7

31 9 2
                                    

dakikalar süren sessizliğin ardından devam etti yoongi.

"neyse işte, o gün de aynı şekilde veda ettik. ertesi gün yine o sahile gittim ve o yine beni bekliyordu. dondurma almamıştı bu sefer. koşarcasına gittim yanına, oturdum. 'günaydın bayım.' dedi bana. ben de öyle yaptım. yanına oturduğumdan beri fazla çekingen görünüyordu, bir şeyi söylemeye utanıyor gibiydi. kemikli minik ellerini nereye koyacağını bilemiyor, zayıfladığı için gittikçe çöken gözleriyle benden başka her yere bakıyordu. bir şey sakladığını sandım. göz göze gelmekten kaçınıyor, güzel yüzünü benden saklamaya çalışıyordu. adıyla seslendiğimde gözlerime baktı anında. yanakları al aldı. gülümsedi utançla ama üzgün gibiydi. ağzını araladı, bir şey diyecek gibi oldu, sonra vazgeçti. ne yaptığını anlamamıştım. onu bu durumdan kurtarmak için ben konuştum. 'sizi lunaparka götürmemi ister misiniz?' dedim. aniden verdiğim bir karardı, üzerine düşünmemiştim bile. heyecanla bir nefes bıraktı. gözlerimin içine baktı sonra."

tekrar duraksadı yoongi. o gün geldi aklına, hayatının en mutlu günüydü belki de.

"'olur.' dedi. utanmasa olduğu yerde zıplayacaktı küçük. çocuk gibiydi. aniden bir teklif sunmuştum ama bilmiyordum fransa'da lunaparkın nerede olduğunu. o götürdü beni. yürüyerek gittik, uzak da değildi zaten. yolda sürekli beni izliyordu, benim de ondan aşağı kalır halim yoktu. bir ara elimi tutacak gibi oldu. küçük parmakları benimkileri kavradı ama sonra utanıp cebine soktu ellerini."

o güzel adamın utangaç halini düşündü. yoongi, park jimin'in duygularını unutmak istemiyormuş gibi tazeliyordu her gün içinde. bileğe çizik atmakla eş değerdi bu onun için. kanatıyordu ama kanadıkça fazlasını istiyordu. bağımlısı olmuştu o duyguların.

"lunaparka vardığımızda ben daha etrafı incelerken o koşarak dönme dolabın olduğu tarafa gitmişti. orada dikilmiş beni çağırıyordu yanına. çocuk gibi zıplıyordu bir yandan da. gülerek yanına gittiğimde elimden çekiştirip bilet almıştı ikimiz için. yüksekten korktuğumu söyleyip hevesini kırmak istemedim. gökyüzüne çıktım onun için."

küçüğün gözleri dolmuştu.

"korktunuz mu bay min? dönme dolaptayken, gökyüzünde."

"korktum, çok. sesimi bile çıkarmadım ama. yanımda o vardı çünkü. elleri ellerimde, başı göğsümdeydi. huzur daha ağır bastı, korkumu belli etmedim. soğuk soğuk terler döktüm en yukarı çıktığımızda, ellerim titredi, başım döndü ama sustum. mutluydum. bir gün gelir de 'onunla lunaparka gidemedim.' demektense oracıkta korkudan ölmeyi tercih ettim."

"bay min! lafınızı böldüm ama orada da fotoğraf çekildiniz mi hiç? cebinizde birkaç fotoğraf olduğunu gördüm. eğer çekildiyseniz lütfen, yalvarırım gösterin."

canı acıyordu artık yoongi'nin. park jimin'i, geçmişini biriyle paylaşmak onun canını acıtıyordu. ama ikinci kez tutamayacağı bir söz vermek istemedi. sol cebine gitti eli yine, diğerlerine göre daha pürüzsüz olan resmi çıkardı. yine bakmadı, cesareti yoktu buna. direkt küçüğe uzattı.

sessizlik oldu, koskoca bir sessizlik. yoongi eksik hissetti o fotoğraf sol cebinden çıkınca. bir an önce onu küçüğün elinden çekip almak istedi. birlikte çekildikleri tek fotoğraf oydu.

"bay min bu resim benim olabilir mi?"

yoongi nazikti, kibardı. öfkesini göstermek istemedi küçük çocuğa. ona kızmak, bağırmak istemedi. onu kırmak ise yapacağı son şeydi.

"olsun küçük." dedi

yüreği titredi. park jimin'i kırdığını sandı bir an. ama önemi yoktu ki artık o resimlerin. hiçbir şeyin önemi kalmayacaktı bundan sonra.

küçük sevinçle yoongi'nin koluna sarılmış teşekkür ediyordu. gülümsedi yoongi. en azından bir çocuğa umut veriyordu elleriyle. umut vardı o resimde, aşk, park jimin, fransa vardı. hayatı vardı.

küçüğün saçlarını okşayıp yutkundu.

"o resmi oradaki pamuk şeker satan yaşlı bir adamdan çekmesini rica etmiştik. resmi ilk o almıştı eline. heyecanla bakıyordu, gözleri parıldıyordu. 'bayım, bu sizin olsun.' dedi. şaşırdım çünkü belliydi, çok sevmişti o resmi. bıraksam içinde saklayacak gibiydi. itiraz etmedim ama, aldım elinden, yine bu günkü gibi sol cebime yerleştirdim. 'saklayın.' dedi. söz verdim, ölene kadar saklayacağıma. günler sonra anladım o resmi neden bana verdiğini. ziyan olsun istememişti, onun ardından kaybolup gitsin istememişti. sol tarafımda yaşamak istemişti."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
yıl 1982 - fransa'da güzel bir adam tanıdım, - yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin