14.Bölüm

684 69 10
                                    

Kyungsoo kablosuz kulaklıkların taktı fakat müzik açmadı. Aynada son kez kendine bakıp, saçlarını düzeltti. Bir haftadır hiçbir derse girmemiş, Sehun ve diğer arkadaşıyla konuşmamıştı.

Vampir beyle bile.

Şimdi dışarı çıkıp en azından derslere girmeliydi.

Hava sıcak olduğu için krem rengi bir şort, düz beyaz bir tişört giymişti. Ufak ve yandan takmalı çantasına yine ufak bir defter ve bir kalem attı. Cüzdanını ve anahtarını alarak evden çıktı.

Yarım saatin ardından sınıfına ulaştı. Dersin başlamasına bir kaç dakika vardı. Çantasının üstüne kafasını koyup uyumak istedi.

Müziğini değiştirip daha yavaş bir şeyler açtı ve gözlerini kapattı.

Kendini ılık denizin içinde, yıldızlarla süslenmiş gökyüzünün altında hayal etti. Yıldızlar büyük ve parlaktı. Gökyüzü sırayla mavi yeşil hafif kırmızı tonlarındaydı.

Yanına birinin oturduğunu fark etse bile bu güzelliğin içinden çıkmak istemedi.

Neden bir anda böyle bir şey hayal ettiğini bilmiyordu fakat, hayali bile onu huzurlu hissettirmişti.

Ve özgür.

Gerçekte de, gökyüzünün bu kadar harika gözüktüğü yerler vardı.

Mesela kuzey ışıklarını izleyebilirdi bir gece.

Ölmeyecek olsaydı eğer.

Pardon, öldürülmeyecek olsaydı.

İçini saran huzursuzlukla gözlerini açtı.

Fakat görmeyi beklediği, sıraya yatmış, kendisini izleyen bir çift kahverengi göz değildi.

Korktucu değillerdi. Yumuşak ve masumdular. Bir elinin kalkıp kulağındaki kulağın tekini aldığını gördü. Tekrar baktı kahverengi gözlere.

"Neden buradasın?" Dedi hemen. "Bir haftadır yoktun."

"Gidebiliriz."

Sesini ilk defa korkmadan ve net bir şekilde duyuyordu. Kalın bir sesi vardı ama yumuşacıktı. O bir piskopattı, belki katildi. Şimdi neden o kalıplardan çok uzak biri gibi duruyordu? Neden masum bakıyordu?

"Nereye?" Dedi yavaşça.

Vampir tebessüm etti.

O kötüydü, neden bu kadar güzel tebessümü vardı?

"Kuzey ışıklarını izlemeye." Dedi yine yavaşça. Aralarında bir büyü vardı ve bunu ikiside bozmak istemiyordu. "Seni götürebilirim, istediğin her yere."

Acıyla tebessüm etti Kyungsoo. "Ölmeden önceki son isteklerimi mi alıyorsun?"

"Belki benim son isteklerimdir?"

İkiside sustu. Gözlerini kırpmadan birbirlerine bakıyorlardı. Ortam sessizdi.

Neden ortam sessizdi?

Sınıfa girdiğinde bir uğultu vardı ve hocanın gelmiş olması lazımdı. Kafasını kaldıracağı sırada vampirin sesini duydu tekrar.

"Sakın etrafına bakma."

Kyungsoo gözlerini yine o masum gözlere dikti. "Neden?"

"Zamanın akmasını istemedim."

"Adın ne?" Merak ediyordu. O masum gözlere baktı merakla. "Katilimin adı ne?"

Vampir ona bir süre baktı. "Gerçekten vampir olduğuma inanıyorsun değil mi?"

"Bir piskopat olduğuna inanıyorum."

Vampir gülümsedi. "Yani inanıyorsun."

Kyungsoo da tebessüm etti. Bulaşıcı hastalık gibi bir şeydi bu. Vampirin tebessümünü gördüğünde kendide gülümsüyordu.

Hem hissettiği bu mutluluk ve huzur da neyin nesiydi?

Karşısında katili duruyordu. Onu her an öldürülebilirdi.

Neden güvende hissediyordu?

"Adım Jongin." Dedi yine yavaşça. "Kim Jongin."

Kyungsoo ismi tekrar etti neredeyse fısıltıyla. "Kim Jongin.."

"Do Kyungsoo.."

Birbirlerine bakıyorlardı. Biri masumca, biri merakla. Zaman akmıyor muydu gerçekten? Kimse onları görmüyor muydu?

"Gözlerini kapa Kyungsoo.." derken kulaklığı tekrar taktı Jongin.

Gözlerini kapattı Kyungsoo. Kulaklığına rağmen kulağına dolan sesler ile tekrar gözlerini açtı. Jongin yoktu.

Etrafına bakındığı zaman, hiç kimse ondan tarafa bakmıyordu. Hiç kimse!

Rüya gibi olup bitmişti her şey.

Jongin buradaydı. Onu görmüş konuşmuştu.

Ama ispatlayamazdı.

Tıpkı rüyanızda olan şeyleri ispatlayamadığınız gibi.

I'm A Vampire // KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin