ince beline sarılıyor ellerim, nolur can vermeyeyim burada

397 53 19
                                    

hiç geçmez mi gözlerinden bu sonbahar? bir kar tanesi ol, kon dilimin ucuna.
bir kar tanesi erir ağzımda.


"sen ne yapıyorsun Renjun? O bağımlıyı nasıl evimize alırsın annecim?"

Renjun gözleri ağlamaktan şişmiş bir şekilde ayağa kalktı. Lucas'ın kanlı ağzı gözünün önüne geldikçe göz yaşları durmuyordu, nefes alması zorlaşirken göğsüne yumruk yemiş gibi bir adım geriye gitti. "O temiz, kullanmıyor anne. Beni sevmese gelmezdi, beni sevmese gün güzeli demezdi. Abime karşılık verirdi."

Annesi hızlı adımlarla yaklaştı ve yanaklarını tuttu küçük oğlunun. Kadın korkuyordu, çocuğu da o adam gibi olur, bağımlı olur diye yüreği parçalanıyordu her an. Kısık sesi ağlamaklı çıkarken fısıldadı. "O adam seni bitirir oğlum, yok olur gidersin."

Annesinin ellerini itti hızlıca, boynuna sardığı fular açılıp omzundan aşağı kaydı ama farketmedi bile Renjun. Şiddetli ağlama krizleri ile tekrar konuşmaya başladı. "Bende bittik sanmıştım. Biz birbirimizi yok etmeyiz anne. Siz bizi bitirmedikçe." Az önce odadan çıkan babası elinde küçük bir çanta ile döndüğünde, anne kocaman gözlerle baktı eşine. Adam ses çıkarmadan küçük oğlunun kolunu kavradı. Renjun hıçkırırken, ne olduğunu anlamadan sürüklenerek dış kapıya getirildi. Babası, çanta ile beraber dışarı ittirdikten sonra genç çocuğun boynunu iki parmağı ile gösterdi. "Evimizde o çocukla yatacak kadar bizi gözden çıkarmışsın. Git o adamın koynuna Renjun. Benim dayanacak gücüm kalmadı çünkü. "

Kasaba durağından kalkan otobüsle bavuluyla gidiyordu genç adam. Boynu morluklar dolu, yanakları ıpıslak.

"Hoş geldin, paşam. Dün gece senin dedikodunu yaptık bu arada." Yuta Lily'nin yeri'ne yeni giren Lucas'a doğru yürürken söylendi. Henüz yüzünü görmemişlerdi genç adamın, uzun boylu yüzünü kaldırıp gülümseyene kadar. Jaemin küçük ellerini ağzına götürüp, "John!" diye bir çığlık attı. Herkes biliyordu, Lily'nin yeri tüm kasaba gençleri ile doluyken herkesin aklından aynı isim geçiyordu. John yine Lucas'ın yüzünü dağıtmıştı, Lucas da hiç karşılık vermeden beklemişti kesin.

"Üzgünüm hyung, engellemeye çalıştım, yemin ederim tutmaya çalıştım John'u." Jaemin, büyük olanın kolundan tutup kendini anlatmaya çalışırken, Taeyong küçüğü geriye çekti ve Lucas'ın boynuna sardığı atkıyı çekti. "Atkın var ama ceketin yok. Nerede yakalandınız?"

"Her şeyi sana anlatmak zorunda mıyım Taeyong? Ne kadar seviştiğimizi de bilmek ister misin? Her detay seni neden bu kadar ilgilendiriyor? Tek hatırladığım ne, öğrenmek ister misin? Ben John tarafından yumruklanirken Renjun'in ismimi bağırarak ağlaması. Onu oradan alamadım, tek diyebileceğim seni bırakmamdı. Bizi bu hale getirdim ama elimden şimdi hiçbir şey gelmiyor. Kaybettim, mahvettim her şeyi!" Taeyong'un elindeki atkıyı alıp kenara fırlatırken, öfkeden dönmüş gözü masanın üzerindeki tabaklara yöneldi. Kırıldı porselen tabaklar, Lily sadece izledi, Jaehyun Taeyong'u geriye çekti. Ağlayarak sinir krizi geçiriyordu Lucas, kafedeki yirmi genç sadece izleyebiliyordu.

Ve sonra, kafenin kapısındaki zil şıngırdadı. Renjun bavulunu çeke çeke içeri girdiğinde Lucas nefes nefese masaya bir yumruk geçirdi. "Mahvettim."

"Lucas?" genç adam duyduğu ses ile geriye döndü. Renjun şaşkındı, her yer kırık  parçaları doluydu, Jaemin ağlıyordu, Taeyong'un suratından düşen binparçaydı. Son olarak odaklandığı yüz sevgilisinin suratıydı. Lucas şaşkınlığını üzerinden çabuk atmıştı, küçüğe öyle hızlı sarıldı ki, yanaklarını öptü ilk önce. Avuç içlerini öperek kontrol etti. Boynundan derin bir nefes çekerken, "Çok korktum," diye fısıldadı. "Sana kızarlar diye çok korktum."

Renjun boynundaki adamın yüzünü kavradı küçük elleriyle. "Yüzünün haline bak." Lucas önemli değil der gibi başını salladıktan sonra yanağını tutan eli çekip bir öpücük daha bıraktı. "Nasıl geldin?"

"Sen beni bırakmazsan, bende seni bırakmam."


"beni bu güzel havalar mahvetti" adlı bir one-shot yayınlamak istiyorum, luren. ister misiniz?

gün çiçekleri güne küstüğünde | lurenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin