Hanji:
Sende bir şeyler değişik
Kaç gündür garipsinDonghyuck:
Ne alakası var
Normalim ben
Nereden çıkardın?Hanji:
Kantine ne zaman gelsek gergin gergin etrafına bakman
Mark ve çetesi ile vakit geçirirken bakışlarını bir şeylerden kaçırmaya çalışman
En önemlisi
Mark ile dolaşmana sinir olduğumu söylediğimde bana karşı çıkmaman
Ne oldu Donghyuck?
Sonunda benim dediklerime geldin değil mi
Kullandı seniDonghyuck:
Bu saçma şeyleri nasıl düşünebildin
Hayran kaldım
Beni kullandığı yok
Mark ile hâlâ arkadaşım ve senin de bu duruma karışmaya hakkın yok
Zaten haddin de yok
Kendi kendine tespitler yapıp aklınca beni pişman edeceksin
Kes şunu artık
Mark ile ayrıldığından beri çok çirkinleştin
Hareketlerin
Sözlerin
Kendine gel Hanji
Bu sen değilsin
Kendine gelene kadar da sakın bana yaklaşma
Yoksa bu sefer çok ciddiyim seni rezil ederimDonghyuck kendine şaşırıyordu. Kuzenine bu kadar çıkışmamalıydı. Ama o da çok ileri gitmişti. Kendince oyunlar yapıyordu. Tek istediği Mark'ı deli gibi pişman etmekti. Donghyuck'u da bir araç olarak kullanıyordu. Fakat Donghyuck kuzenini iyi tanıyordu. İntikam almak isteyen yanının bazen çok ileri gidebileceği gibi.
Mark ile "o" konuşmayı yaptığından beri içinden bir yer sanki ona yanlış yaptığını söylüyordu. Gururu ve kuzenine olan saygısını bir kenara mı atmalıydı öylece? Yoksa diğer her şeyi boşverip Mark'a mı ulaşmalıydı?
Hisleri daha belirgin olsaydı bu soruları cevaplayabilirdi. Şu anda tek yaşadığı kalp çarpıntılarıydı. Bununla beraber bazen uzun uzun kitleniyordu Mark'a. İncelemek istiyordu onu. Her bir detayına kadar.
Bütün bunlar aldıkları kararı desteklemiyordu.