3. BÖLÜM "Benim Popom da Dolgun"

863 53 20
                                    

Jongin, spor ayakkabısını çıkararak kenara koydu. Kyungsoo hala dış kapıda bekliyordu. Jongin, Kyungsoo'ya elini uzatarak içeri davet etti. Kyungsoo, bir adım geri çekilerek ellerini olmaz dercesine salladı.

"Ayaklarımın altı kirli. Zemin kirlenecek."
Jongin gözlerini devirdi ve Kyungsoo'nun ellerinden tutarak içeri çekti.

"İstersen sıcak bir duş al. Alabilirsin değil mi?"

Kyungsoo başını salladı. Jongin, banyonun yerini göstermek için Kyungsoo'nun bileğinden tuttu ve peşinden sürüklemeye başladı.

Bir kat merdiven çıktıktan sonra önüne çıkan ilk kapıyı açtı.

"Burada duş alabilirsin. Sıcak suyu ayarlamamı ister misin?"
"Hayır."
"Tamam o zaman. Sana kıyafet getireceğim." diyerek banyodan çıktı.

Jongin dolabından yeni, kullanılmamış birkaç parça kıyafet çıkartırken Kyungsoo
üstündeki tişörtü ve altındaki şortu çıkartarak küvete girmişti.

O suyun sıcaklığını ayarlarken kapı birden açılmış, içeri Jongin girmişti. Kyungsoo bütün çıplaklığıyla Jongin'in karşısındaydı.

Kyungsoo küvetin içinde eğilip kendini saklamaya çalışırken Jongin sırıtarak kıyafetleri askıya astı.

"Birden kapıyı açıp seni korkuttuğum için üzgünüm. Oh, bu arada popon çok iyi." diye kahkaha atarak banyodan çıkarken, Kyungsoo'nun yüzü bir ton daha koyu bir kırmızı olmuştu.

Yüzü toz ile bulanmış olmasaydı Jongin Kyungsoo'nun kızarıklığına da bir kahkaha atardı. Kyungsoo hızla düşüncelerinden sıyrılıp yıkanmaya başlamışken, Jongin de duvarda bulunan aynada kendi poposuna bakıyordu.

"Bence benim popom da dolgun."

°•°•°•°

Kyungsoo, iyi bir yıkanma sonrası kendini daha iyi hissediyordu. Barınaktaki toz derisinde kalın bir tabaka oluşturmuştu.

Temiz olmanın verdiği mutlulukla merdivenden seke seke indi. Nereye gideceğini bilemeyince Jongin'e seslendi.

"Bay Kim." Cevap alamadı. Tekrar seslendi.
"Bay Kim?"
Arkasından boğuk bir ses geldi.

"Kyungsoo, buraya gel."

Kyungsoo bu odayı yeni fark etmişti. Kapıyı açarak kafasını içeri uzattı. Jongin, yatağında bacaklarını bağdaş yaparak oturmuş, heyecanlı gözlerle Kyungsoo'ya bakıyordu.

"Gel, gel." diyerek elinin yatağın üzerine vurdu. Kyungsoo ilerledi ve yatağın kenarına oturdu. Çekingenliği, Jongin'in onu daha fazla sarıp sarmalamasına sebep olacaktı.

Kyungsoo'nun belinden tuttarak onu yatağın ortasına oturttu.
"Çok utangaçsın Soo."

Kyungsoo, ellerini bacaklarının arasına koyarak biraz olsun utangaçlığını yenmeyi umdu.

"Hadi biraz konuşalım."

Kyungsoo kendinden beklenmeyecek şekilde konuşmayı başlattı. Ne yazık ki bu konuşma Jongin'in hoşuna gitmemişti.

"Oh, temizlik yapabilirim, yemek yapabilirim, işlerinizin hepsini halledebilirim Bay Kim."

Jongin kaşlarını çatmıştı. Kyungsoo, yanlış bir şey dediğini düşünüp streslenmiş ve dudaklarını ısırmaya başlamıştı.

Jongin, Kyungsoo'nun endişelendiğini görünce kaşlarını düzeltti. Elini kaldırarak Kyungsoo'nun dişleri arasına aldığı dudağını kurtardı.

"Ben bir çalışan almadım Soo. Sen benim arkadaşımsın. Dediğin şeylerin hiçbirini yapmana gerek yok."

Kyungsoo, henüz ıslak saçından parmaklarını geçirdi.
"Ama ben bir şey yapmadan duramam ki."
Jongin bir süre düşündü. Ve parmaklarını şıklatarak "Buldum." dedi.

Kyungsoo ona merakla baktı.
"Yemek yapabilirim, dedin. Et yapabilir misin?"
Kyungsoo heyecanla başını salladı.

"Desene midem her gün yaşayacak. Her neyse. Bu da halledildiğine göre birbirimizi tanıyalım. Kaç yaşındasın?"

"Immm... sanırım 21 yaşındayım."

"Oh, kaç yaşında olduğunu bilmiyor musun?"

Kyungsoo hafifçe başını salladı.
"Ama yılbaşında doğduğumu hatırlıyorum."

"Hmm, ben de 28 yaşındayım. En sevdiğin yemek ne?

"İçinde et bulunan her şey."
"İşte ortak bir nokta. Benim de." diyerek ellerini birbirine vurdu.

Güneşin batışına dakikalar kalmışken Jongin'in de midesi guruldamaya başlamıştı.

"Karnım acıktı. Birlikte yemek yapmaya ne dersin?" diye bir soru sormasına rağmen Jongin, Kyungsoo'yu beklemeden odadan çıkmıştı. Kyungsoo'da ona uyarak arkasından ilerledi.

Jongin etlerin bulunduğu derin dondurucuyu açtı. İçinden şeffaf bir poşete koyulmuş kırmızı etleri çıkardı.

"Oh, buz tutmuş. Nasıl eriyecek?"
Kyungsoo, Jongin'in elinden poşeti aldı.
"Uhm, büyük bir kase alabilir miyim?"

Jongin dudaklarını büzdü.
"Şey, ben bilmiyorum..."
"O zaman dolapları karıştırabilir miyim?"
Jongin usulca başını salladı. Kyungsoo ilk önce alt dolaplara baktı. Ama burada cam kaseler vardı. Çoğu derin değildi. Derin cam kaseler de küçüktü.

Üste baktı bu sefer. İlk açtığı dolapta aradığı kaseyi bulunca eliyle uzandı. Ama değil parmaklarının değmesi, eli bire rafa yetişmemişti. Arkasını döndü ve onu izleyen Jongin'e seslendi.

"Bay Kim, lütfen en üstteki mavi kaseyi bana verir misiniz?"

Jongin, Kyungsoo'nun ona hitap şeklinden dolayı bundan rahatsızlık duydu ve onun dediğini yapmadı.

"Bay Kim?"

"Bay Kim'i tanımıyorum."
Kyungsoo bir an deli adamın eline düştü diye şüphelendi.
"Soyadınız?"
"Ben senin arkadaşınım Soo. Adımı söylemeyene kadar seninle konuşmayacağım." diyerek eline telefonunu aldı Jongin.

Kyungsoo ise deli bir adamın eline düşmediği için Tanrı'ya şükrediyordu.

"Jo-jongin?"

Jongin telefonu aniden masaya bırakarak ayağa kalktı.

"Hangi kaseyi istiyordun?" dedi dolabın içine bakarak.

"Kyungsoo mavi olanı istiyor."
Jongin kaseyi alırken fark ettiği şeyle hızla başını Kyungsoo'ya çevirdi.

"Neden kendinden üçüncü bir kişiden bahsedermiş gibi konuştun?"

Kyungsoo Jongin'in elinden kaseyi alırken burukça gülümsedi.

"Eski bir alışkanlık."

GOLDEN PUPPYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin