Bölüm: 4

527 38 3
                                    

[Theo]
Tüm oyuncular yerini aldı. Bense kenarda oturmuş sahadaki takımı izliyordum. Stiles da yanıma oturdu. Scott'a selam vermek için ayağa kalktım. Son zamanlarda gördüklerimi ona anlatsam mı diye düşündüm. Sonra zamanlamamın yanlış olduğunu anlayıp yerime geri oturdum. Birkaç dakika sonra maç başladı. Gözlerim Liam'ı aradı. Formasıyla tanıdım. Biraz onu izledim. Gerçekten orda olmayı hakediyordu. Hızlı koşuşu ve topu kaleye fırlatışı.. İyi bir takım oyuncusuydu. Hatta en iyisi.
  Maçın sonuna yaklaşıyorduk ve okulumuz birkaç sayı gerideydi. O an Scott ile göz göze geldik. Kulağını işaret etti. Bana söyleyeceği şeyi kurt adam duyularımla dinlememi istiyordu. Ona odaklandım.
"Kullanmalı mıyım bu şansı?" diye fısıldadı.
Hayır anlamında kafamı salladım.
"Hayır Scott adil bir maç olmalı" dedim.
Umarım kurt gücünü kullanmazdı ve her şey yolunda giderdi. Derken saniyeler içinde birisi sahada hızlanmaya başladı. Ama bu sıradan bir koşma değildi. Hırçındı. Korktum. Formasından onun kim olduğunu ayırt etmeye çalıştım. O kadar hızlı koşuyordu ki tek anlayabildiğim formasının kırmızı yani bizim takımdan biri olduğuydu. Dört kişiyi yere yıkarak  kaleye doğru koştu. Topu fırlattı ve yere yığılıp kaldı. Top kaleciyi geçip fileyi yırtmıştı. Herkes ağzı açık bir şekilde o kişiyi izliyordu. O kişi.. O.. hayır olamaz. Yere yatan Liam'dı. Kırık dolap, pençe izleri. Kontrolsüz hareketler yapan oydu. Uzaktan Scott'a baktım ve "Liam bir kurt adam" diye fısıldadım. En az benim kadar şaşkın ve endişeli gözüküyordu. Sahaya girmeli miyim diye düşündüm ama Scott benden önce davrandı. Yanına gidip onu kaldırmaya çalıştı. Stiles'a döndüm. En şaşkın duran oydu. Ağzı açık bir şekilde sahaya bakıyordu.
"Stiles. Kendine gel" diyerek onu sarstım.
"Bir şey yapmalıyız. Onu sahadan çıkarmanın yolunu bulmalıyız."
"Hey Stiles sana diyorum. Şaşkınlığı bir kenara bırak ve bir şey düşün." diyerek ondan yardım istedim. Yapmamız gereken tek şey onu sahadan çıkarıp olanları anlatmamızdı. Ama bir anda bunu söylemek ne onun için ne benim için kolay olmazdı.
  Stiles ayağa kalktı ve etrafa bakındı. Koçun yanına gidip ona bir şeyler söyledi. Her ne söylediyse koç bir anda karşı takım oyuncularının dinlenme alanına gitti. O sırada koşarak sahaya girdim. Scott, Liam'ı kaldırarak kenara oturttu. Liam hala kendine gelememişti. Bense sadece paniklemiş bir ifadeyle ona bakıyordum.
"3 kişi başında beklememiz onu korkutabilir. Biz gidelim" dedi Stiles. Uzaklaşırlarken Scott durdu ve arkasını döndü.
"Theo, onun için zor bir dönem. Onu böyle bırakamayız. Her şeyi öğretmemiz gerek. Sen yardım etmelisin. Anlatmalısın. Ve en önemlisi ilk başta ona bir kurt olduğunu söylemelisin."
Sadece kafa sallayabildim. Nasıl kurt olmuştu.. Ne zamandan beri böyleydi? Kafamda milyon tane soru varken Liam'ı okulun içine götürmek için ayılmasını bekledim.
Scott sahaya dönerken "Koça ne söyledin?" diye sordu Stiles'a. "Karşı takımdan birinin çantasında doping gördüğümü" diyerek güldü. Çok zekiydi ve aynı zamanda pratik zekalı. Herkes panikken bile kendini toplayıp bir şeyler düşünebilmişti.
  Liam ayılmaya başladı. Duraksadı ve sorular sordu. Sakin olması gerektiğini ve bayıldığını açıkladım. Onu okula giyinme odasına götürdüm. Sakinleşene kadar bekledim. Biraz su içmesine yardımcı oldum. O kadar naifdi ki sanki bir bebeği besliyormuş gibi hissettiriyordu. Bayıldığını anlattım ama gerçekleri söyleyemedim. Şu anda söyleyemezdim. Yeri zamanı değildi ve en önemlisi kimse buna hazır değildi. Üzerini değiştirmesini söyledim. Formasını çıkardı ama yanında giyebileceği bir şey olmadığını farketti.
"Dolabımda tişört olmalı bakabilirsin" dedim yardımcı olmak adına. Dolabıma yaklaştı. Kırık olduğunu farkedip dikkatlice açtı. Dejavu hissi yaşadığına emindim. Dolabıma atılan sert yumruk darbesi kesinlikle ona aitti. Muhtemelen aklında o ana dair anılar parça parçaydı. Ama birleştiremediği için hatırlaması pek de mümkün değildi.
  Dolabımdan beyaz tişörtü alıp giydi. Bol gelmişti ve o sanki içinde kaybolmuş gibiydi. Gülümsedim. "Zayıflasam iyi olur" diye tepki verdim. "Büyüsem iyi olur" diyerek karşılık verdi.
  Ne yapacağımı bilmiyordum. Ne anlatacağımı.. şuan onu nereye götüreceğimi... Öylece kalakaldım. Birkaç dakika sadece oturarak bekledik.
[Liam]
Ne yaptığımı bilmiyordum. Neden oturduğumuzu.. neden şuan Theo ile olduğumu.. hatta neden bayıldığımı. Sessizliği bozmak gerektiğini düşündüm.
"Ben nasıl bayıldım Theo"
Bana baktı ve sanki kötü şeyler olmuş gibi kaçamak bakışlar attı.
"Paniklemiştin sanırım hızlı da koşunca.. bilmiyorum Liam. Topu fırlattıktan sonra öylece yere yığıldın."
"Kaleci neden bana garip bakıyordu."
Kaçamak bir bakış atıp "Karşısında bayılan birini gördüğü içindir" diye cevapladı.
Daha fazla soru sormadım çünkü cevapları beni tatmin etmiyordu. Maçın bitmesini beklemek istemedim ve dinlenmek için eve gitmek istediğimi söyledim. Bahçeye çıktığımızda etrafa göz gezdirip bisikletimi nereye koyduğumu hatırlamaya çalıştım.
"Liam, izin ver seni bırakayım. Hem iyi de değilsin." diye teklifte bulundu. Cevap veremedim. Sadece onu takip ettim. Arabasının kapısını açmak için uzandığımda dolabı açarken yaşadığım dejavu hissini yaşadım. Başım döndü. Hızlıca arabaya bindim. Yol boyunca suskun kaldık. Yolu izleyebildim. Başka yöne bakamadım.
"Soldan girmeliydin."
"Oh hayır aradan bir gün geçmesine rağmen nasıl unutmuşum. Daha sık gelmeliyim sanırım"dedi ve gülümsedi. Gülümsemesi içimi ısıtmıştı. "Beklerim" kelimesi çıktı ağzımdan sadece. Malesef eve gelmiştik. Arabada biraz daha durmak istedim. Theo'ya baktım. El sallayıp arabadan uzaklaştım. Benimle ilgilendiği için ona teşekkür bile edememiştim. İki günde annem çalıştığı için evde kalan yalnızlığıma iyi gelmişti. Yatağa uzandım. Sabah olmamasını diledim ilk defa. Bugün bitmesin yarın da hiç olmasın.

Who am I  [Thiam]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin