Yılbaşı partisindeydim o korkunç fotoğraf bana geldiğinde. İlk önce şoka girmiş ve telefonu aynı Deniz gibi fırlatmıştım ama daha sonra bunun bir saçmalık olduğunu düşünüp hiç oralı olmamıştım. Eğer iki gün sonra okula gidersem İdil'i göreceğimi düşünmüştüm. Evet iki gün okulun açılmasını bekleyecektim çünkü İdil ile bir arkadaşlığımız yoktu sadece okulda karşılaşır baş selamı verirdik. Ama daha parti başlamadan önce haberlerde İdil Soytürk'ün evinde canice katledildiğini yazıyordu.
O an tam anlamıyla şoka girmiştim. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bilmiyordum. Bir de üzerine o mesajı görünce dehşete kapılmıştım. O an aklıma olan tek şey ailemdi. Bana zarar vermesi o an umurumda bile değildi. Sadece aileme zarar verecek diye çok korkuyordum.
Evden çıktıktan sonra buz gibi havada kalmıştım. Öyle teleşla çıkmıştım ki üzerime bir mont bile almadan çıkmıştım. Sadece çantamı ve telefonumu almıştım.
"Şu kız, öldürülen. Adı neydi?" başımı kaldırıp Kuzey'in gözlerine baktım.
"İdil." sesim yine duygudan yoksun çıkmıştı.
"Peki tanıyor muydun? Yani arkadaşın falan mıydı?"
"Hayır arkadaşım değildi. Ve tanımıyordum." cavabımdan sonra Kuzey kaşlarını çatmıştı.
"Peki ne zaman ve nerede aldın mesajı." Kuzey'in sorusuyla derin bir nefes aldım Mavi gözlerim kahverengi gözleriyle buluşunca kendimi rahatlamış hissettim.
"Saat yedi yedi buçuk gibiydi. Parti için hazırlanıyordum. Telefonum bildirim gelince açıp baktım. İlk başta çok korkmuştum ama daha sonra bunun saçma bir şaka olduğunu düşünüp boşverdim. Okula gidersem İdil'i orada göreceğimi düşündüm. Parti başlayalı çok olmuştu yani saat on bir falandı. Başım çok ağrıdığı için ilaç içmeye mutfağa gitmiştim. Televizyon açıktı ve haberlerde İdil'i gösteriyordu. Tam o an telefonuma bu mesaj geldi. Bende aileme zarar vermesinden korktuğum için evden çıktım." sözlerimi büyük bir soğukkanlılıkla bitirdiğimde hepsi şok girmiş bana bakıyordu.
"Nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorsun?" Adının Asrın olduğunu öğrendiğim çocuk şoka girmiş bir şekilde konuştuğunda omuzlarımı silktim. Deniz ağzında birleyler geveleyip arkasını dönünce kaşlarımı çattım.
"Bak şimdi." arkasını dönüp bana doğru gelen Deniz'in mavi gözlerine baktım. "Peşinde bir katil olabilir. Hatta bence peşinde bir katil var. Yani düşünsene senin de peşinde olmasaydı neden sana kurbanının ölü bedeninin fotoğrafını atsın ki? Neden seni tehdit etsin ki? Bak ya sıradaki kurbanı sensin yada seni bekletiyor." kaşlarımı çatıp.
"Ne demek bu?" önümde eğilip ellerini dizlerime koydu.
"Şu demek. Ya seni İdil'den sonraki kurbanı seçti yada senin sıran gelene kadar seni korkutmayı düşünüyor. Senin psikolojinle oynuyor ve seni daha da ürkek biri yapmaya çalışıyor. Sıra sana geldiğinde ona yalvarmanı, boyun eymeni istiyor." sustum. Sadece sustum. Diyecek bir şey yoktu haklı olabilirdi.
"Peki sana neden melek diyor?" Sima'nın sorusuyla camın yanındaki kıza baktım. Hava tamamen aydınlanmıştı ve ben çok yorgundum.
Cevap vermeden arkamı dönüp koltuğa uzandım. Verebileceğim bir cevabım yoktu. Çünkü cevabını bende bilmiyorum. Derin bir iç çekişten sonra üzerime örtülen yorgan ile ayak sesleri gelemeye başladı. Yaşklaşık iki dakika sonra bir ayak sesi daha geldi. Hayır aşağı inmiyordu. Aksine yukarı çıkıyordu. Artık gözlerim o kadar çok ağrıyordu ki kendimi artık tutmayıp uykunun kollarına bıraktım.
~~~~~
"Sima yeter artık dedim sana."
"Tamam, tamam sustum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ KIRAĞI
Mystery / ThrillerDerin bir nefes alıp yerimde doğruldum. Ayağa kalkıp Kuzey'in koltuğa fırlattığı telefonumu alıp WhatsApp'a girdim. En son mesajlara girip bana mesaj atan numaraya bastım. Bana attığı fotoğrafa girince isteksizce gözlerim doldu. Burnumu seslice çeki...