"Bana bak Jimin!" dedim saçını çekip yere bastırırken. Dışarıda gördüğüm kız kavgaları sayesinde bir şeyler biliyordum.
"Sana baktım, söyle!" deyip saçımdan tuttu ve üstüme çıktı. Saçımı çekip tokat attı ve "O benim!" diye bağırdı. Yüzüne bir tokat atıp geriye ittim ve ayağa kalktım. Elimi dümdüz yapıp ona doğru uzattım. "Kim senin oluyor ve? Hayırdır sen? Tae senin falan değil!"
Hışımla ayağa kalkıp vücudumu süzdü. Yüzünü buruşturup "Tae sana bakmaz." diye mırıldandı gıcık bir sesle. "Bende bana baksın istemiyorum zaten. Sana bakacağına bana baksın daha iyi emin ol."
Arkamı dönüp mutfaktan çıkarken kendimi yerde buldum. Kafamı kapının kenarına çarpmıştım. Yavaşça doğrulup elimi kafamın arkasına koydum. Kan yoktu. Sadece acıyordu. Hafif gerileyerek gözlerimi kapatıp kafamı kapıya yasladım.
Şımarık, çocuk ruhlu iki genç böceğin cezası bu muydu?
Gözlerimi açtığımda Jimin karşımdaydı. Elindeki sivri uçlu, kesici aleti görmem ile kapıya sindim. Saçı başı dağılmıştı ve bu haliyle psikopat gibi görünüyordu.
"Şuan psikopat gibi göründüğümü düşünüyorsun. Öyle değil mi?"
"Münnecim misin nesin be? Uzaklaş benden."
O şuan korkunçtu...
"Bu bıçağı kalbinin ortasına saplayıp seni yok etmek istiyorum. Yok ol istiyorum!"
Bıçağı havaya kaldırdı. Gözlerimi kapatıp kıyametimin kopmasını bekledim. Tam o esnada "Bu kapı neden açık?" diye bir soru sesi duyuldu. Gözlerimi açtım. Jimin'in bıçağı havada kalmıştı. Tae elindeki çikolata ile bize sorar gözlerle bakıyordu. Ayağa kalktım. Jimin'i itekleyip göz devirdim.
"Peh! Bu kadar salak olunmaz. 'Kalbine saplamak istiyorum' diyorsun ama neredeyse kafama saplayacaktın."
Omuz silkip Tae'nin yanına gittim. Ağlamak üzereydim. Gözlerimin dolduğuna Tae'yi şahit edebilirdim. "Neredeydin?" dedim sessizce. Hafifçe tebessüm edip "Ev bakmaya gittim. Geldim işte." dedi.
"Seni öz-"
Yanımdan geçip Jimin'in yanına geçti. Arkama dönüp ne yaptığını izledim. Çikolatayı masaya koyup elinden bıçağı aldı. Ardından onu göğsüne çekip sarıldı. "Bir daha o şeyle uğraşma. Tehlikeli olduğunu biliyorsun. Canın yanabilirdi."
Sertçe yutkundum. Peki ya benim canım ne olacaktı? Ne ara bu kadar samimi olmuşlardı? Haksız olan Jimin'di fakat beni yok sayıyorlardı. Onlara bir adım attım. "Taehyung! Jimin seni oynatıyor. O seni kullanıyor. O seni kandıracak. Gitmeliyiz buradan!" dedim kafamı sinirle sağa sola sallarken. Tae, Jimin'den ayrılıp çatık kaşlarıyla bana yaklaştı.
"O senin gibi değil! Sen şımarığın tekisin. Onunla kendini karıştırma."
Sarılmaya ihtiyacımız var...
Kollarımı ona doğru uzattım. Boynuna uzandığım sırada geri çekilip kaşlarını çattı. "Şimdi de bana mı zarar vereceksin?"
Bu biraz fazla olmuştu. Zarar gören bendim. Ben az kalsın ölecektim. Burada kalamazdım. Ben ezilmek için değil yaşamak için buradaydım. Arkamı dönüp evin içinden çıktım. 3 katlı binanın dışına çıktım. "Söylesene! Banada mı zarar verecektin? Alışıksın zaten sen."
Yarıladığım bahçede ona doğru yavaşça döndüm. Artık ağlıyordum. "Sadece -hıck- sarılmaya ihtiyacın vardır diye düşünmüştüm."
Onları arkamda bıraktım. Sanırım kazanan Tae olacaktı. Ben ölecektim. Hissediyordum. Çünkü artık sağ omzumun arkasında öldürücü bir acı vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20/17 - Kim Taehyung(Askıda)
FanfictionBen karanlıkta kalmış beyaz kanatlı bir kelebektim.O ise önce etrafımı aydınlatıp daha sonra beni karanlığa iten ateşböceğiydi. 20/17 tamamen kafamda kurguladığım kısa bir hikayedir. Tüm hakları Tae'nin güzel ve saf kalbinde saklıdır!