giriş yok artık, kuralları yık.
°grup: ölü ozanlar derneği
jaehyun
buldumtaeyong
tanrıya şükür
bir hafta olmuştu
neredejaehyun
pek hoşunuza gitmeyecekrenjun
hyung
söyler misin artık?jaehyun
renjun beni bi dinlerenjun
hyung yemin ederim
ağzımı bozmak istemiyorum
nutuklarıni kendine sakla
ve çabuk şu siktiğim adam
neredeymiş söylejaehyun
kapkara dut ağacının altındaydı
oraya atılmış gibiydi
baygın yatıyordu ve
yüzü feci derece dağılmışrenjun kişi tarafından görüldü.
●
taeyong hızla kıyafetlerini üzerine geçiren renjun'i biraz olsun sakinleştirmek istediği için kafasında konuşmasını toparlamaya çalışıyordu fakat ağzını açtığı an, ceketini giyen küçük elini savurdu. " sakın hyung, deneme bile." büyük yerinde dondu kaldı, hiçbir tepki vermeden tavan arasının merdivenlerinden hızla inen renjun'i takip etti. jaehyun lily'nin yerinde olduklarını mesaj atmıştı. öfkeyle nasıl yürüdüğünün bile farkında değildi küçük olan. ayaklarını yere vura vura, gördüğü herkese ters bakışlarını atıp, korkutuyordu. taeyong arkasından yürürken, normalde sevecen biri olan renjun'in davranışlarına şaşıran insanlara gülümseyip, rahatlatıyordu.
ökse otu barının yanındaki küçük pembe dükkan lily'nin çeşit çeşit çay ve kurabiyeleri sattığı, sıradan bir kafeydi. bu aylarda bomboş olurdu genelde. renjun mavi demir kapıyı sertçe itip içeri girdiğinde kapının üstündeki zil çınladı ve taeyong az daha kapının arasında kalıyordu. güç bela aradan geçip içeri girdi. lucas gerçekten de ağzı yüzü dağılmış oturuyordu. dudağı patlamıştı, iki kaşı da yarılmış, yüzünün her yeri ezik morluklarla doluydu. içeri giren ikiliyi gördüğünde, elindeki toz pembe bardağı masaya bıraktı ve ayağa kalktı. renjun derin bir nefesle uzun boylu adama doğru yürümeye başladı.
küçük adam kendisine yaklaştıkça gülümsedi lucas. özlemişti. tam bu özlemini getirmek için ismini seslendi çocuğun. ",renjun, gün çi-" sözünü bölen, renjun'in yüzüne sertçe yapıştırdığı tokattı. öyle şiddetliydi ki yüzü sağa dönmüştü. hiçbir şey yapmadı, tekrar gün çiçeğine döndü. renjun derin nefesler alırken bu kez de genç adamın gömleğinin iki yanını tuttu. "ne sikim yapıyorsun ha? aklımız çıktı anasını satayım! bıktım istediğin zaman çekip gitmeden! ne istiyorsun yukhei? bir gün endişeden ölüp gitmemi mi istiyorsun?" lucas ağlamaya başladığında küçüğü de göğsüne çekti. dakikalarca birbirlerine sarılıp ağlamaya devam ettiler, lucas'ın yaraları gün çiçeğinin gözyaşları ile iyileşti.
○
sohbet etmek istiyorum sizinle. nasıl gidiyor? lucas neden yaralı? ne oldu? tahminleri alayım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gün çiçekleri güne küstüğünde | luren
FanfictionGenç adam elini küçük bir sırıtış ile boynuna götürdü ve izlerin üstüne bastırdı. "Ağladı, çok fazla ağladı. Canını yaktığımı sandım, çok kötü hissettim Taeyong. Özür diledim, her zerresini öpmek istedim. Ama dedi ki," Yüzündeki küçük sırıtış soldu...