bu yüzden lütfen kalbimi kırma, ben narinim.
jaymes young - moondust
(2 gün sonra)
Kasaba artık bomboştu Lucas için, sadece o değil kasabanın çoğu böyle düşünüyordu. John gitmişti, kasabanın abisi görevi sallantıdaydı artık. iki gün içerisinde herkes sessizleşmis ama kimse Lucas'ı suçlu görmemişti. Jaemin, kasabanın küçüklerinden- kalbini paramparça hissetmekten alamıyordu kendini. John gitmişti, çocukluk aşkı, ismini koyamadığı sevgilisi bir vedayı bile çok görmüştü Jaemin'e. Renjun gitmişti, yaşıtıydı, birlikte büyürken arkadaşının abisine aşık olan aptaldan öte değildi Jaemin.
John yakışıklıydı, saygılı, tüm kasaba büyükleri tarafindan sevilen gençlerden biriydi. Elinden her iş gelirdi, odun keserdi, ayçiçeği hasadına giderdi, duvar ustasıydı, üniversiteyi uzak bir şehirde ve iyi bir bölümde okumuştu. Tüm kasaba kızları için ideal eş adayıydı. Bir de jaemin vardı tabii. 16 yaşındaydı kendisinden beş yaş büyük bir adama aşık olduğunu hissettiğinde. Ve John, Jaemin reşit olana kadar onu görmezden gelmişti, duygularını yok saymıştı, büyük olana göre yanlıştı, yasaktı, küçüktü çünkü Jaemin.
Bir eylül akşamı tüm kalbiyle kabul etti duygularını John, ay ışığı altında öptü küçük olanı, eline bir karahindiba verdi ve dağıttı nefesiyle. Aşık oldular, seviştiler bile. Rüyalarında öptüler birbirlerini. John hayallerinde kıyamadığı bedene dokundu, Jaemin rüyasında sevdi, sevgilisinin hayran olunası vücudunu.
Kasaba içinde el ele bile tutuşmadılar, bir kez olsun sevgilim diyemedi Jaemin. Üniversiteye gitti bir süre sonra büyük olan. Gittiği yer çok uzaktı kasabadan. Dört yıl boyunca sadece iki kez gelecekti John. Tam dört yıl bekledi küçük olan sevgilisini. kalbinde ağır bir taş vardı tüm günler boyunca. ve şimdi bir veda bile etmeden terk edilmişti. Kaybettiği yıllara üzüldü Jaemin.
Düşüncelerinden sıyrılıp meydanda sohbet eden gençleri dinlemeye başladı. Lucas da sohbet edenlerin arasındaydı, diğer günlere göre gülümsediğini farketti Jaemin. Jaehyun iyice sevgilisinin beline sarılmıştı, onları izlemeye devam ederken birkaç ay önce ailesi buraya taşınmış olan japon yuta şakayla karışık söylendi. "Lucas bugün gün çiçeğinin yanına gidecek, Jaehyun zaten Taeyong'un dibinden ayrılmıyor. Hayat size güzel anasını satayım."
"Sana da güzel olsun oğlum," diye bağırdı Jaehyun. "Kasaba kızlarının aklını aldın iki ay içinde. Yok mu şöyle hoşuna giden bir hatun?"
Yuta'nın yüzü düşerken göz ucu ile Minhyung denilen bakıp öksürdü. "Hoşuma giden var da, hatun değil be Jaehyun."
Jaemin zorla gülümsedi ve lafa karıştı. "Yeni bir gay mi doğuyor?" Kahkahalar yükselirken, gençlerin arasından sıyrılıp, duvara yaslanan Lucas'a yaklaştı. "Hyung?"
Lucas cevap vermeden küçüğe dönüp, dinlediğini başı ile belirtti. "Bugün seninle şehre inebilir miyim hyung?" Lucas isteyeceği şeyi anlamıştı zaten. Üzülüyordu bu çocuğa, aşık olduğunu sanıp, John'un peşinde bitiriyordu ömrünü. "Ben bu gece şehirde kalacağım ama Jaemin. Sen nasıl döneceksin?"
"Merak etme hyung teyzeme giderim ben. Sadece seninle inmeme izin ver."
"Tamam, gidelim o zaman."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gün çiçekleri güne küstüğünde | luren
FanficGenç adam elini küçük bir sırıtış ile boynuna götürdü ve izlerin üstüne bastırdı. "Ağladı, çok fazla ağladı. Canını yaktığımı sandım, çok kötü hissettim Taeyong. Özür diledim, her zerresini öpmek istedim. Ama dedi ki," Yüzündeki küçük sırıtış soldu...