26°

333 56 119
                                    

Güzel okuyucularım takip de ederseniz çok mutlu olurum. Bundan sonra yeni bir fic daha yazmayı düşünüyorum :) şimdiden teşekkür ederim ♡ bekliyorum..

Medya- Twenty One Pilots / Heathens ✨

*Yoongi*

Burnumun ucunu gıdıklayan kırmızı tutamlarının, o büyüleyici güzellikteki kokusunu tekrar bahşettim ciğerlerime. Benim gibi biri için çok özel bir hediyedi bu eşsiz güzellikteki ruh ve hiçbirşeye pahabiçilemezdi gülüşü, sesi, gözleri, dudakları...

Soğuktum. Buz tutmuş duvarlarım onun saçtığı ışıkla eriyordu. İçeride bir yerlerde yıllar önce gömdüğüm o küçük çocuğu, onun eğlenceli ruhunu tekrar ortaya çıkarıyordu. Öylesine özel ve benzersizdi ki hiç kimse dokunmasın istiyordum onun güzel tenine... Baktığımda erdiğim kırmızı tutamlarına. Bencildim belki ama zaten böyle biriydim ben. Hoseok'a bencil olmaksa bence yeterince masumdu. Hoseok'un adının geçtiği herşey masumdu.

Burnum, geçtiğimiz tümsek yüzünden sarsılıp boynuna sürtünce omuzlarını çekip kıkırtısını bıraktı geceye. Tüm ruhumla sarıp sarmalamak istiyordum onu. Küçücük bir kıkırtısıyla bir yapbozun parçaları gibi parçalanıyordum. O bilmiyordu belki ama çoktan ona mat olmuştum.

Ve Yoongi yalnızca Hoseok'u için mat olabilirdi...

Evine geldiğimizi görünce durdurdum bisikleti. Nefret ediyordum ayrıldığımız her andan. Hep yanımda olsun istiyordum. Ona ne olduğunu veya ne yaptığını düşünmekten uyuyamıyordum bile doğru düzgün. Sadece yanımda olsa olmaz mıydı... Daha ne kadar engeller girmeliydi? Sınavımız ne kadar sürerdi? Veya mutlu bir sonu var mıydı? Olmalıydı elbet. Olması için herşeyi yapabilirdim.

Ayaklanıp baktı titreyen kahveleri ile gözlerime. Titrediğini hissettim kalbimin. Ama bir farklı da bakıyor gibiydi. Dolu doluydu sanki gözleri, bu sefer mutluluktan da değil. Hüzünlü gibiydi. Ayaklanıp korkarak yasladım avcumu yumuşacık ve sıcak yanağına.

"Hoseok iyi misin?"

Titrek bir gülümseme yerleştirdi pembe dudaklarına. Çantasının kulplarını kavrayan ellerini sıktı biraz daha.

"Teşekkür ederim Yoongi. Bu gün çok güzeldi."

"Yaptığım şeyler için teşekkür etme artık."

Yüzüne yerleştirdiğim avucum yavaşça kaydı yüzünden. Yaklaştırdı uğruna ölebileceğim güzellikteki yüzünü. Lanet olsun o ne yapıyor! Şeker tadındaki dudaklarını işkence gibi yavaşça dokundurdu ince dudaklarıma. Yumruk yapıp batırdım tırnaklarımı avuçlarıma. İlk kez o adım atmıştı buluşturmak için dudaklarımızı. Ama böylesine yıkılacağımı düşünemezdim. Onun karşısında güçlü ve sert duran bedenim dokundurduğu dudakları yüzünden yanmış ve küllerini savurmuştu gecenin karanlığına. Öpüşü tıpkı kendisi gibi masumdu... Bir kaç saniye öylece durup yavaşça ayırdı dudaklarımızı. Kızaran yanaklarını izledim kıstığım gözlerimle. Kızaran elmacık kemiklerini ısırmak ve onu saatlerce sevmek istiyordum... Gitmeden yapılır mıydı bu şimdi bana! Bir iki adım gerileyip hiç birşey söylemeden merdivenlerden çıkışını izledim, hipnoz olmuş bir şekilde - aptal gibi göründüğüme yemin edebilirim-.
Arkasını döndü rüzgarda dalgalandı koyu kırmızı saçları.

"İyi geceler."

Kuruyan dudaklarımı yalayıp kendimi toparlamaya çalıştım.

"İ-iyi geceler."

Lanet olsun az önce kekeledim mi ben!

Gülümsedi, küçük gamzeleri açtı dudaklarının iki yanında.
Gidebilir miydi artık? Yoksa bende ardından gelebilirdim.

SUKHA - Sope [Tamamlandı] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin