Öl o zaman!

290 43 28
                                    

"N-ne?"

- Ruha karşılık ruh. Akşama kadar vaktin var. Yoksa seni o hastaneye geri götüreceğim.

Dedi ve kapıdan çıkıp gitti. Oraya dönmek istemiyordum. Hemde hiç. Ama ölmek de istemiyordum. Bu kadar acınası şekilde. Hem ben onun dediklerini yapmak zorunda değilim. Ama bana şu zamana kadar yaptıklarını düşününce yine de hala korktuğumu fark ettim. Akşam olmasına saatler kalmıştı. Vereceğim karar ya beni öldürecek ya da beni öldürecekti. Her şekilde ölü olacaktım.

Akşam olmuştu. Soobin'in gelmesine belki saatler, belki dakikalar, belki de saniyeler kalmıştı. Ve benden bir cevap isteyecekti. Mantıklı olarak hayır demem gerekir ve o da beni geri hastaneye bırakır. Ama bir yandan onun arkadaşının bir hayatı var... Benimkinden oldukça daha eğlenceli ve renkli. Sevdiği insanlar var, onu da seven insanlar olduğu gibi. Ama benim kimsem yok. Yaşasam da ölsem de kimse için fark etmeyecek karanlık bir hayat. Aklımı mı? Yoksa kalbimi mi dinleyemeliydim?

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

- Evet? Kararın nedir?

"Ben... Karar veremiyorum."

- Off biliyordum böyle olacağını.

"Bir anda önüme çıkıp bana öl diyorsun! Ne yapabilirim?"

- Öl o zaman.

Dediği şey ile gözlerimi çokça açtım. Ve ona donuk bakışlarımı sergiledim.

Nasıl oluyorsa dediği her şey tokat gibi çarpıyordu. Sanki yılların tecrübesine sahipti...

"Yapmayacağım."

- Sen ne dedin?

"Hayır senin aptal arkadaşın için ölmeyeceğim. Yaşadığın yer, çevren belli. Hepiniz serserilere benziyorsunuz."

Ben bile dediklerime inanmamıştım. Soobin'in de yüz ifadesi açıkça değişmişti. O an ağır mı konuştum diye düşünüyordum.

"Benim ve bizim hakkımızda hiçbir şey bilmiyorsun!"

- Bilmeme izin ver o zaman!

Bir süre durdu. Hızlıca ayağa kalktı. Ve benden gözlerini çekmeden kapıyı açtı.

- Çık git. Seni hastaneye geri götüreceğim.

Ben de hızlıca kalktım ve kararlı bir şekilde onun önünde durdum.

"Sana lanet edeceğim."

- Hah... Ben zaten alacağım belayı başıma almışım. Ha.. bu arada. Bil ki bir daha asla görüşmeyeceğiz.

"Umarım. Umarım bir daha hiç görüşmeyiz. Beni görmeyi haketmiyorsun."

Kapıdan çıkmıştım. Sonunda gidecektim. Ama mezara. Normal mezardan daha farklı bir mezara. O da arkamdan çıktı. İkimizde sessizdik. Beni hastanenin önüne getirdi. Arabadan indik ve hızlıca içeri girdik.

Doktor: Onu geri getirdiğiniz için teşekkürler. Umarım bir tatsızlık çıkmamıştır.

Ellerime takılan zincirler ile neye uğradığımı şaşırdım. Doktorlardan biri beni kolumdan tutup götürmeye çalışıyordu. Giderken duyduğum şey sadece... Bir kez daha asla kimseye güvenmemem gerektiğini fark ettirdi.

- Hayır bir tatsızlık çıkmadı doktor hanım. Amaaa... Hastanızın ciddi sorunları var galiba. İlacı arttırsanız iyi olur.

O cümle ile arkama baktım. Kapıdan çıkacakken bana baktı. Gözlerimiz bir kaç saniyeline de olsa kesişmişti. O iğrenç yüzü bir daha görmeyeceğim için mutluydum.

Bir yandan tek umudumun da beni terk ettiğine üzgündüm...

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Lunatic ' sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin