Bölüm 6

57 8 0
                                    

-Kitchen Of Secrets-

Yazar: Lay_HungryOppo

Düzenleme: QueeN*

Çeviri: maxxidexx

6. Bölüm

#Kai

Güneşin yüzümü gıdıklamasıyla uyandım. Ardından hatırladım.

Bugün Kyungsoo ile bir randevum vardı!

Yüzümde büyük bir gülümseme ile giyinmeye başladım. Sabahın soğuk havası yüzüme çarparken elimle yavaşça saçlarımı karıştırdım. Yavaşça ayakkabılarımı giydim ve bağcıklarımı bağlamak için de zaman ayırdım. Belki… birazcık allık ve… Rimel sürmeli miyim.

Makyaj çantamı alırken dudaklarımı ısırdım ve yanaklarıma biraz allık sürdüm.(Allıklı bir Kai hayal edin vgh)Rimel sürerken dudaklarım ‘O’ şeklini almıştı.

Sonra gülümsedim ve odadan çıkıp Kyungsoo’nun yurt kapısını tıklamadan önce saçlarımı ellerimle gelişi güzel karıştırdım ve kapısını tıklattım. Odasının önünde bir süre bekledim, cevap gelmedi. Ardından kapıyı açıp hala uyuyan Kyungsoo’nun yanına giderken kıkırdadım. Kyungsoo’nun yüzüne daha yakından bakabilmek için eğildim. Vücuduma bir sıcaklık yayılmıştı.

“Uyurken çok… Sevimli gözüküyor”

Birden nefesimi tuttum çünkü hafifçe esnemişti. Bana bakarken ki şaşkın ifadesi gülümsemesini kamufle etmişti.

“O-odamda ne yapıyorsun?”

Masumca gülümsedim.

“Buluşma… Bugün? Saat çoktan 10.30 oldu.”

Kyungsoo giyinirken iç çekti ve bana baktı. Benden rahatsız olduğu hissine kapılmıştım. Kyungsoo’nun bağcıklarını bağlamasını izlerken yere baktım ve iç çektim. Sonra başka bir ağır iç çekiş daha bıraktı.

“Tamam, hadi gidelim… Nereye gidiyoruz?”

Kaşlarımı çattım ve kalbimde ani bir üzüntü hissettim. O… benime gelmeyi bu kadar çok mu istemiyordu?

“Uh… biz… caddenin kenarındaki küçük bir kafeye gidiyoruz.” Kyungsoo bir hayli ilgisiz gözükürken ağzımda ekşi bir tat hissetmeye başladım. Benimle takılmaktan gerçekten hoşlanmıyordu, değil mi?

Yavaşça odadan çıktım. Caddeye doğru yürürken Kyungsoo sessizce yanımda yürüyor bir yandan da yanımızdan geçen insanlara bakıyordu.

“H-hey… Kyungsoo?”

“Eveett?” yüzünde bir gülümseme belirdi.

“N-ne.. Ne yemek istersin?”

Çekingence genelde hep gittiğimiz kafeyi gösterdim. Ona kapıyı açmak için durdum.

“Evet… Ben noodle istiyorum”

O, kapının yanında bir sandalyeye geçerken başımı sallayarak onayladım. Karşısına oturdum ve menüde göz gezdirdim. Neden bana karşı çok soğuktu… Ne yapmıştım? Garson gelip bize ne istediğimizi sorarken çocuksu gözyaşlarımı tuttum.

“Tavuk ve salata alabilir miyim… Yanında
limonatayla birlikte lütfen.”

“Ve bir de… Siyah fasulyeli erişte ve… Kahve lütfen.” Garson başıyla onaylayıp gülümseyerek uzaklaştı.  Parmaklarımla masaya hafifçe vururken sessizce oturduk.

“Ee… Nasıl hissediyorsun?” Kyungsoo bana baktı ve iç çekti.

“Yorgun... Ve dürüst olmak gerekirse… sıkılmış.” Sıkılmış kelimesi kalbime bir bıçak gibi saplanmıştı. Durduramadan önce bir damla gözyaşı gözlerimden kaçtı.

“A-ah…” Masadan hızlıca bir peçete aldım ve gözlerime bastırdım.

“Her şey… Yolunda mı… Kai?”

“E-Evet… endişelenme. Sadece… seni yine kızdıracağım.” Hasret duyduğum tatlı gülüşü yüzünde belirdi.

“Kabalık ettiysem beni bağışla… Ben sadece… Yorulduğumda huysuz oluyorum… ama benimle buluştuğun için gerçekten memnunum.” Başımla onaydım, yüzünde büyük bir gülümseme vardı.

“G-Güzel! Mutsuz olduğunu düşünmüştüm… Seni yapmak istemediğin bir şeyi yapmaya zorlamak istemem.”

Kyungsoo başını salladı ve garsonun getirdiği içeceğini yudumlamaya başladı. Sonra gülümsedi.

“Hala biraz sinir bozucusun ama ne diyebilirim ki… Sen benim arkadaşımsın.”

Kyungsoo üzerine biraz içeceğinden döktüğünde beraber güldük. Kyungsoo gömleğini hafifçe silmeye çalışırken kendimi tutamayıp kahkahalara boğuldum. 

“Komik değil Kai… Islandım.”

Yemekler masadaki yerlerini alırken iç çekti ve tekrar gülmeye başladı. Kyungsoo yemeğine bakarken ben yavaşça yemeye başladım. Yemeye başlaması biraz zaman almıştı. Yemeğini yerken yüzünden memnun bir ifade geçmişti. Tavuğumun son parçasını da bitirirken dışarı baktım ve yağmur yağmaya başladığını fark ettim.

“Yemeğin nasıldı?” Kyungsoo kıkırdadı.

“Bayıldım… Ama yağmur yağıyor. Sırılsıklam olacağım.”

Ceketimi çıkarttım ve ona verdim.

“Hadi… Gidelim.”

İçten içe yalnız hissettiren bir gülümseme bıraktım. Pes etmek zorundaydım… Benden hiç hoşlanmayacaktı. Ben… önüme bakmak zorundaydım, değil mi? Yağmurda sessizce yurda doğru yürüdük. Binanın içine girerken yumruğumu sıktım.

“Yemek için teşekkürler. Sonra görüşürüz...” Huysuzca odama doğru giderken onu başımı sallayarak onayladım.

Ne diye… Uğraşıyordum ki? Ne olursa olsun bana ilgi göstermiyordu…

O sırada birine çarptım. Başımı kaldırırken nefesim kesilmişti.

“Ü-üzgünüm Taemin.”

Başımı okşarken, gülümsemesi beni biraz neşelendirmişti.

“Sorun değil hyung… Biraz takılmak ister misin?”

Elimi tutup beni yurt odasına doğru çekiştirirken heyecanla başımı salladım.

Bu his de neydi… Midemde ki kelebekler… gergin miydim? Ama neden? Taemin beni odasının ortasına oturttu ve bir kalem çıkardı.

“Hadi ‘Çizimimi Tahmin Et’ oynayalım” Yanına sokulurken kıkırdadım. Onun yanındayken kendim olabiliyordum. Bu hoşuma gidiyordu…

-Kitchen Of Secrets-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin