Melisa'nın konuşmasına inanmak istiyorum ancak Caner'in böyle olduğunu pek sanmıyorum. Yanındayken anladığım kadarıyla çok saygılı ve dürüst birisine benziyordu.
Melisa ile konuştuktan sonra hastanenin otoparkında beni bekleyen annemin yanına doğru yürümeye başladım. Buz tutmuş olan merdivende inmeye çalışırken az kalsın popo üstü yere düşücektim. Son anda merdiven korkuluğunu sol elimle tuttum.
Otoparka indiğimde annemin beni beklediğini gördüm. Arabayla yanıma doğru geldi. Camı açtı ve Melisa ile ne konuştuğumu sordu. "Kızlar arasında bir mevzu anneciğim." "Hastanede elini tutan oğlan çok yakışıklıydı,Ece. Aranızda bir ilişki varsa bilmek benim de hakkım."
"Aramızda bir ilişki yok ama olmasını isterdim." Bunu demem annemin çok hoşuna gitmiş olmalı çünkü baya güldü.
"Ece, şimdi eve gidip bir otel bulalım internette. Uludağ çok soğuk olur. Giyinmek için yeni kıyafetler almamız gerekebilir."
Araba ile giderken çocukluğumdan beri yaptığım bir şey vardı. Yanımda benimle birlikte gelen bir motorsiklet olduğunu hayal ederdim. Kafamı cama yasladım, yine o motorsikletin olduğunu hayal etmeye başladım. Bu sefer hastanedeki çocuk sürüyordu motorsikleti...
Eve geldiğimizde bizi kedim Mürsel bekliyordu. Onu kucağıma alıp her zaman oturduğum cam kenarına gittim. Havaların soğuması ile artık beyaz taklacı güvercinleri göremez olmuştum.
Annem kahvemi getirdikten sonra derin düşüncelere dalmaya başladım. " Melisa Caner hakkında gerçekleri mi söylüyordu? Bunu bilmiyordum. Melisa'nın okulda bayıldığım gün sanki bana kötü bir şey yaptığını hisseder gibiyim. Ama ne olduğunu tam bilmiyorum. Melisa'ya bunu sorarsam yanlış anlayabilir. Telefonumda belki Caner'in numarası vardır oradan geçmiş mesajları okursam olayları çözebilirim."
Telefonu açtığımda kilit ekranında Caner'in fotoğrafını görünce aramızda bir şey olabileceğini düşünmeye başladım. Whatsapta sınıf gurubundan Caner'in numarası buldum ancak onunla daha önce hiç konuşmamışım. Muhtemelen sevgili olmamışız yoksa burada mesaj olurdu.
Caner'e mesaj atmayı karar verdim. Ona ne yazmalıydım bunu tam olarak bilmiyorum. Onunla konuşarak azından bir şeyler alabileceğime inanıyorum.
Ece: Caner benim Ece. Hastanede yanımda olduğun için sana teşekkür etmek istedim.
Caner: Rica ederim. Zaten seni yeterince üzdüm. Sen şu an iyi misin?
Ece: Gayet iyiyim sorduğun için saol.
Caner: Ece beni affedebilecek misin?
Demek ki Caner beni üzmüş. Affetmeli miyim bunu bilmiyorum. Çünkü kabahatinin ne olduğunu bilmiyorum. Tekrar Caner'e yanıt vermek için whatsapa girdim.
Ece: Tamam affediyorum seni. Bir daha sakın üzme beni!
Caner: Bu kadar kolay affetmeni beklemiyordum doğrusu.
Caner ile konuşurken bir anda yere bir şey düştü. Mürsel yine annemin kitaplarından birisini düşürmüştü. Yerdeki Kırmızı ciltli kitabı rafa koymak için eğildiğimde. Arasında bir fotoğraf olduğunu farkettim.
Annem ile babamın gençlik yıllarından kalma eski bir fotoğraftı bu. Meriç nehrinin kıyısında çekilmiş bu fotoğrafta bende vardım. Annemin karnındaymışım. Bu fotoğrafı görünce çok duygulandım. Bu fotoğrafı daha önce hiç görmemiştim. Kitabı yerine koydum fakat fotoğrafı kendi odamdaki şeker portakalı kitabımın arasına sakladım. Babamı özledikçe bu fotoğrafa bakacaktım.
Annemin çalışma odasında laptoptan otel biletlerine bakıyordu. "Anneciğim uygun bir otel buldun mu?" "Evet Ece, buldum. Harika bir otele gideceğiz. Sabah yola çıkarız. Kıyafetleride oraya varınca alırız." "Tamam, sen nasıl istersen anne."
Sabah anem beni erkenden uyandırdı. Erken uyanmaktan oldum olası zorlanmışımdır. Erken uyandığımda yaptığım ilk icraat kahve içmek oluyor genelde.
Kedim Mürseli en yakın arkadaşım Melisa'ya emanet ettim. Gözüm arkada kaldı demesem yalan olur. İlk defa onu başka birine emanet etmiştim çünkü. İstanbul'dan ayrılırken yanıma babamın fotoğrafını da almıştım. Babamı bizi terk etmesine rağmen. Ona olan sevgim ve hayranlığım hala çok yüksekti. Belki tekrar karşılaşsak beni sevebilir.
İstanbul'dan artık ayrılmıştık. Bugün önceki günlere nazaran daha sıcaktı. Yolda annem susmak bilmedi. Annem yolda sohbet etmeyi çok seven birisi tam aksine bense dışarıdaki manzarayı izlemeyi severim.
Uludağdaki otele yaklaşırken yol üstünde bir mağaza gördük ve kıyafet almak için mağazaya girdik. Montların olduğu reyonda evli bir çift dikkatimi çekti. Yanlarında mavi montlu bir de erkek çocukları vardı. Kadın kocasına hayran bir şekilde bakıyor ve tatil planlarını dinliyordu. Kadın mavi gözlü uzun saçlı orta yaşta birisiydi. Eşine hangi açıdan bakarsam bakayım bir türlü göremedim. Çok merak etmiştim şiir gibi konuşan o kişiyi. Yanlarına doğru yaklaşmaya başladım. Onları görebilmek için. Önlerinden geçmeye karar verdim. Önlerinden geçerken donup kaldım, sadece o adama bakıyordum.
Adam sol omzuma dokunup "ufaklık tanıdığın birine mi benzettin?" "Evet benzettim." Gülerek "kime benzettin bakalım beni." "BABAMA BENZETTİM SİZİ !"
İnstagram: omerfaruik beni buradan takip etmeyi unutmayın.
Sevgili okur kankalarım oy vermeyi unutmayın lütfen.
Sizi küçükken terk eden babanızla yıllar sonra karşılaşsaydınız o ne söylerdiniz?
Buraya Ece'nin annesi gibi sohbet etmeyi çok seven arkadaşlarınızı etiketleyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut
RomanceBütün acılara rağmen içinde bir çiçek gibi büyüttüğüm aşkımı, her gün hayallerle suluyorum.