Lise 2 de bitmişti. İntikamda harikulade alınmıştı. Dersler berbattı. Bu nedenle evdekilerle aram bayağı bozulmuştu. Babam emekli olmayı düşünüyordu. Ne olursa olsun olduğum şehirden ayrılmak istemiyordum. Okuldaki arkadaşlarım ne kadar aptal, sığ, gösteriş meraklısı olsalarda mahallede ki arkadaşlarım öyle miydi? Neredeyse hepsiyle kundaktan arkadaştık. Hepsi canımdı, ciğerimdi. Taşınma fikri bile beni çıldırtmaya yetiyordu. Onbirinci sınıf olduğumuz şehirde kalmak için ikna etmiştim ailemi. Bu senelik bir sıkıntı yoktu. Yaz tatili boyunca farklı farklı işlerde çalışmıştım. Tatile bir kaç kere Samsun'a gitmiştim sadece. Kısaca boş bir 3 ay oldu benim için. Anlatmaya değer bir şey bulamıyorum. Okula başladık aynı tas aynı hamam. İnsanlar biraz olgunlaşmıştı. Bende felsefeye ilgi duymaya başladım. Sabah akşam düşünmeye, araştırmaya başladım. Felsefe güzeldi fakat dinle çok fazla çelişiyordu. Ondan sonra baktım olacak gibi değil felsefeyle uğraşmayı bıraktım. Hayatın anlamını doğada aramak saçma gelmeye başladı. Sınırsız bir güç olmalıydı. Tevrattan başladım okumaya. İncil ve Kuran-ı kerim'in türkçe anlamlarını okudum. Ailem muhafazakar müslümandı. Fakat ben elimden geldiğince objektif olarak dinleri araştırmaya çalıştım. Budizmi falan saymıyorum. Budizm , zerdüşlük vb. dinleri araştırmaya başlar başlamaz eledim. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam'ın üzerine araştırmalarımı yoğunlaştırdım. Doğru yolun İslam olduğuna karar verdim. Allah kusursuz olmalıydı. Hazreti İsa'ya güreşte yenilecek bir güçte değil. Namaz kılamaya başladım. Oruç zaten tutuyordum. Değişik tarikatların mensubu oldum. Tarikatlardan soğudum kısa sürede. Yani 11. Sınıf din ve felsefe arasında gelip geçti. Felsefeyi bırakmamın bir sebebiyse dinle çelişkisini fazla araştıranların intihar etmesi veya delirmesiydi. 11. Sınıfta bitti. Yaz tatilindeydik 26 Haziran bir haber geldi babamdan... Hançer gibi yüreğime saplandı. Memleketimiz Tokat- Niksar'a taşınıyorduk...