Önümdeki koca barın tabelasını belki de ellinci kez okudum.
Devil Clup
Tabeladaki şeytan boynuzlarına bakıp sırıttım. Üzerinden on yıl geçmesine rağmen unutulmamıştım. Ben hâlâ Devil Clup da Şeytanın Kızı'ydım.
İçeri girmek için bir adım attığım sırada, korumalar beni durdurdu. Üzerimdeki kırmızı elbiseyi sıyırıp, sağ üst bacağımdaki ufak şeytan sembolünü görmelerini sağladım.
"Şifre."
Gözlerim dalarken, tek tek dudaklarımdan döküldü dizeler.
Gerçi, dökülen sadece o dizeler değildi. Her kelimemde hislerimi tek tek kaybettim. Buna rağmen kalbime gömdüğüm 15 yaşındaki ölü Kasathana'nın ruhu, bedenimde tekrar hayat buldu.
"Ama geçecek hepsi, hepsi geçecek.
Şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
Gözlerimin içine bakmaktan korkma Anna.
Sen adımını attığın andan itibaren
hira dinginliğine dönüşecek ortalık." Dalan gözlerimi korumalarda gezdirdim ve yutkundum."Tanrı, bizimle de konuşur belki."
"Hoş geldiniz efendim. Sizi sabırsızlıkla bekliyorduk." En samimi gülümsememi onlara bahşederek içeriye, evime girdim.
Yanlış duymadınız, burası benim evimdi. Tam on yıl önce terketmek zorunda bırakıldığım evim bir bardı evet. Yıllar sonra burayı, hiç değişmeyen atmosferini hissetmek, bedenimde hayat bulan ruha bir can daha verdi.
Bakışlarımı sessizce etrafta gezdirdim. Hiçkimseyi tanıyamamak beni üzse de, bunu umursamadım. Kimseyi tanımaya ihtiyacım yoktu.
Bakışlarım ringe döndüğü an, orada donakaldı. Kulaklarım tezahüratları yeni işitmeye başlamışken, bulunduğum yere çakıldım.
Meriç, çocukluk aşkım.
"Bana söz vermişti." İstemeden dudaklarımdan firar eden cümleyle gözlerim doldu. Anında kapattım, kenara çekildim ve nefesimi düzeltmeye çalıştım. "Ağlama. Güçsüz görünürsen, evinde olamazsın."
Bakışlarımı tekrar ringe çevirdiğimde, bu kez onu merdivenlerden inerken gördüm. Tezahüratlardan anlaşıldığı kadarıyla kazanmıştı. Merdivenlerin sonuna geldiğinde önüne atlayan sarışın kadına gülümsedi. Onlar dudaklarını birleştirmeden, duvarın arkasına geçip gözlerimi kapattım.
Her şeyin bıraktığım gibi olmasını beklemediğimi sanıyordum. Ancak yeniden doğan ruhum hâlâ onu hayal ediyordu. Kokusu, ses tonu, anılar bile zihnimden silinmişken onu başkasıyla görmek canımk yakmakla kalmamış, beni ikinci kez öldürmüştü.
Güçlü olmam gerektiğini zihnime haykırdım. Bir erkekten dolayı evimden, ailemden olamazdım. Bildiğim gerçeklerle yüzleşmek beni güçsüzleştirmemeliydi.
Saklandığım duvarın arkasından çıkıp, Anıl babamın odasına doğru hızlıca yürüdüm. Her türlü tepkisine hazır bir şekilde kapıyı açtım ve içeri girdim. Kağıtlarda gezinen bakışları bana döndüğünde nefesimi tuttum.
Kafasını yavaşça kağıtlardan kaldırdı. Önce duruşu dikleşti, daha sonra oturduğu sandalyeden kalktı. Beni birkaç saniye süzdükten sonra elleriyle yüzünü sıvazlarken arkasına döndü. "Tanrı'm, hayal görüyor olmalıyım." Tekrar bana döndüğünde, utançla gülümsedim. Ona karşı çok büyük bir özlemle doluydum.
"Seni çok özledim baba." Hızla bana doğru yürüdüğünde kendimi onun kollarının arasında, gerçek yuvamda buldum. Kollarım onun bedenini sararken gözlerimi kapattım ve kokusunu içime çektim.
"Kızım..." İstemeden kollarımı bedeninden çektim. "Seni çıkaramadım oradan, özür dilerim."
"Olması gereken oldu baba, özür dileme." Ellerini yüzüme koyup baş parmağıyla nazikçe yanağımı okşadı. Birkaç dakika sonra parmakları saçlarımın arasına girdi ve uzamış saçlarımı taradı.
"İyi misin?" Burnumu çekip ellerimi saçlarına götürdüm ve hafifçe salladım. Alnımı öptüğünde gözlerim istemsizce tekrar kapandı.
"Çok iyiyim baba, sonunda buradayım." Yüzümdeki ellerini çekip, bir eliyle elimi tuttu.
"Gel otur." Odadaki takım elbiseli adamların çıktığını farkettiğimde oturmak istemediğimi belirtmek adına elimi çektim.
"Baba... Ben burada kalmak istemiyorum." Çatılmış kaşlarıyla bakışlarını bana çevirdiğinde ensemi kaşıdım. "Burası bana çok yabancı artık. İnsanları, ortamı-"
"Burası senin doğduğun yer. Burada kalmak istememene saygı duyarım ama burası senin evin Kasathana. Sen artık hep buradasın." Avuç içlerimi birbirine sürterek kafamı eğdim. "Sorun Meriç ise..."
"Baba bana söz vermiştin, o gidecekti. Bana 'Sözleşmeyi iptal edeceğim ama onu yalnız bırakmayacağım' demiştin. Sözünü tutmadın mı baba?"
"Sözümü tuttum. O gitmek istemedi, zorla gönderemezdim." Dolan gözlerimi hızlıca sildim. Makyajım olmadığı için yüzümü ellemeyi sıkıntı etmiyordum. "Sen geldin Kasathana, artık hiçbirinin önemi yok."
"Diğerleri?"
"Leva, Ediz, Nehir ve Anıl gitti. Diğerleri hâlâ burada ama çalışmıyorlar. Erkekler dövüşe çıkıyor, kızlar onları destekliyor." Hepsi beni unutmuştu. Ne bekliyordum ki? Her şey olmadı gerektiği gibiydi. "Eğitim için yurt dışına gittiğini sanıyorlar, üzülme."
"Ne?"
"Hapse girdi demek istemedim, en iyisi bu oldu." Duruşumu dikleştirip derin derin nefes alıp verdim. "Üzülmeni gerektiren bir şey yok. Onlar senden vazgeçti, sen de onlardan vazgeçmelisin. Kimsenin peşinden ağlayacak değiliz, değil mi?"
"Baba... Biz Meriç ile sevgiliydik. O... O benden nefret ediyordur." Saçlarımı okşamaya başladığında yutkundum. Neden yalan söylemişti? Yalan gerçekten çözüm müydü? "Gerçekleri öğrendiklerinde her şey daha kötü olacak baba."
"Burası senin evin. Gitmesi gereken sen değilsin, onlar. Kimseye açıklama yapmak zorunda da değilsin." Gözlerimi silip ona sarıldım. "Üzülme, her şey yoluna girecek."
"Anıl Abi," kulaklarıma dolan ses ile istemeden gözlerimi kapattım. Onu ne kadar çok özlediğimi o an daha iyi anladım. On yıl olmasına rağmen hiçbir ona karşı olan hiçbir duygum bitmemiş, azalmamıştı. Hâlâ benim çocukluk aşkım, yakışıklı prensimdi.
"Ne oldu?" Babamdan ayrıldım. Meriç'in yüzüne bakacak cesaretim yoktu, bundan sonra da olacağına inanmıyordum. Yer yarılsın, içine gireyim ve bir daha hiç çıkamayayım istiyordum.
"Ben çıkıyorum, bizimkilerle akşam yemeğine gideceğiz sen de gelir misin?" Babam saçımı okşayıp alnımı öptü. Omzumu sıvazladığında kafamı olumsuz anlamda salladım. Onlarla yüzleşmek istemiyordum.
"Misafirim var, gelemem."
"Seda mı geldi? Neden demiyorsun bize?" Babam omuzlarımdan tutup gülümsedi.
"Seda değil," omuzlarımdan ittirerek beni Meriç'e döndürdü ve "Kasathana geldi." dedi.
Burada son bulan hayatım, yeniden burada başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Kızı
Mystère / Thriller"Ben daha 15 yaşındaydım Yelda! Kimse hatalarımı düzeltmeme yardımcı olmadı." Dolu gözlerimi beni dinleyen diğer arkadaşlarıma çevirdim. "Ben kimsede suç bulmadım, tüm hatayı üstlendim. Kendimi düzeltmeye çalıştım ama insanlar buna yardımcı olmadı...