Gerizekalı

64 1 0
                                    


Multimedia'da Gece ve bölüm şarkısı (Ed Sheeran- Drunk) var. İyi okumalar.

Gündüz'den:

-Kıskanç.

Söylediğim anda pişman olduğum başka bir şey daha işte. Ben boşuna 18 yıl yaşamadım. Bir şeyler ögrendim tabiki. Bunlardan biride kızgın bir kadının kızgınlığını arttıracak şeyler yapmamaktı. Bu yüzden bana döndüğünde bana kıskanç olmadığı hakkında uzun bir söylev çekeceğini biliyordum ama yapmadı. Kızgınlıktan yumruk yaptığı ellerini sıktı,nefes verdi ve gözlerini yumdu. Sonra önüne dönüp dersi dinlemeye devam etti. Bu beni şaşırttı.  Dersi dinlemesi değil. Gece anlayamadığım şekilde başarılıydı. Dersi dinler ama sıkılırsa bırakır,ders çalışmaz barda takılır ama yinede bir şekilde başarılıdır. Konumuza dönelim. Tepki vermemesi beni şaşırtmıştı. Gerçi ne diye şaşırıyorsam. Gece birçok kadından farklıydı. Beni şaşırtmayı her zaman başarıyordu. Gözlerine baktığımda derinlik görüyordum. Sonsuzluk. Neden bilmem birazda hüzün. Bu hüzünü sadece ben mi görüyorum? Bu seferse buram buram kıskançlık akıyordu gözlerinden. Kıskanmış olduğunu dile getirmemesi ise sinirime dokunuyordu. Bu yüzden kabul edene kadar onu sinir edecektim. Bu amaçla ona yanaştım ve fısıldadım:

- Buse'de taş gibi kız haa.

- Buse?

- Sabah düşen var ya.

- Ee banane bundan?

Kızmıştı. Hem de çok. Piç gülümsememi takındım.

- Tanıyorsan ayarlasana Gece.

Gece bana ters ters baktı. Sonra bana fısıldama bağırışıyla (anladınız siz onu) cevap verdi:

- Sana ebemi ayarlayayım mı? Kendisi çok taş bir kadındır. Miss Turkey 1955. Hem neden benden istiyorsun ki? Kıza sorsan o zaten direk kucağına atlar.

- Çok yakışıklıyım diye mi?

- Hayır orospu olduğu için.

- Yani çok yakışıklı olduğumu kabul ediyorsun.

- Öyle bir şey söylemedim Gündüz.

Kıza kıskandığı için orospu demiyordu. Bunu da anlayabiliyordum. O sırada teneffüs zili çaldı. Yağmur ve Gülce kantine ineceklerini söyledi. Gece ise kalmayı tercih etti. Bende onu daha da sinir etmek için Buse'nin sırasına gidecektim ki kız zaten buraya gelmişti. Sakat olduğu ayağını havaya kaldırmıştı. Gece'yle pis pis bakışıyordular. Sonra Buse bana dönüp ağzını konuşmak için açtığı sırada Gece lafa daldı:

- Eteğini giymeyi unutmuşsun galiba.

Kız cevap veriyordu ki Gece devam etti.

- Ayrıca elimdeki suyu yüzüne döksem bir ev boyayacak kadar fondoten sürmüşsun. Bu kadar fondoteni alacağına o parayla fakirlere yardımcı olsaydın dünyada fakirlik biterdi. Yapmacık orospu.

Bütün bunları sakin bir yüz ifadesiyle söylemiş olması Buse'yi iyice sinirlendirdi.

-Ben orospu denilecek ne yaptım? Burada bir orospu varsa o da sensin.

Sonra parmaklarını Gece'nin saç diplerine dolayıp çekti ama Gece'nin hiçbir mimiği oynamadı ya da ses çıkarmadı. Çevikçe Buse'den kurtulup,kızı dizlerinin üzerine düşecek şekilde fırlattı. Ayağını Buse'nin sırtına koydu. Koluyla boğazını sarıp kulağına eğildi ve dişlerinin arasından konuştu:

- Asıl orospu denilecek ne yapmadın?

Diye tısladı. Sonra devam etti.

- Bana ne demiştin sen?

- Iğhh

- Söyle.

- Iğh hıı o-oros-orospuğh

- Tamam şimdi lafını geri al.

Dedi kızın boğazındaki kolunu sıkıştırarak.

- Ge-gerii a-alı-hııh- yoruğmm

- Aferin.

Bunu söyledikten sonra kızın saçını tutup onu yere boylu boyunca sermiş ve sınıftan çıkmıştı. Arkasından ağzım açık bakakaldım. Sonra kapıya ilerleyen Buse dikkatimi dağıttı. Onu çağırınca bana döndü. Dimdik ve ayaktaydı. Bacağı incinmiş sanıyordum ama Gece'ye saldırırken bir an bile aksamamıştı.

- Bacağın sakat sanıyordum.

Pot kırmış olduğunu fark ederek yere attı kendini.

- Ahh Gündüz çok acıyor. Beni kaldırır mısın? O kız bana vurdu.

Dedi dudaklarını büzerek. Bacağıma dokundu ama artık yaptığı her şey yapmacık geliyordu. Ona soğuk bir şekilde bakıp:

- Kendin kalkabilirsin Buse.

Dedim. Kapıdan çıkarken arkadan beni çağırışını duyabiliyordum. Takmadım. Kantine gittim. Gece yoktu. Hayal kırıklığıyla geri dönerken koridordaki dolapların arasından duvara bağlanan bir boşluk vardı. İçeriye ilerledim. Duvarlar bir çeşit arka bahçeye kadar uzanıyordu. Kafamı uzattığımda Gece'yi gördüm. Beni fark etmemişti. Bende onu izledim. Sigara içiyordu. Sonra oradaki bir masaya tekme attı. Bağırdı.

- Bana ne oluyor böyle?

Sonra sakince devam etti:

- Olsun bu sefer düzelicem. Eskisi gibi olucam.

Sigarayı yere atıp ayağıyla ezmesini izledim. Benim olduğum tarafa gelince sınıfa koştum. Aynı zamanda ne demeye çalıştığını  düşünüyordum.

Akşam Barda:

Son kez etrafıma baktım. Bakılacak bir masa yok diye düşünüyordum ki bizim masayı görünce donup kaldım. Gece. Tanımadığım. Bir çocuğun.  Kucağına. Oturmuş. Elini de. Çocuğun. Göğsüne. Koymuş. Kahkaha. Atıyor. Her ne kadar tırnaklarımla çocuğun yüzüne desenler çizmek istesemde onu rezil etmeyi tercih ettim. Yanlarına gittim.

- Ne isterdiniz?

- İki bira.

Dedi çok değerli Gececiğim. Eğer o güzel kıçını o çocuğun kucağından çekmezse başına kötü şeyler gelecek olan Gececiğim.

Elimde bardaklarla yanlarına gidip yanlışlıkla düşürmüş gibi yapıp koca bir bardak birayı çocuğun üstüne döktüm.

- Sen napıyorsun ha?

Gece çocuğun kafasını kendine çevirdi.

- Sakin ol Barış. Hem aklımda iyi bir fikir var.

Dedi ve çocuğun t-shirtünü çıkarttı. Çocuk da piç piç gülümsedi. Yalnız ben bunu bıçaklarım.
Aklımı sikiyim ben. Mert abiden ağır bir shot içkisi isteyip kafama diktim. Daha sonra bilincim kapandı ve ne yaptığımı anlayamaz oldum. Birkaç saati böyle geçirdikten sonra Gece'nin sesini duydum.

- Sorun değil ben götürürüm Mert abi.

Bana sarîlan kollar hissettim. Kokusundan Gece olduğunu biliyordum. Bu yüzden bir şey olmaz diyerek zaten çok yorulmuş olmamın da etkisiyle kendimi uykuya bıraktım. Uyuyacağımı anladığında söylediği şeyleri zar zor anladım.

- Başıma belasın.

Kafasını bana çevirdi.

- Gerizekalı.

Bir sonraki bölümü 500 okuyucuya ulaşmadan yazmayacağım. Votelerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.

Siyah YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin