Babamla yaklaşık 1,5 yıldır konuşmuyordum. 7 tane zayıfım vardı hocalarımız sağolsun zar zor sınıfı geçtim. Babam Niksar'a taşınmakta kararlıydı. Bende Amasya'dan ayrılmamaya. Evimizde huzur kalmamıştı. 3 gün dayanabildim bu kaos ortamına. Evi terkettim. Bir aya yakın arkadaşlarımda kaldım. Babam hala vazgeçmiyordu. Emekli olmaktan vazgeçti fakat Niksar'a taşıncaktık. O Taşova'ya taynini çıkarıp gidiş geliş yapacaktı. 20 temmuz günü evime döndüm. Evim dediysem eşyaların hepsi toplanmıştı. Ev gibi durmuyordu. Karar verdim. Simayın gönlünü alacaktım. Arkamda benden nefret eden birini bırakmak istemiyordum. Bir hediye paketi hazırladım. İçinde çikolatalar falan bulunuyordu. Simay çikolatayı çok severdi( O zaman çikolata kutusu hazırlamak özgün sayılabilecek birşeydi. Bu kadar ayağa düşmemişti ). Paketi balkonuna attım ve balkona çık sana bir kutu var diye mesaj attım . Kutunun içindeki ondan daha küçük bir kutu 26 tane kendi yazdığım şiir, ( hatta birisini aruz vezninde yazmayı denemiştim bayağı başarısız olmuştum) birde kağıtta Beni Affet yazıyordu. Kısa bir mektuptada durumu izah ediyordum. Verceği tepki konusunda ilk defa bu kadar kararsızdım. Nerdeyse her konuda vereceği tepkiyi ezbere bilirdim.( Mübalağa yapma diyenler olacaktır ama 3 yıl boyunca günde yedi saat bir insanı izlerseniz ezberlersiniz ). Eve gittim facebooktan bir mesaj geldi;
-Cidden gidiyor musunuz? ( Simayın bu kadar hoşuma gitmesinin bir sebebide kusursuz Türkçe kullanmasıydı belkide)
- Evet gidiyoruz.
-Bak Eyüp bugüne kadar çok kötü günlerimiz oldu. Ama iyi günlerimizde vardı. Ve ben onları unutacağımı hiç zannetmiyorum. Af dilemende çok saçma asıl sen beni affet .
- Simayım şu üç senelik ömrümde hiç aklımdan çıkmadın. Gerek sevgiyle gerek kin, nefret ile.
-Gitmeden buluşalım.
-Peki nerede buluşmak istersin ?
-Cumartesi günü belediye çay bahçesinde saat akşam 8.30da buluşalım. Sana uyar mı?
-Peki olur. Kendine iyi bak.
- Sende
İki gün vardı buluşmaya. Nerdeyse gözümü uyku tutmadı. Her ihtimali düşünmeye başladım. Ya Simay sağlam bir intikam düşlüyorsa ? Tedbir almaya başladım. Ben olsam benden bu şartlarda nasıl intikam alırdım? Beni çağırdığı yere Furkanı çağırır ve sevişirdim. Simay daha zekice düşünemezdi. Bende ne olur ne olmaz bir tane mahalleden kız arkadaşımı(kankamı) götürcektim buluşacağımız yere. Bir terslik olursa diğer masadaki kankamın yanına geççek ve ezik pozisyonuna düşmüyecektim. Neyse ki korkulan olmuyacaktı. Tarih 24/05/2014 Amasya'da son iki günüm. Akşam Simay'la randevumuz var. Saat 19.30 belediye çay bahçesi evden yürüyerek 35-40 dk sürüyor. Otobüse binmedim. Yürümeye karar kıldım. Yolda gördüğüm dostlarımdan helallik alıyım derken randevuya zor yetiştim. Saat 20.28 Çay bahçesine girdim. Simay ırmak kenarı manzaralı balkonda oturuyor. Kankam onun yanındaki masada oturuyor. Furkan görünürde yok. Her şey iyi gibi. Gittim selam verdim oturdum masaya oturdum.( hayal gücünüzü si... tabi ki koltuğa oturdum) Konuyu nasıl açacağımı bilmiyordum. O konuşmaya başladı ben suskun kalınca...
- Eyüp geçmişte olan husumetlerimizi bir kenara bırakalım. Geçmişle ilgili hiç birşey duymak istemiyorum.
Rahatlamıştım biraz geçmiş yoksa sıkıntı yok.
-Peki öyle yapalım. Gidiyorum hiç istemesem de bu şehirden.
- Nereye taşınıyorsunuz ? ( böyle bir soru cidden beklemiyordum )
- Tokat-Niksar'a
-Gitmesen olmaz mı. Beni görmemek için mi gidiyorsun. İstersen sınıfı mı hatta okulu mu değiştireyim ama gitme.
-Seninle bir alakası yok babamın boş işleri yüzünden.Hakkını helal et kendine iyi bak.( bunları söylerken ağlamaklı olmuştum o zaten ağlıyordu )
-Helal olsun. Beni unutma fırsat buldukça Amasya'ya gel.
Sonra kalktık öyle bir sarıldı ki bana yüreğimin şefkatle dolduğunu hissettim. Arkasıni dönüp koşarak uzaklaştı. Dedim ki içimden "Gidiyor gönlümün efendisi". Taşınacağımız gün gelip çatmıştı. Akşam oldu eşyaları yüklemeye başladılar. Yardım bile etmedim ne kadar geç o kadar iyi. Evimizin ilerisinde bir camii vardı. Yanında da evliya. Evliyanın önünde ise banklar vardı ve manzarası mükemmel ötesiydi. Orda 20-25 yakın arkadaş oturuyorduk eşyaları biz yüklesek 10 dk'dan az sürerdi eminim. O sırada mesaj geldi.
- Sizin mahalledeyim neredesin?
Ciddi miydi bu? Saat gece 10.30 ve evleri bize 1.30 saat uzaklıkta.
-Asıl sen neredesin?
-Osmanlı parkındayım
Arkadaşlarımdan nazikçe özür dileyip Osmanlı parkına gittim. Simay oradaydı ve hiç birşey demeden dudaklarıma yapıştı. Simayla buluşalı 1.30 saat geçmişti babam 35 kere telefondan aramıştı ve polise bile haber verdiğini eve gidince anlayacaktım. Simayı taksiye bindirdim ve gönderdim. O an öyle içime kapandım ki eve gittiğimde babam nerdeydin bile demedi. Yüz ifademden patlamaya hazır olduğumu anlamıştı sanırım. Arabaya bindik ve Amasya bitti. Lise hayatim boyunca hiç ağlamamıştım. Amasya'dan giderken dağlarına baka baka ağladım...