Kelebekten...
Kahve dükkanından çıkalı 10 dakika olmuştu. Aslında bunu bana Tae söylemişti. Nasıl bildiği konusunda bir fikrim yoktu. Nasıl bildiğini sorduğumda "Müthiş zekamı kullandım." demişti. Bence tam tersiydi ama bunu sorgulamak için çok soğuktu. Üşüyordum.
Oturduğumuz taşta biraz kıpırdandım. Artık vücudumdaki her bir hücrenin donduğunu hissedebiliyordum.
"Hep dışarıda mı yaşayacağız?"
"Üzgünüm ama bir çiçeğin içinde yaşamak için fazla büyüğüz."
"Onun bende farkındayım. Bir eve ihtiyacımız var."
"SENCE BEN ÇOK MU MUTLUYUM?"
"Ne?"
Ne oluyor birdenbire?
"SENİNLE BURADA BU ŞEKİLDE OLMAK İSTEMEZDİM, KEŞKE SENİNLE HİÇ UĞRAŞMASAYDIM. SENİNLE YAN YANA BURADA OLMAK..."
Bir süre duraksadı. Daha sonra beni derinden kıran o cümlesini tamamladı.
"...beni iğrenç hissettiriyor."
Demek iğrenç hissettiriyor. O zaman ben ona muhtaç değildim. Ayağa kalkıp yukarıdan bana baktı. Evet üzülmüştüm. Bende yaşıyordum. Yaşamam bile saygıyı hak ettiğimi gösterirdi. Onun yaptığı saygısızlıktı. Ayağa kalktım. Hâlâ ondan kısaydım.
"İĞRENÇ HİSSEDİYORSAN NEDEN YANIMDASIN? BU CEZAYI BİRLİKTE ÇEKİYORUZ!"
Derin bir nefes alıp kafasını eğdi. Yüzüme baktığında yorgun görünüyordu. Onu ben mi yormuştum?
"Daha fazla birbirimizin kalbini kırmayalım. Burada ayrılalım. Birlikte devam edersek kötü sonuç elde edebiliriz."
Arkasını dönüp iki adım atmıştı ki iki elimle sağ elini tuttum. Evet galiba ben ona muhtaçtım.
"Lütfen beni bırakma. Ben bura ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Krallar ayrı kalmamamızı söyledi. Sadece 20 günümüz var. Lütfen..."
Kafamı eğip yağan yağmurda bir göz yaşımın akmasına izin verdim. Yalnız kalamazdım. Bu yola ikimiz devam etmeliydik ama o ikimizin yolunu da kapatıyordu.
"Bu yola birlikte başladık ama ayrı devam etmeliyiz. İyi şanslar."
Elimi elinden hızla kurtardı ve yağmurlu havada beni geride bıraktı. Arkasında çıplak sırtına bakıp kalmıştım. Gidişini,beni yarı yolda bırakışını izliyordum. Sağ omzumun arkasında bir acı hissettim. Yere çöküp acıyla yüzümü buruşturdum. Omzuma bakmaya çalışıyordum ama tam anlaşılmıyordu. Sağda şemsiyesi ile geçen bir kadını gördüm. Ayağa kalkıp kayalıkları aşarak kadına seslendim.
"Bakar mısınız? Rica etsem omzumda ne olduğunu söyler misiniz?"
Kadın arkama geçip omzumu açtı. Kapatınca kadına dikkatle döndüm.
"Bir kelebek dövmesi var. Çok hafif belli oluyor. Biraz kızarmış üstü."
"Anladım,çok teşekkür ederim."
Kadın gülümseyip yoluna devam etti. Canım artık daha az acıyordu. Yalnız başıma kalmıştım. Ağaçtan düşüp tek başına uçuruma yuvarlanmış bir kozalak gibi hissediyordum. Tae'nin omzunda olan dövme artık farklı modelde bende de vardı. Ben bir kelebektim fakat kanadım yara almıştı. Gözlerim denizdeki dalgaları buldu. Aklımdaki şeyi yapmayı planlıyordum. Geldiğim gün gidecektim...
#happyjiminday
İyiki varsın Jimin. İyiki yaşamamı sağladın. Sana her şey için teşekkür ederim. Teşekkür ederim gönlümü çalan,kalbimi heyecanla hızlandıran,sesinle beni rahatlatan ve beni o günlerden kurtaran mükemmel adam...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20/17 - Kim Taehyung(Askıda)
FanfictionBen karanlıkta kalmış beyaz kanatlı bir kelebektim.O ise önce etrafımı aydınlatıp daha sonra beni karanlığa iten ateşböceğiydi. 20/17 tamamen kafamda kurguladığım kısa bir hikayedir. Tüm hakları Tae'nin güzel ve saf kalbinde saklıdır!