. O ise tam istediği şeyi yapmış, kafasını iyice bastırmıştı bacaklarına küçük çocukların korkunca annelerinin bacağına uzandıkları gibi.

"Başka bir gün yine çıkalım olur mu? Ama bu sefer gece çıkalım yıldızları seyredelim seninle. Ne dersin." Kafasını  karnına bastırırken yeşilli yüzüne yayılan masum tebessümle saçlarını okşamaya başladı.

"Bana uyar."

...

Güneş batmaya başlayana kadar öyle kaldılar. Melez uyumuş, yeşilli ise onu izlemişti sessizce. Güzel saçlarını, nefes aldıkça açılıp kapanan dudaklarını, titreyen kirpiklerinin parlayışını. Tam anlamıyla kusursuzdu melez yüzündeki yarası hariç. Ancak o bile kusur olduğunu değil, onun bir parçası olduğunu bağırıyordu. Tüm gün sessizce oturup öyle kalabilirdi. Saat iyice geç olmaya başlayınca melez uyanmış, gitmesi gerektiğini söyleyip kalmıştı. Ancak o bile istemiyordu onun kollarının arasından ayrılmayı. Üstüne ceketini giydikten sonra yavaşça cebini karıştırmış, zorlayarak çıkardığı küçük defteri ona uzatmıştı. Yüzünde çocuksu bir gülümseme, bedeninde ki heyecan onu ele verirken yeşilli gülümsemiş, hafifçe yataktan doğrulmuştu. Bir süre anlamsız bakışlarla defteri izlemişti. Kapağı kalın kartondan olan ve süs amaçlı az sayfalı eski bir defterdi. Yeşilli defteri izlerken melez gülümsemiş ve yavaşça defteri ona uzatmıştı.

"Bu senin için. Gece uyumadan önce yıldızları izleyerek bak tamam mı içine?" Uzattığı defteri titreyen parmaklarıyla kavradı ve tamam anlamıyla kafasını salladı kapıdan çıkan bedenine bakarken. Ama sevdiğinin yüzündeki ifade... Fazlasıyla hüzünlüydü. Ne vardı bunun içinde de onu öyle baktırmıştı.

je vous ai trouvé- tododekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin