Söylemişti. Mark sonunda günlerdir zihninde dolanan şeyleri Donghyuck'a söylemişti. Şimdi ne olacaktı? Ya Donghyuck ondan uzaklaşmak isterse? Ya yüzünü bir daha görmek istemediğini söylerse? Mark'ın vücudunu bir anda şiddetli bir korku kapladı. Kendine bile yeni açıklamışken bu hisleri...
Donghyuck onu kabul etmek zorunda değildi fakat Mark'tan uzaklaşması demek Mark'ın bitişi demekti. Eğer Donghyuck ondan uzaklaşırsa Mark nasıl kendini affederdi? Hızla eline telefonunu aldı ve Chenle'nun numarasını tuşladı.
--------
"Mark benden hoşlanıyormuş. Mark benden hoşlanıyormuş." Donghyuck 10 dakikadır aynaya bakıp sürekli aynı cümleyi tekrar ediyordu.
İkizi onu sarstı fakat Donghyuck kendine gelecek gibi değildi. Hala aynı cümleyi yineliyordu. Kız en sonunda eliyle Donghyuck'un ensesine patlattı. Donghyuck acı ile inleyerek ona dönmüştü. "Ya kızım bir bırak da şokumu yaşayayım. Duygularımı yaşamama da müsade etmiyorsun ya."
Kız gözlerini devirdi. "İçinde bulunduğun durumun saçmalığının farkındasındır umarım Donghyuck bey. Kuzenimizin eski erkek arkadaşı senden hoşlandığını söyledi sana. Sende ona boş değilsin zaten. Şimdi ne olacak?"
Donghyuck gözlerini kocaman açarak ona döndü. "Yalan söyleme. Yok öyle bir şey. Mark sadece arkadaşım benim. Hem ben bunu Hanji'ye yapamam."
"Yalan değil. Ona nasıl baktığını biliyorum. Ya saçını ilk ona gösterdin. Onu bırak, onunla mesajlaşırken sürekli gülüyorsun. Ondan bahsetmediğin vakit sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Kabul et, hoşlanıyorsun." dedi kız kendinden emin bir şekilde. Donghyuck ise aynaya dönüp kendine bakmıştı.
Gerçekten Mark'tan hoşlanıyor muydu?