Sanırım hangi günde olduğumuzu bile bilmeden yine uyanmıştım. Sürekli çalıştığım için her gün eklem ağrıları ile uyanıyordum. Hadi ama ben daha 22 yaşındayım. Hayatımın baharında çektiğim acılara bakın.
Tavana bakarak geçirdiğim 10 dakikadan sonra kalkmam gerektiğini fark ettim. Kyungsoo beni uyandırması için büyük ihtimalle Luhan'ı gönderirdi. Uyanmayınca da kendisi gelir beni dövmekten beter ederdi. Bunu hiç istemezdim.
Ayaklarımı yere sürüyerek mutfağa ilerledim. Kyungsoo yine hünerlerini göstermişti.
"Sonunda uyanabildin. Bende tam Luhan'ı gönderecektim"
"Evet, biliyorum". Bana doğru dönüp anlam veremediğim bir bakış attıktan sonra yaptığı omleti hepimize eşit bir şekilde paylaştırdı.
Luhan yine her zamanki gibi masum masum etrafa bakıyordu. Bir gün yiyecektim bu çocuğu.
Kapının çalmasıyla Luhan kapıya doğru yürüdü. Sabah sabah bize kim gelirdi ki?
Luhan'ın ufak bir çığlık atmasıyla kimin geldiği belli olmuştu. Tao...
Birkaç dakika sonra ikisi de mutfağa giriş yaptı. Kyungsoo ve ben aynı anda ayağa kalkıp Tao'ya kim önce sarılacak yarısına girdikten hemen sonra yeri boyladık.
Luhan, yerin soğuk olduğunu söyleyerek hasta olacağımızı düşünüp bizi zorla yerden kaldırdı.
Tao bundan 3 ay önceye kadar bizimle yaşarken, Kris'i bulmuş ve onun yanına taşınmıştı. Baştan Kyungsoo onun küçük olduğunu söyleyip her zamanki anne tavırlarını takınmıştı ama Tao bizi Kris'e kaçmakla tehdit edince mecbur izin vermek zorunda kalmıştı.
"Siz hâlâ sap mısınız ya!" diyip garip bir kahkaha attı.
Kyungsoo'dan kafasına yediği oklavayla susmak zorunda kaldı.
Kyungsoo'dan çok korkuyordum sanırım. Neresinden ne çıkartacağı hiç belli olmuyor.
"Size neler neler anlatacağım"
"Saçma sapan şeylerse anlatıp Luhan'ın aklını karıştırma"
"Gayet güzel şeyler anlatacağım. Dün Kris ile bara gittik. Hayatımda en çok eğlendiğim zaman olabilirdi"
"Bardaki geçen zaman mı yoksa gece evde geçen zaman mı?" diyip sırıtmaya başladım.
"Zaten gece gitmediniz mi bara? Başka gece de mi var?"
Yok, gerçekten yiyeceğim bu çocuğu!
"Evet evet başka bir gece daha var"
"Bu bizim içimizde nasıl böyle yetişti" dedi Tao.
Kyungsoo bile bu duruma gülmüştü.
"Hyung herkes bara gidiyor. Bir kere de biz gitsek"
"İstiyorsan gideriz." dedi Tao.
"Hem bizim içinde değişiklik olur"
Kyungsoo bize alayla sırıttı. Çünkü böyle bir şeye ihtimal bile vermiyordu. Tabii ki gitmemize izin vermeyecekti.
"Kyungsoo lütfen ama."
Cevap bile vermeye tenezzül etmeden yemeğini yemeye devam etmişti.
"Herkesin eğlenmeye hakkı vardır."
"O eğlenmeyi bilen kişiler için geçerli Baek. Yani siz hariç. Çünkü sizin eğlence anlayışınız içip içip götü başı dağıtmaktan başka bir şey değil"
"Ama Tao gidiyor. Biz niye gidemiyoruz ki?"
"O konu onun kocasını ilgilendiriyor. Siz ikiniz benim sorumluluğumdasınız. Bu konu da burada kapandı!"
Luhan ile birbirimize bakıp surat astık. Ne olurdu yani bir kere gitsek! Ölür müyüz sanki!
~~~
Ayaklarım resmen geri geri gidiyordu. İşe gitmekten nefret ediyordum.
Tek güzel olan şey iş arkadaşım Xiumin'di. Gerçekten iyi anlaşıyorduk. Onu seviyorum. Belki de Luhan'a benzediği içindi. İkisi de tanıdığım en masum insanlardı.
İçeri girer girmez yüzüme kahve kokusu çarpmıştı. Kahveyi de hiç sevmem ama para önemli!
Kasada duran Xiumin'e selam verdikten sonra önlüğümü üstüme geçirdim. Kahverengi... Hiç sevmem!
Ufak ufak müşteriler gelmeye başlamıştı. Sabahları zaten aşırı yoğun oluyorduk. Bekleyin beni eklem ağrıları, ben geliyorum!
~~~
Tam herkes gitti derken içeri 3 kişi girmişti. Nereden çıkmıştı şimdi bunlar?
Büyük ihtimalle yanımızda bulunan şirket çalışanlarıydı. Gece mesaiye kalınca hep buraya gelirlerdi.
Bunların hepsi niye dev gibiydi ki?
Xiumin siparişleri alırken ben sinirlenmiştim. Bu kadar şey ekleyip çıkartmaya ne gerek vardı? Kahve işte. Böyle insanlar canımı sıkıyordu. Uğraştırıyorlardı. Zaten her yerim ağrıyor ama para önemli!
~~~
"Kyungsoo hyung bugün geç gelecekmiş"
İşte bu!
Luhan'ı yukarı sürükleyip dolaptan kıyafet seçmeye başladım.
Deri pantolon ve takılarım gayet göz alıcıydı. Üstüme giydiğim transparan gömlek ile kombinim tamamlanmıştı. Tabii ki gözlerime eyeliner çekmeyi unutmamıştım.
Aynanın karşısına geçip "Hoay maşallah" dedim. Her zamanki gibi çok güzeldim. Kendine öpücük atıp yatakta oturan Luhan'a döndüm.
Luhan'a ise benimkine benzeyen bir kombin yapmıştım ama utandığı için kafasını yerden kaldıramıyordu.
"Baek hyung başımıza bir şey gelmez değil mi?"
"Gelmez gelmez merak etme... Belki de gelir..."
"Hyung!"
"Hadi gidelim"
Umarım bizi becermezler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M PREGNANT !
Fanfiction"Tebrikler! Hamilesiniz." "Yok artık!" "Yalnız erkeğim ben." "Çok nadir de olsa erkek hamileliği günümüzde mümkün olan bir şey Bay Byun." Luhan bana, ben Luhan'a bakıyordum. Kyungsoo beni öldürecekti...