59 9 7
                                    

Güzel yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin. Keyifi okumalar 🌸🌸🌸

Jongin, Akademi'ye gelip eğitimine başlayalı bir hafta geçmişti.

Büyük toplantı salonunda yapılan konuşmanın ertesi günü çalışmalara başlanmış, okulun çatısı altındaki bütün gençler ülkelerine faydalı olabilmek için ter akıtıyordu.

Esmer oğlan da diğerlerinden pek farklı değildi. Her ne kadar buraya boks kariyeri için gelmiş olsa da, fazladan çalışmak onun için hiçbir zaman yük olmamıştı. Böyle bir yerde, temel ve uygulamalı eğitimler görmenin de çok havalı olduğunu düşünüyordu ayrıca.

Yine, güneşin kendisini henüz göstermediği, gösterse de havayı ısıtmadığı erken saatlerde, beş genç uykunun en tatlı yerinde kapıdan gelen vurma sesiyle aynı anda yataklarından fırladılar.

"Sabah idmanı. Kalkın!"

Kat nöbetçilerinden biri demir çerçeveli kapıya elindeki tahta cetvelle vuruyor, koridordaki bütün oda sakinlerini sabah idmanı ve teftiş için uyandırıyordu.

"Tarağımı gördün mü?"

"Diş fırçamı kim kullandı?!"

"Off yerler ıslakmış!"

"Adamım! Tuvalete en son kim girdiyse ceset yemiş olmalı," hep beraber güldüler ve son hızla hazırlanmaya devam ettiler.

Chanyeol herkesin üstünü başını kontrol edip, bir haftadır her gün yaptıgı gibi Jongin'in yakasını düzeltti ve sırayla, koridordan hızla geçen diğer öğrencilere katılıp bahçeye indiler.

Bahçenin etrafında beş tur koştuktan sonra sert bakışlı, ekşi suratlı eğitim koçunun önünde sıra oldular. Yüzer şınav ve mekiğin ardından sayım yapıldı. Bütün bunlar Jongin için çocuk oyuncağıydı, daha ağır tempoda çalıştığı zamanlar olmuştu. Sayımdan sonra kahvaltı yapmak için okula geri döndüler.

Jongin'in burayla ilgili sevdiği şeylerden biri de lezzetli yemekler olmuştu. İsterlerse ikinci bir tabak alabiliyorlardı. Her sabah taze kahve ve süt oluyordu. Ayrıca klasik okul yemeklerine göre bolca kırmızı et ve deniz ürünü içeriyordu.

Önündeki kaseden, dumanı tüten balık çorbasından bir yudum alıp yutmadan önce tadını çıkardı. Kardeşi olsa buna bayılırdı.

Beş genç kendi masalarında oturup fısıltıyla sohbet ederek, ki yüksek sesle konuşup gülmek ceza alma sebebiydi, yemeklerini yiyorlardı.

"Odadaki boş yere artık biri gelecek mi? Bir şey biliyor musunuz çocuklar?"

Jongin merak ettiği şeyi yine sordu. Bildiği kadarıyla okulda boş olan tek yatak kendi odalarındaydı.

"Ah aptal kafam!" Chanyeol bir şey farketmiş gibi eliyle alnına vurdu. Diğerleri ona döndü.

"Söylemeyi unuttum, birkaç gün içinde biri gelecek sanırım. Müdire hanım, öğretmenlerden birine söylerken duydum."

Masadan mırıltılar yükseldi.

"Umarım temiz biridir," dedi Xiumin.

"Umarım tatlıdır," diye ekledi Chen ve kaşlarını oynatmaktan çekinmedi. Masadaki herkesten ayıplar bakışlar alınca susmak zorunda kaldı.

Jongin de merak ediyordu. Nedense içi kıpır kıpır olmuştu.

Kahvaltıları bitince tabaklarını bıraktılar ve başlamak üzere olan derse yetişmek için acele ettiler.

Günün geri kalanını kaplayan tarih, coğrafya ve edebiyat dersleri beyinlerini yeterince zorlamıştı. Akşam idmanı da bitip duşlara girdikleri zaman ise, cennetten bir parça gibi hissettiriyordu.

