Olur

59 2 0
                                    

Merabaa. Okuyucu sınırı aşmadı ama bazı okuyucularım yeni bölümü çok istedi. Bende yazmak istiyordum falan işte :)
Multimedia'da Gündüz  ve bölüm şarkısı var. (Sia- Elastic Heart)
Gündüz'den:

Gözlerimi kırpıştırarak uyandım. Başımda feci bir ağrı vardı. Boynum da tutulmuştu. Yavaşça doğruldum ve etrafıma bakındım. Kırmızı bir koltuktaydım ve tuhaf bir şekilde yatıyordum. Bacağımın teki koltukta diğeri kenardan sarkıyordu. Belimin yarısı koltukta yarısı yerdeydi. Tuhaftı çünkü her zaman normal uyurdum. Bugünse bilmediğim bir yerde anormal bir şekilde uyanmıştım. Üzerimdeki sabah sersemliğini atmak için lavaboya gitmeliydim ama nerede bilmiyordum. Kalktım ve odadan çıktım. Neyseki lavabonun kapısı açıktı. Bu sayede lavaboyu kolayca buldum. Yüzüme üç dört kez su çarptım. Yerini öğrenmiş olduğum yatak odasına gittim. Yatak odası diyorum çünkü orada yaklaşık üç kişiyi alacak bir yatak var. Yatak bozulmuş. Akşamdan en son aklımda kalan şeyse Gece'nin salak bir çocuğun kucağına oturup kafasını arkaya atıp kahkahalar atmasıydı. Bende bu bilgi konumuzla alakasız olunca beynimin gerisine attım. Yatağın yan tarafında bir ses sisteminin, radyoların , CDlerin ve o tarz şeylerin olduğu küçük , siyah bir dolap ve çekmeceleri vardı. Şans eseri çekmecelerin birinde eski bir albüm buldum. Elime aldığımda albümün arasından eski bir fotoğraf yere düştü. Albümü oradaki koltuğun üstüne bırakıp yerdeki fotoğrafı aldım. Fotoğrafta Mert abinin gençliği ve kolunu ona sarmış kocaman sırıtan biri vardı. Bir erkek. Siyah saçları ve yüz yapısı bana birini hatırlatıyordu. Kaşında bir piercing vardı. Fotoğrafın alt kısmındabir not vardı:
Aşkın tanımını sizden öğrendim. "Sonsuzluk. Her şeyin sonsuz olması." dediniz. "Acının, hayallerin, umudun sonsuz olması."

Ben öyle bakarken birden fotoğraf elimden çekildi. Kafamı kaldırdım. Karşımda Gece duruyordu.

- İnsanların özel eşyalarını karıştırmamalısın.

Onu süzdüm. Duştan yeni çıkmıştı. Saçları ıslaktı ve yere su damlatıyordu. Üzerinde ise hemen kıçının altında biten bir havlu vardı. Bende ona cevap verdim:

- Tanımadığın erkeklerin karşısında çıplak durmamalısın.

- Seni tanıyorum.

- Sadece bir ay oldu.

- Anlaşılması kolay birisin.

- Herneyse. Sen üzerine düzgün bir şeyler giy.

- Tama-

- Dur! Şimdi değil ben odadan çıkınca.

- İyi hadi bekliyom.

Dışarı çıktım ve kapıya yaslanıp onunla konuşmaya devam ettim.

- Neden senin evinde olduğumuzu açıklayacak mısın?

- Dün akşam çok sarhoştun. Tek başına eve dönemezdin. Mert abi barı kapatacaktı. Bende seni buraya getirdim.

- Neden o kadar içmişim ki?

- Beni kıskandın Barış'tan.

Utangaçlık seviyen derin denizlerde kayıplara karışmış galiba.

- Nereden biliyorsun kıskandığımı?

- Barış'a pis pis bakıp şişeyi dikiyodun.

- Belki çocukla aramda kan davası var.

- İyi be.

Aradan geçen zamanı fark edip ona seslendim:

- Daha giyinmedin mi?

- Çoktan.

Odaya girdim. Altında rahat kumaştan siyah bir ev şortu ve petrol yeşili bol bir t-shirt vardı. Odayı inceledim. Ana renkler siyah-kırmızı-beyazdı. Oda çok uyumluydu ve kocamandı. Duvarlardaki fotoğraflara bakmak için yöneldim. İlk fotoğrafta 12 yaşlarındaki şişman Gece vardı. Sonraki fotoğrafa geçiyordum ki bir anda duvarla arama giren Gece fotoğrafı görmemi engelledi.

- Çok meraklıyız galiba?

Anlayamadığım şekilde sinirliydi.

- Biraz.

- Merak kediyi öldürür Gündüz.

Bana yaklaştı. Yutkundum. Onu hemen devirebileceğim yerde yavru köpek gibi korkuyordum. Bana kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Ortamı bozansa midemin guruldaması oldu. Gece gülmeye başladı. O gülerken onu izledim. Kahkahası kusursuzdu. Gülmesini ,mutlu olmasını ve onu mutlu etmek istiyordum. Hala istiyorum.

- Acıkmışsın. Kahvaltı yapalım mı?

- Tamam.

Ona gülümsedim. O da bana içten bir gülümseme attı. Kahkası gibi gülüşü de kusursuzdu.

Aşagı indik. American tarzı bir mutfak vardı.  Salon ve mutfağın birleşme yerinde ufak dikdörtgen bir masa vardı. Radyoyu açtım. Sonra omlet yapmakta olan Gece'nin yanına gittim. Yardım edilecek bir şey olup olmadığında masayı hazırlamamı istedi. Müziğin ritmiyle saçma salak dans hareketleri yaparken aynı zamanda masayı hazırlıyordum. Gece ise bana gülüyordu. Onun mutluluğu beni de mutlu ediyordu. Omletleri tabaklara koydu ve portakal suyu çıkardı. Oturduk.

- Demek böyle marifetlerinde var.

- Normalde hizmetçi gelir ama haftasonları çalışmıyor.

Kafamı salladım. Sonra omurgamı dikleştirip sormak istediğim soruyu sordum.

- Gece bir şey sorabilir miyim?

- Tabii.

- O fotoğraftaki çocuk kimdi?

Gözlerini kaçırdı ve cevap verdi:

- Boşver.

Gülümsemeyi bırakmıştı.

- O zaman önemli biri değil.

Nefesini seslice verdi ve gözlerini yumdu.

- Abim.

- Ona bir şey mi oldu?

- Öldü.

İkimizde sessizdik. Kafamı eğdim. Kaldırdığımdaysa bir damla göz yaşı Gece'nin yanağından aşağı yuvarlanıyordu.

Gözlerini anında kuruladı. Odasına çıkıyordu ki bileğinden tuttum ve ayağa kalktım. Sonra ben ona sarıldım.

- Üzgünüm.  Çok çok üzgünüm. Ağlamanı istemiyorum. Hep her zaman gülmeni istiyorum. Seni mutlu etmek benim için çok önemli tamam mı? Üzülme ama ne olur?

Çelimsizce kollarını bana sardı.

- Olur.

..........................................................................

Siyah YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin