2. BÖLÜM "Lütfen Buraya Gel"

816 64 5
                                    

Genç adamdan gözlerimi ayırmayarak oturdum. Ne demişti o? Beni sahiplenmek mi istiyordu?

"Ama efendim o biraz asidir. Size sorun çıkartır."

Genç adam elini kaldırarak onu susturdu.
"Önemli değil."

Yan tarafımdaki hırlamayla başımı çevirdim. Bu köpek ne zaman bir yabancı görse hırçınlaşırdı. Çok fazla ses çıkardığı için elimi kafese vurdum. Vurmam ile irkilerek uyumaya geri döndü.

"İşte görüyorsunuz. Bütün hayvanlar ondan korkuyor. Birkaç sefer bize de saldırdığı için ona elektroşoklu tasma taktık."

Yaşlı adamın dediği şeyle gözlerimi devirdim. Çok iyi yalancıydı.

"Elektroşok mu?"
Genç adamın tehdit içeren sorusuyla kaşlarım havaya kalktı.

"Eh, evet."
"Çabuk kafesin kapısını aç."
"Ama-"
"Sana aç dedim."

Yaşlı adam mecburen kafesin kapısını açtı. İrkilerek geri çektim kendimi.
Genç adamın girebileceği kadar büyük değildi kafes.

"Lütfen buraya gel."
Adamın nazik sorusuyla bakışlarımı yaşlı adama çevirdim.
Gözleriyle gitmem için beni tehdit ediyordu. Şoktan nefret ettiğim için mecburen genç adama yaklaştım. İki büklüm, dizlerini kırarak eğilmiş adamın dibine geldim. Elini yavaşça kaldırdı. Gözlerim elini takip etti.

Eli boynuma giderek tasmamı tuttu. İrkilerek kafamı çevirdiğim için dudaklarım koluna değiyordu.

Boşta kalan eliyle başımı okşadı. Saçlarımın arasında kayan parmaklar ile istemsizce gözlerimi kapattım. Eliyle başımı eğdi ve demir tasmaya baktı.

Yaşlı adam, koparma ihtimaline karşı demir bir tasma takmıştı. Hiç olmasa bunu akıl edebilmişti. Normalde salak herifin tekiydi.

"Anahtarı ver."
"Ama Bay Kim-"

Soyadının Kim olduğunu öğrendiğim adam başını yaşlı adama çevirdi.
"Neden sürekli dediklerimi tekrarlamak zorunda kalıyorum?"

Yaşlı adam isteksizce elini cebine attı ve bir çift anahtar çıkarıp Bay Kim'e uzattı. Bay Kim anahtarı alarak boynumdaki tasmanın boşluğuna yerleştirdi.

Klik

Tasmayı çıkararak bir kenara attı. Sonra kollarımdan çekerek beni kucağına aldı.
Henüz ayağı kalkmamışken cebinden bir kağıt parçası çıkardı ve yere attı. Ellerini bacaklarımın altından geçirerek ayağa kalktı.

"Kağıttaki numarayı arayarak işlemleri halledebilirsiniz." diyerek çıkışa doğru ilerlemeye başladı.

Şaşkınlıkla ona bakmaya devam ederken başını çevirip bana gülümsedi. Dışarı çıktığımızda lüks siyah bir arabanın önüne ilerledi. Kumanda gibi bir şeye basarak kapıyı açtı. Beni, zenginlik kokan deri koltuğa oturttu. O kadar rahattı ki kaslarım gevşemişti.

Gözleri çıplak göğsümde takılı kaldı.
"Oh, aptal ben. Rahatsız olmalısın. Bekle."

Arka kapıyı açarak yerdeki poşetten bir şeyler aradı. Elini havaya kaldırarak elindeki tişörte elmas bulmuş gibi baktı. Tekrar yanıma gelerek elindeki tişörtü bana uzattı. Ne yapmalıyım der gibi bakınca açıklama gereği konuştu.

"Bunu giyin. Hava biraz serin üşüyebilirsin."

Tişört bile kalite kokuyordu. Kısık bir sesle konuştum.
"Kirliyim. Tişört pislenebilir."
"Kirlenmez. Giyin."
Başımı hayır diye sallayınca gözlerini kıstı.

"Madem öyle..." diyerek tişörtü başımdan geçirdi. Ellerimi tişörtün kollarından geçirirken konuşmasına devam etti. "...ben de zorla yaparım."

İyiliğine karşı istemsizce gülümsedim. O da bana gülümsedi. Arabaya binerek sürmeye başladı.



GOLDEN PUPPYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin