Yatakta uzanmış bir şekilde tavanı izliyordu aklından geçen milyonlarca düşünce eşliğinde yeşilli genç. Çoğunluğu melezle ilgiliydi. Onu düşünmeden duramıyordu. Ona olan hüzünlü bakışlarını, bir pamuk kadar yumuşak olan saçlarını, gözyaşlarının aktığı yanaklarının üzerinde gezen parmaklarını. Her şeyini özlemişti melezin daha dün burada olmasına rağmen.
Derince bir iç çekti ve vücudunu sağ tarafa çevirdi. Uzandığı yerden kalkma zahmetinde hiç bulunmadan elini yavaşça yatağın yanındaki şifonyerin en alt gözüne götürdü. Bir kaç saniye içine bakmadan karıştırdıktan sonra aradığı şeyi bulmasıyla yavaşça bacaklarını yere uzattı ve oturur pozisyona geçerek avuçlarının arasına aldı küçük kutuyu. Eski bir kutuydu. Babası ona küçükken bunun eskiden annesinin olduğunu söylemişti. O günden beri hep en sevdiğim şeyleri koyardı bu kutunun içine. En değer verdiği ve onu mutlu edebileceğine inandığı şeyleri. Bu kutuyu kimseye göstermemek için yıllardır uğraşıyordu. Çünkü elinden en son gitmesini istediği şeydi o.
Yavaşça kutunun kapağını aralamış ve içinde göz gezdirmişti. Sadece birkaç tane şey vardı içinde. Onlarda görünüşünü dahi hatırlayamadığı annesinin bir fuları, babasının lisedeyken ilk kez evine gitmesine izin verdiği arkadaşının ona verdiği çok eski bir defter ve her ne kadar oğlunu sevmese de yeşilliye aldığı ilk ve tek doğum günü hediyesi olan ve onun kullanmaya dahi kıyamadığı renkli kalemleri vardı. Ancak bunların arasında onun için en önemli bir şey vardı. O da melezin ona verdiği mendillerdi. Her ağlayışında cebinden bir tane çıkarıyor ve gözyaşlarını siliyordu onlarla nazikçe. Onların değeri çok fazlaydı onun küçük kalbinde. O vermişti sonuçta bu bile değerli olması için bir sebepti. Ve en çok hoşuna giden yani ise her bir mendilin üstünde birbirinden güzel ve farklı olan çiçek motifleri vardı. Bunları melezin kendi elleriyle diktiğine emindi ve bu bile yeşillinin onlara dokununca sevdiğinin nazik parmaklarına dokunuyormuş gibi hissetmesine yetiyordu.
En üstlerinde duran mendili aldı ve kutuyu kapatarak yatağa geri attı kendini. Ardından yatakta küçük bir çocuk gibi kıvrılmış ve mendili burnuna götürerek üstüne sinmiş olan okyanus kokusunu içine çekmişti derince. Yüzüne belli belirsiz yerleşen gülümsemeyle bir süre öyle kaldıktan sonra çalan kapıyla hızla uzandığı yerden doğrulmuş ve mendili kutunun içine geri koymuştu. Kutuyu yavaşça yatağın altına ittirdi ve tekrardan yatağa oturdu. Yeşilli cevap vermeye fırsat dahi bulamadan kapı yavaşça aralandı. Kapının ardından onu sakin gözlerle izleyen melezin suratına baktı. Birkaç saniye kapının önünde dikildikten sonra yavaş adımlarla ona yaklaştı kapıyı arkandan kapattıktan sonra. Melez yavaşça yatağın başına oturdu ve bakışlarını pencereden dışarıya yöneltti.
"Bugün hava çok güzel biliyor musun." Bunu duymasıyla yüzünü hafifçe somurttu yeşilli genç. Dışarı çıkmayı sevmezdi. İnsanlar yüzünden o kadar acı çekmişken onların arasında dolaşamazdı. Kaç ay olmuştu dışarı çıkmayalı. O pencere onun için dışarı kelimesiydi.
Yavaşça yatağın başındaki yastığa sıkıca sarılıp kafasını gömdü. Derin bir iç çekerken yatakta ona doğru ilerleyen melezi fark ettiğinde kafasını kaldırdı. Kaldırdığında ise onun bakışlarını hemen kendininkilerin önünde bulmayı hiç beklemiyordu. Birkaç saniye ona bakmayı sürdürdükten sonra yeşillinin yüzünü kapatan saçları geriye doğru ittirerek gülümsedi.
"Sana küçük bir sürprizim var." Ne olduğunu anlamamış bakışlarla yüzünü süzerken ayağı kalkmış ve elini yeşillininkilere uzatmıştı. Elini yavaşça kavradıktan sonra kulağına yanaştı ve fısıldadı.
"Birkaç saniyeliğine gözlerini kapat olur mu?" Yorgun gözlerle izledi onunkileri. Ardından tamam anlamıyla kafasını salladı ve gözlerini kapattı yavaşça. Melez ise onu iki kolundan tutarak ayağı kaldırdı. Ardından elini ince ve uzun parmaklarının arasına aldı. Birkaç adım daha atmıştı ve hala yeşillinin odasının içindeydiler. Yeşilli nasıl bir sürpriz olabileceğini düşünürken melez yavaşça pencerenin önünde durmuş, ardından iyice yanına yaklaştırmıştı yeşilliyi.
"Şimdi bakabilirsin." Yeşilli yavaşça gözlerini araladı. Pencerenin başındaydılar. Esen rüzgar saçlarını uçururken ona anlamamış gözlerle bakmış, oysa parlak gülümsemesini ona sunarken yavaşça pencerenin dışarısını göstermişti. "Dışarı çıkmayı sevmiyorsun bunu çok iyi anlıyorum ama bunu seveceğine eminim. Lütfen inan bana ve sadece elimi tut olur mu?" Bunu duymasıyla yeşilli genç hafifçe gülümsemiş, elini yavaşça sevdiğinin elinin üstüne bırakmıştı.
"Hadi çatıya çıkalım..."
![](https://img.wattpad.com/cover/236946004-288-k99188.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
je vous ai trouvé- tododeku
Fiksi Penggemar-Angst- "Ah güzel gözlüm bir bilsen neşe ne kadar yakışıyor bakışlarına..." Todoroki shoto x midoriya izuku [Tamamlandı]