"Adamım okulun vücut ihtiyacını Chanyeol ve Jongin karşılıyor resmen!"

Chen'in zaten gür olan sesi duşun duvarlarında yankılandı. Kendi grupları hariç, üç beş kişi de dönüp garip garip baktı.

"Bağırmasana aptal herif. İnsanlar şey olduğumuzu sanacak,"

Chanyeol biraz kızgınlıkla biraz panikle Chen'e çıkıştı. Jongin ise onun bu hallerine alışmıştı bile. Çocuk hayranlık duyduğu şeyleri söylemekten çekinmiyordu, biraz da patavatsızdı işte.

Chen yeni bir olay daha yaratmadan işlerini hızlıca halledip odalarına döndüler.

Yatmadan önce akşam sayımı yapıldı ve saat gece yarısına gelmeden bütün okul karanlığa teslim oldu.

Jongin, ağrıyan ve sızlayan bir vücutla ne kadar hızlı uyunabilirse o kadar hızlı uyumaya çalıştı. Diğerlerinin fısıltıları kulağına ninni gibi geliyordu şimdi. Açık pencere dışarıdaki böcek sesleriyle birlikte iyi geceler dileklerini de kulaklarına taşıyordu. Az sonra Chanyeol kalkıp kapatacaktı.

Evinde olsa muhtemelen annesine yardım ediyor olurdu. Ondan bu şekilde, alelacele yazılmış tek bir mektupla ayrılmak çok zoruna gidiyordu. Dudaklarında buruk bir gülümseme belirdi ve gözleri yaşardı. Sızlayan burnunu parmaklarıyla sıkıp derin bir nefes çekti. Hafifçe yutkundu. Gözlerini kapatıp kendini uyumaya zorladı. En son Chanyeol'ün kalkıp pencereyi kapattığını duymuştu.

Gecenin bir yarısı okulun büyük, sürgülü demir kapısının açılma sesiyle, huzursuz uykunun kollarından sıyrıldı. Gözleri karanlığa biraz alışınca hafifçe doğrulup etrafına bakındı. Yan ranzanın alt katındaki Chen de uyanmış camdan dışarıya bakıyordu. Chanyeol'ü rahatsız etmeden inmeye çalıştı ama onun da zaten uyanmış olduğunu gördü.

"Neler oluyor?" Boğuk ve çatallı sesiyle herkesin sormak istediğini sordu.

"Birileri geldi çocuklar," Chen de uyku sersemi haliyle konuştu.

Xiumin de kalktı ve hepsi camın önüne doluştular. Odanın en genç üyesi olan Junhong hepsinden uzun boylu olduğu için en arkada durmuştu.

Gecenin karanlığında okulun önünde duran araçtan sırayla iki kişi indi.

"Çocuklar ben bu adamı tanıyorum." dedi Chen dikkatle inenleri izlerken.

Merakla ona döndüler.

"Bay Do bu. Bölgesel parti lideri. Ama yanındaki kim bilmiyorum."

Hepsi tekrar dışarı bakıp fikir yürütmeye başladı.

"Asistanı olabilir mi?"

"Belki komutanlardan biridir, gerçi çok genç duruyor ama..."

"Oğludur belki de," Daha mantıklı gelmiş olacak ki hepsi Jongin'i onaylar sesler çıkardılar.

Adamlar binaya girip gözden kaybolunca Chanyeol herkesi yatağına gönderdi.

"Tamam çocuklar her kimseler yarın öğreniriz. Haydi yatalım." Kimse itiraz etmedi ve yataklarına yollandılar.

Jongin de henüz soğumamış yumuşak yatağına girip yorganına sarındı. İçten içe onun kim olduğunu biliyordu aslında. Diğerleri de anlamıştı.

Bölgesel parti liderinin oğlu, yeni oda arkadaşlarıydı.

Sonunda penguenimi dâhil etmeyi başardım *alkış*
He bir de size bir soru. Junhong'un kim olduğunu bilene kahvaltı takımı hediye ediyorum 🙆🏻‍♀️
Bir sonraki bölümde görüşürüz 🌸🌸

NAPOLA || KaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin