10.11.2020
Merhaba Taehyung,
Yıllar sonra, on yıl önceki erkek arkadaşıma neden bu mektubu yazıyorum bilmiyorum. Asla yollayamayacağımı bildiğim bu mektupları yazma sebebim belki hayata karşı dolmuşluğumdandır. Belki de en son on yedi yaşında, seninle olan anılarımda kendimi mutlu hatırladığımdandır. Bilemiyorum.
Hayat beni on yıl sonra planladığımdan çok farklı bir yere getirdi. Eğer on yedi yaşındaki halim gelip beni görse okkalı bir tokatı suratıma patlatmak isterdi. Hedeflediğim hiçbir şey gerçekleşmedi, pardon ben gerçekleştirmedim.
Benim duygusal bunalımı boşverelim. Belki de bizden konuşmalıyız, sonuçta bu mektubu sana yazıyorum değil mi? Hep kendimden bahsetmem hoş olmaz, eskiden bunu severdin gerçi.
Seninle ilk tanıştığımız zamanı hatırlıyorum. O zamanlar da zor günler geçiriyordum. Annem yeni ölmüştü ve ben tamamen yeni bir okula başlamıştım. İnsanların beni güçsüz görmesini sevmezdim, kim sever ki zaten? Sınıf arkadaşlarımın yanında kahkahayla güler, sonra etrafta kimse kalmadığında kendimi hissettiğimden gider okulun arkasında bir köşede ağlardım. On beş yaşındaydım ve annemi özlüyordum, çok fazla hem de.
Okulun arkasındaki küçük kaldırım taşının üstünde ağladığımı uzun süre kimse farketmemişti. Orası benim gizli yerim olmuştu artık, kimse beni orada bulamazdı.
Bir gün siyah saçları karışmış, üzerine okul ceketi yerine açık renk bir kot ceket giymiş dalgalı saçlı bir çocuk beni gördü. Adını ya da sınıfını bilmiyordum, sadece okulda gördüğümden yüzü tanıdık geliyordu. Orada ne arıyordu bilmiyordum çünkü sana bunu ne ben sordum ne de sen söyledin. Sahi, gerçekten orada ne arıyordun? Keşke bunu sana sorsaydın.
Beni orada farkettikten sonra ara ara gelip beni uzaktan izledin. Ben sessizce ağlıyordum, sen bana bakıyor bir şey söyleyecek gibi oluyor sonra geri gidiyordun. Şimdi düşününce tuhaf bir durum gibi geliyor ama garip bir şekilde on yıl önce bundan hiç rahatsızlık duymazdım Taehyung.
Bir gün ben aptal gibi ağlarken o çocuk yine geldi. Umursamadım, biraz bakıp geri giderdi çünkü hep öyle yapıyordu. Beklediğim gibi olmadı, çocuk bu sefer yanıma geldi ve oturdu.
'Senin yüzünden kız arkadaşımla kavga ettim.'.
Bana söylediğin ilk şey buydu. Joohyun, çok güzel bir kızdı. Onun sorunu fazla kıskanç olmasaydı, kıskanıp dile getirmesi korktuğu hiçbir şey yaşanmayacaktı oysa ki.
Şaşırmıştım. Kız arkadaşınla kavga etmeni sağlayacak hiçbir şey yapmadığımı biliyordum, ben sadece neden böyle dediğini merak etmiş ama yine de konuşmamıştım.
'Ona sürekli ağlayan bir kız görürsem nedenini sormalı mıyım diye sordum o da delirdi.'
Yine cevap vermedim. Dürüst olmak gerekirse seni hiç tanımıyordum ve böyle yanıma gelip birden benimle konuşmanı garip bulmuştum. Beni günlerce ağlarken izlemiş, sonra da birden yanıma gelip konuşmaya başlamıştın. Yerimde kim olsa aynısını yapardı.
'Dışarıdan hastalıklı gibi gözüküyor olmalıyım.'
Sana cevap vermemi umursamıyor, benimle konuşmaya devam ediyordun. Teşekkür ederim, beni o günden beri hep iyi hissettirmeyi başardın. Sanki Tanrı bana hem büyük bir acı, hem de onu atlatmamı sağlayacak bir insan vermiş gibiydi. Bilemiyorum, belki de ben on beş yaşında bir ergen olduğumdan her şeye anlam yüklüyordum.
'Biri manyak gibi ben ağlarken gelip beni izlese biraz ürkerdim.'.
O gün beni güldürmeyi başardın. Dudaklarımdan çıkan o minik kıkırtı seni mutlu etmiş olacak ki senin de suratında bir gülümseme oluştu. Her zaman mükemmel olduğunu düşündüğüm gülümsemelerinden biri. 'Ben Taehyung.'
Elini bana uzattığında ben de sana benimkini uzattım. Belki de sana dönüp baktığım o an, ciddi ciddi yüzüne baktığım ilk zamandı. Gerçekten hoş bir suratın olduğunu o zaman farketmiştim. Yakışıklı ve kibar biriydin, her kızın hayali. 'Jisoo.'.
Birbirimizle resmi olarak tanıştıktan sonra bana kız arkadaşınla seni barıştırmak zorunda olduğuma dair birkaç şey söyledin. Moralim yerine gelsin diye benimle dalga geçiyordun ben de sana ayak uydurdum. O gün yerlerde olan moralimi yerine getirmiştin. Dediğim gibi, teşekkür ederim.
O günden sonra sınıf arkadaşlarıma senin kim olduğunu sordum. İki üst sınıfıma gidiyordun, adın Kim Taehyung'tu, baban bir doktordu ve yüzme takımındaydın. Eğer seni biri okulda gerçekten dikkatle izlerse öğretmenler ve diğer öğrenciler tarafından sevildiğini anlayabilirdi. Dışarıdan o kalabalık arkadaş grubunun içerisinde soğuk biri gibi duruyordun ama hiç de öyle biri değildin. O gün yaptığın şey bana özel değildi, sen gerçekten iyi bir insandın. Hatta o zamanlar senin içinde bulunduğumuz dünya için fazla iyi olduğunu bile düşünürdüm. Belki okulun en popüler çocuğu değildin ama kesinlikle altın çocuk sendin.
Bana gördüğün her yerde selam verir, yemekhane sırasında birinci sınıfların önüne geçilip durulduğundan eğer arkada kalırsam beni sıranın en başına koyar, bir şey demezdin. Neden başta bana böyle bir sempati kurmuştun bilmiyorum, sadece bana yardım ediyordun ve ben o zamanlar hayatımdaki küçük yardımlara ihtiyacımın olduğu bir dönemdeydim.
Her neyse, şu an gitmeliyim. Seni özledim ama özlememin bir şey farkettirmeyeceğini de biliyorum. Tekrardan teşekkür ederim, beni o kadar iyi hissettirebildiğin için.
Sevgiler, Jisoo.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love, jisoo || vsoo. ✔️
FanfictionYirmi yedi yaşında bekar bir anne olan Kim Jisoo, lisedeki sevgilisi Taehyung'a mektuplar yazıyordu. angst|minific