Her şey açığa kavuşmalıydı.
Donghyuck gergindi. Onun için yeni olan birçok şey vardı. Daha önce tatmadığı hisler ya da içinde bulunmadığı garip durumlar.
Kuzeninin 2 hafta önce ayrıldığı sevgilisi Mark ile aralarındaki çekim reddedilemezdi. İkisi de bir şeyler olduğunun çok iyi bir şekilde farkındaydı. Mark bir şeyleri kabul edebilmişken Donghyuck onun kadar açık davranamıyordu. Dürüst olması gerekirse de; Mark ile buluşunca ne söyleyeceği konusunda bir fikri yoktu.
Okul kapısından çıktıktan sonra güvenliği de geçmişti Donghyuck. Sağına ve soluna baktı. Gözleri Mark'ı arıyordu. Siyah saçlıyı bulduğunda yanında bir iki kişi vardı. Bunlar Renjun ve Jaemin olmalıydı. 3.kişinin kim olduğunu çıkaramamıştı açıkcası. Jaemin önüne geçtiği için kim olduğunu göremiyordu. Ama tek bildiği onun bir kadın olduğuydu.
Kendine cesaret verircesine onlara doğru ilerledi. Her bir adımda vücudu daha da gerginleşmişti. Yanlarına ulaştığında 3.kişinin kim olduğunu çözebilmişti. Hanji...
Neden buradaydı? Mark ve arkadaşları ile ne konuşmak istemişti?
Mark yanlarına gelen Donghyuck'u ilk fark eden oldu. Gözleri anında parlamaya başlamıştı. "Merhaba Hyuck." dedi. Donghyuck Hanji üzerinde olan gözlerini ona çevirdi ve kalbi de o saniye tekledi. Sesinin titrememesine özen göstererek Mark'a cevap verdi. "Selam..."
Daha sonra Renjun ve Jaemin de selam vermişlerdi fakat gitmeleri gerektiği için ayrılmak zorunda kaldılar. Şimdi 3 kişi kalmışlardı. Hanji, Mark ve Donghyuck.
Hanji anlamaz gözlerle karşısındaki ikiliye bakıyordu. Ne demeye beraberlerdi. Daha 2 gün önce Donghyuck ile Mark konusunda tartıştıklarını çok iyi hatırlıyordu. Kuzeni hâlâ inat ediyordu Mark ile takılma konusunda. Ellerini beline koydu ve Donghyuck'a döndü. "Neden eve gitmiyoruz Donghyuck? Bugün sizde kalacağım." dedi.
Donghyuck tam konuşacakken Mark araya girdi. "Biz beraber bir şeyler yapacağız Hanji. Senin tek gitmen gerek. Ve rica ediyorum saçma konular için bir daha yanıma gelme. Seninle konuşmak istemiyorum." Donghyuck anlamamıştı. Hanji neden Mark ileydi?
Hanji sinirli bir şekilde Mark'a döndü. "Sana kuzenimden uzak dur demiştim Mark. Onu da zehirleyemezsin. Bu konu da kapanmadı. Sana verdiğim o eşyaların hepsini geri istiyorum. Hiçbirini hak et-"
"Hanji, eve dön. Yunah seni bekliyordur. Rica ediyorum." dedi Donghyuck. O da sinirlenmişti. Buraya gelme sebebi Mark ile aralarındaki şeyi açıklığa kavuşturmaktı. Her şey karışıktı zaten, Hanji işleri daha da zora sokuyordu.
"Onunla vaki-" diye yeniden konuşmaya başlamıştı ki Hanji sözü yeniden kesildi. "Kiminle vaktimi harcayacağıma kendim karar verebilirim Hanji." dedi Donghyuck. Daha sonra Mark'ı bileğinden tutup oradan ayrıldılar. Gitmeden önce de son bir cümle kurdu Donghyuck. "Artık kiminle dolaştığıma karışma Hanji."
-----
"Biraz ileri mi gitti ne?" dedi Mark Donghyuck ile yan yana yürürken. Donghyuck minik bir baş sallaması yapmıştı. Mark ona döndü ve bir süre izledi. Yanındaki gencin utandığı açıktı. Söze girmesi gerekenin kendisi olduğunu anladı.
"Kısa sürsün istiyorum. Senden hoşlanıyorum yaklaşık 3 haftadır. Tabi ben bunu yeni fark ettim. Seni bilmiyorum ama benim için çok önemli olduğunu söylemek isterim."
Donghyuck üst üste gelen itiraflar ile afallamıştı. Bir iki saniye durmak zorunda kalmıştı duyduklarını sindirebilmek için. Mark'ın ondan hoşlandığını biliyordu ama 3 haftadır... bunu beklemiyordu. Kendisi belki de 1 haftadır Mark'a karşı farklı hissediyordu. Daha öncesi için de pek bir fikri yoktu.
Fazla suskun kalarak Mark'ın olumsuzluğa kapılmasını istemedi. "Senin kadar olmasa da bende yaklaşık 1 haftadır sana karşı bir şeyler hissediyorum ve bence bunlar hoşlantı. Yani... Öyle işte." dedi elini ensesine koyarak.
Mark Donghyuck'a dönmüştü. Onun da bir şeyler hissetmesi çok güzeldi. Kim bilir, belki de sevgili olurlardı.
"Ah, karşılıksız kalmadığına sevindim doğrusu. Peki, şimdi ne olacak?" dedi Mark. Donghyuck yavaş yavaş gerilmeye başlamıştı. En çekindiği kısma gelmişlerdi. Fakat buraya kadar ulaşmışken geriye dönmeyi gerçekten istemezdi. Bu yüzden içinden geçenleri söyleme kararı aldı. Bu Mark'ı üzebilirdi ama en doğrusu buydu. İkisi için de.
"Mark, birbirimizi çok iyi tanıdığımız söylenemez. Sen benim kuzenimin sevgilisiydin tanıştığımızda. Daha sonra arkadaş olduk. Gayet de iyi anlaştığımızı düşünüyordum. Hâlâ da öyle düşünüyorum. Ama içinde bulunduğumuz garip duruma bak. Kuzenim ile yeni ayrıldınız ve sen benden hoşlanıyorsun. Kuzenim seninle görüşmemi istemiyor ama ben görüşüyorum. Seninle çıkarsam eğer bu beni mutlu etse bile aynı zamanda huzursuz edecek. Hanji'nin önüne birden bire bu şekilde çıkmak istemem. Ne kadar bana karışsa da ona bunu yapamam. Şimdi olmaz. Hislerimi de kenara atmayacağım kesinlikle. Sende yapma. Sadece biraz daha bekleyelim. En azından ben hislerim konusunda tamamen emin olup bunu Hanji'ye söyleyene kadar."
Mark bunu beklemiyordu. Beklediği kesinlikle bu değildi. Donghyuck sana karşı boş değilim dediğinde sevgili olabileceklerine karşı ümidi artmıştı. Fakat şimdi berbat hissediyordu. Reddedilmemişti. Daha kötüsü olmuştu. Kenara itilmiş ve bir süre beklemek zorunda bırakılmıştı.
Donghyuck ona üzgün bir şekilde bakarken kendini zorlayıp gülümsedi. Belli etmemeliydi. Hayal kırıklığına uğradığını düşünmemeliydi Donghyuck. "Haklısın. Bende onu diyecektim Donghyuck."
Aralarındaki şey bir isim alamadan rafa kaldırılmıştı.