1. Bölüm/Kaza

50 2 0
                                    

Günlerden pazartesi idi. New York sokakları oldukça kalabalıktı. Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. İş hayatı bu kadar kalabalık olmayan biri vardı ki; bir kaldırım taşına oturmuş, telaşlı telaşlı sağa sola koşan insanları izliyordu.

"Bir gün benim de böyle koşturabilecegim bir işim olacak! İşte o zaman göreceksin New York, sen mi büyüksün, ben mi?..."

Boşluğa doğru konuşup sinirli bir şekilde afra tafra yapıyordu. Saat 8'i 5 geçerken ayağa kalktı, ve telefonuna uzun uzun bakıp düşüncelere daldı.

İsmi Felix'ti. Yaklaşık 22-23 yaşlarında bir genç kızdı. Her zaman bir modelist olmak istese de, bir türlü işi yaver gitmiyordu. Hep kafe kenarlarında sürünüyor, emeğinin karşılığını alamadığı yerlerde çalışıyordu. Oldukça sorumluluk sahibi olsa da bazen agresifliğinin önünde taş bile tuzla buz olabiliyordu.

Düşüncelerinden sıyrılıp yürümeye başladı. Daha geçen hafta başladığı garsonluk işinden şimdiden sıkılmıştı. Aptal sokak kenarlarının, aptal dükkanlarında iş yapmak kolay fakat aptal dükkanların aptal patronlarıyla uğraşmak oldukça zordu. Ona göre, istediğini yapamadiktan sonra yaşamanın ne anlamı vardı ki? Yine de yaşıyordu işte.

Uslu uslu açtığı kapıyı içeri girip nazikçe kapattı. Tezgahın arkasına geçip meyve baskılı oldukça eski bir önlüğü alıp boynuna geçirdi. Başına bir bandana geçirip, maskesini taktı. Lavaboda ellerini yıkayıp kuruladıktan sonra, güzelce eldivenlerini giydi ve etrafın tozunu alıp dezenfekte ettikten sonra müşterileri beklemeye başladı. Aptal bir sokakta, aptal bir dükkanda, aptal bir patronun emrinde çalışmak ona göre oldukça tuhaf geliyordu. Emegini alamamaktan korksa da yine de çalışıyordu. Paraya ihtiyacı vardı. En azından ev kirası için. Dışarıda aniden bastıran yağmur ile oturduğu yerden kalkıp dükkanın kapısının önündeki yağmuru engelleyen aparatı açtı ve kapıyı kapattı. Böyle bir yerde çalışmak zaten ona aptalca geliyordu, bir de dükkan sular altında kaldığı için temizlemek istemiyordu. Tezgaha hafifçe yayıldı, sağ elini çenesinin altına koyup dışarıdaki yağmuru seyretmeye başladı. Kapıyı kapattığı için mutluydu, dışarıda yoğun bir rüzgar havası da vardı. Aldığı ufak şeyleri ucurup götürüyordu. Felix bi'an kendisini bir poşet olarak hayal etti. Amacını bitirdikten sonra çöpe atılmak için dışarı çıkardıkları bir poşetin ağırlıklardan kurtulup sağa sola uçması ve rüzgarla işbirliği yapıp daha uzaklara gitmesi. Felix hafif kıkırdadı. Düşündüğü şeyler bazen ona tuhaf gelse de, arada ilham vereceklerini de umut edip bir şeyler karaliyordu. Tezgahın altından bir kağıt çıkarıp kalem ile üstünü karalamaya başladı. Poşetten bir elbise? Rüzgar adam? Podyum starı rüzgar girl! Çizdikleri ona fazla komik geliyordu. Birden kahkaha atmaya başladı. Egleniyordu. Tam kaş göz cizecekken, birileri elinden kağıdı alıp buruşturdu, ve Felix'in önüne attı.

"Sana bunun için para ödemiyorum! Dükkanın içi su alıyor! Bu aparatı açmayı bilmiyor musun?"

Car car öten şey oranın patronu, bayan Ally'di. Yaptığı işe göre oldukça disiplinli ve saçma çıkışları vardı. Felix ondan hiç haz etmiyordu fakat geçen hafta ondan para alabildiği için ona güveniyordu. Ne kadar kızsa da sövse de susuyor, onu dinledikten sonra yine bildiğini yapıyordu. Önemli olan paraydı. Diğerleri gibi 2. Hafta ücret vermemezlik yapabilecek birine benzemiyordu fakat Felix yine de o kadının hareketlerinden ürküyordu. Diğer yandan kaybedecek hiçbir şeyi de yoktu. Çünkü koca New York'ta bir sürü çalışabileceği kafeler vardı. Sürünebilmesi mümkün başka kafeler.
Düşüncelerinden ayilip kapıya yöneldi Felix. Elindeki paspas ile içeriye giren hafif su birikintisine haddini bildirip kapısını kapatacak, tekrar tezgahın arkasına geçip başka hayâller kurmak adına rüyalara dalacaktı. İşini bitirip paspasi bir kenara koydu. Dışarıyı seyretmeye başladı, olduğu yerden. İnsanlar yağmurdan mı kaciyorlardi, yoksa bir yerlere mi yetişmeye çalışıyorlardı. Belli değildi.

League Of Legends MacerasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin